CELEBRATION

386 31 0
                                    

Yüzümde memnun olmayan ifademle saçlarımı düzeltmeye uğraşıyordum.

"Saçlarımı yolduğuna inanamıyorum teyze!"

"Hey, siz gelmeden önce elbise hafif dar geldiği için ağlayan annenizi susturmaya, susturduktan sonra başka bir elbise vermek için uğraşan bendim. Üstüne sen geldin, ayrıca hayatımda bir adam olursa ilk sana söyleyeceğim. Bu konuda bir şüphen olmasın."

"Peki biz ne yapıyoruz, Jay'in doğum günü falan mı?"

"Doğum günümü unuttun mu gerizekalı?!"

"Sadece, kutlama yapmak istedik. Tam olarak hepinize açıklayacağım zaten."

• • • •

Son anda giydiğim ve hiç içime sinmeyen elbiseyi çekiştirdim ve Chane'nin çektiği sandalyeye oturdum.

Annem ve teyzem karşıda, üçümüz de yan yana oturuyorduk.

"Geçen gün hastaneye gitmiştik, hatırlıyorsunuz değil mi?" Kafamı salladığımda devam etti.

"O hamile olduğumu önceden biliyordu, zaten tebrik etmiş-"

"Tebrik mi? Babasının kim olduğunu da sordu mu?" Chane susmam gerektiğini işaret edince yüzümü buruşturdum.

"Herneyse. O gün de iyi olup olmadığımı öğrenmek için yanıma geldi. Kız olduğunu söyledim. Ve çocuk doğduktan sonra boşanmak istediğimi." İşte böyle, benim kızım! Yani.. benim annem!

"Bugün siz okuldayken, birlikte mahkemeye gittik,"

"Yaklaşık beş ay sonra, Seo Min doğduktan sonra boşanıyoruz."

Diğerlerinde olduğu gibi, benden de sevinç nidası çıkarken kadehlerini kaldırmışlardı. Evet şu an garip bir şeyi kutluyor olsak da, en azından şarap içebiliyordum. Bugünlük izin vardı, annem su içtiği için kendine yanmalıydı!

"İsim seçimi gayet güzel, seninki ile de uyumlu."

"Bu sefer dördüncü Loizeau çocuğuna, kendim isim verecektim tabiki!"

"RUN!" Aşırı yüksek sesle bağrılınca hepimiz o tarafa dönmüştük. Şanslı biri olmadığımı biliyordum, fakat bu kadar sınırları zorlayacağımı hiç düşünmezdim. Belki de küçükken elime kuşun fırlattığı pisliği Jay'in kafasına ve tişörtüne sildiğim için olmuştu. Bir saat boyunca ağlamıştı, çocukluğumun en mutlu anlarından biriydi sanırım. 

Pekala, Bangtan yine ve yine karşımdaydı. Biri sana gözlerini diktiğinde bunu hissettiğin, adını bilmediğim psikolojiden olsa gerek, Jungkook'la göz göze gelmiştik. O da büyük ihtimalle şansına sövüyordu, karşılıklı duygular içerisindeydik. Jimin'e görünmemek için gözümü onlardan çektim ve oturduğum yere sinip yanımda oturan Jay'e sokuldum.

"Neyin var Amy?" Pekala, ben kendimden neden ödün veriyordum ki? Suçlu olduğum bir konu bile yoktu, kimseden saklanmaya falan da çalışmayacaktım. Çantamı alıp ayağı kalktım.

"Makyajımı tazeleyeceğim."

"Tamam güzelim." Anneme kafa salladıktan sonra tuvalete ilerledim. İçeri girdiğimde, aklımdan geçen ilk şey bu iğrençliği yaptığım için Jay'den özür dilemek ve karmayı bozmasını istemekti. Ben aynanın karşısına ilerlerken alaycı bakışları üzerimdeydi.

Rujumu çıkarıp dudaklarımın üzerinde gezdirmeye başladığımda, ellerini lavabo mermerine dayadı ve mırıldandı.

"Şansa bak ki, hiç istemediğim halde sürekli seninle yan yana geliyorum." İşim bittiğinde göz kontağı kurdum.

we all fall in love sometimes | jeon jungkookWhere stories live. Discover now