MEMORY

333 22 6
                                    

jungkook
tanrım amy
zoakxoaöxqpşxa
içeri girdiğindeki
yüz ifaden
çok komikti
xapxlalxöqqlföq

amy
eğer çeneni
kapatmazsan
ben yaparım

jungkook
az önce
sana yaptığım
yöntemi
kullanırsan
çok hoşuma gider

amy
JUNGKOOK
KAPA ÇENENİ
PİS SİNCAP SURATLI

jungkook
tanrım
o kadar tatlıydın ki
tekrar öpmek
istiyorum (mesaj gönderilemedi)
hadi ama
okulda bunun
hesabını soracağım

Az önce, Hwamin'i çağırırken yüz ifadem o kadar garip olmuştu ki, hiç bir şey bilmeyen biri bile Jungkook'la konuşmaya gittiğim zaman bir şeyler yaşadığımızı anlayabilirdi. İçeri girdiğimde dengemi kaybetmiş, hatta cümleleri telaffuz edememiş ve korecemi tekrar bozmuştum. Jungkook ise bu süre zarfında bana bakıp sırıtıp durmuştu. Birazcık içtiğim için sarhoş olup bu sebeple mi öpücüğüne karşılık verdim bilmiyordum.

Tek bildiğim şey, o birkaç dakikalık süre içerisinde kalbimin hiç olmadığı kadar çok atmaya başlamasıydı. Öyle ki, bir süre kendini toparlayamamıştı. Hwamin bir gariplik olduğunu farkettiği için, yolda ona anlatmıştım. Çığlık atıp, beni sinir edecek şeyler söylediği için az da olsa heyecanlanmıştım.

Kapıyı açmaya çalışırken çalan telefonuma gözlerim kaymış ve elim anahtarda asılı kalmıştı.

Jungkook

Cevap verip vermemek arasında kalmıştım. Eve gelirken cinnet geçirmeme sebep olduğu için engel atmıştım. Hemen geri çekmeyi de düşünmüyordum.

Kapıyı açtım ve içeri girdikten sonra sertçe kapattım.

O sırada susan melodi tekrar kulaklarımı doldurdu. Cevap verecektim ki, bileğimden tutulup hızlıca çekildim.

Chane'nin iri ve yeşil gözleri koyulaşırken, çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.

"SEN SAATİN KAÇ OLDUĞUNUN FARKINDA MISIN?!" Babam, yeteri kadar beni bu konularda sıkıştırdığı için Chane veya Jay bana çok karışmamıştı bu zamana kadar. İlk kez Chane'yi böyle görüyordum ve beni korkutuyordu. Yutkunup saate baktım, 2.45.

"SENİ KAÇ KERE ARADIM, BUNU BİLİYOR MUSUN PEKİ AMY?!" Telefonuma bakmak hiç aklıma gelmediği için, beni aradığının farkında değildim.

"NE BOK YİYORDUN SEN BU SAATE KADAR?!" Annem sesi duymuş olsa gerek, yanımıza gelmiş ve Chane'yi yatıştırmaya çalışıyordu. Peşinden uykulu bakışlarıyla Jay de gelmişti.

"Zaten evden geç çıkmış-"

"NE SİKİME TELEFONU AÇIP HABER VERMİYORSUN O ZAMAN!"

"Chane, sakin ol."

"Anne, sen karışma!" Bileğimdeki elini daha çok sıkarken, sesini alçaltabilmişti.

"Bana bak! Bir daha benden habersiz bu saatte bir yere gitmeyeceksin! Eğer evde yoksam, arayıp haber vereceksin, anladın mı?!"

"Anladım." Kendi sesimi ben bile duyamazken, tüm gücümü kullanıp acı içindeki bileğimi, ondan kurtardım ve hızla odama çıktım. Kapıyı kapatıp kitledikten sonra yatağıma oturdum. Tırnaklarımı yerken telefonuma baktım, beni 30 kere aramıştı Chane.

Bu kadar sinirlenmesi ve böyle bağırması, saçmaydı ve beni hiç düşünmeden hareket etmişti. Elimdeki telefon tekrar çalarken, birkaç saniye içinde Jungkook'a cevap verdim.

Amy iyi misin? Kalın sesi kulağıma dolarken gülümsedim. Kısacık bir süre huzur vermişti bana.

Evet, aniden bunu sormak için mi aradın?

Sanırım az önce telefonu yanlışlıkla açtın,

Ve sen de her şeyi duydun değil mi? Bana cevap vermemiş, sadece derin bir nefes almıştı.
İlk kez bana böyle davrandı, babam zaten karıştığı için bu kadar karışmazdı.

Ona hak ver, sonuçta en büyük ve hepinize sahip çıkması gereken kişi abin.

Biliyorum. Jungkook, biliyor musun küçükken sadece babam saçlarımı tarar ve okşardı. Bu yüzden saçımı hiç kestirmedim.

Ve bu yüzden saçların çok güzel görünüyor.

Onu ilk defa, bir yıl önce sizin apartmanınızda o kadınla öpüşürken yakaladım. İlk ben öğrendim, ilk yükü ben sırtladım. Saçlarıma o zaman bile hiç dokunamadım.

Ve o gün eve geldiğinde sinir krizi geçirdim, kendimden başka birinin yanında son kez o gün ağlamıştım. Babam o gün bir daha olmayacağı hakkında söz vermişti. Fakat bazen koktuğu ucuz parfüm kokusu öyle demiyordu. Bu sefer konusunu açmak istememiştim. Ve saçlarıma yeniden dokunamadım.

Ve birkaç ay önce, annem yeniden yakaladı. Bu konudan haberim olmadığı için annemle kavga ettim, hamile olduğunu öğrendim. O kadını hırpaladım, ve babamın kendi kızını göz altına alışını izledim. Ve yine saçlarıma elimi süremedim.

Zamanını tam hatırlamıyorum ama, çok sevimli bir tavşana, uzun zaman sonra birinin karşısında ağladım. Bana sarıldığında babamı özlediğimi itiraf ettim. Ve ben yine saçlarıma dokunmadım.

Uzun zaman sonra bu konuyu birine anlatıyorum. Bir iki arkadaşım dışında kimsenin bilmediği şeyleri.

Saçlarımı kestirdiğimi düşündüm, sigara içtiğimi de. Tanıdık geliyor değil mi?

Gayet tanıdık geliyor, içi yaralarla dolu küçük kız. Saçlarını okşayıp, onlara ve sana güzel hatıralar eklememi ister misin?
Ya da, yarın tüm gününü çok sevimli bir tavşanla harcamak ister misin?
Bu tavşan, yeşil gözlü kıza kötü her şeyi unutturarak, otuz iki dişini çıkarmasını ve sevimli gülüşünü görüp içinin huzurla dolmasını istiyor.

we all fall in love sometimes | jeon jungkookNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ