LOVE

327 27 3
                                    

Kapıyı açmaya uğraşırken, ben anahtarı deliğe geçirmeden kapı açıldı. Jay'le bir süre bakıştıktan sonra içeri girdim.

"Kurabiyeyi aldın mı? Tadı nasıldı?" Pis pis gülerken gözlerim büyümüştü.

"Ne diyorsun?"

"Dün koltuğa yapışmış mesajlaşırken gizlice okudum. Sevgili olduğunuzu biliyorum." Elimle ağzını kapattım.

"Sessiz ol, bunu sadece sen bileceksin. Anlaşıldı mı?" Kafasını sallayınca elimi çektim.

"Chane ile konuşmuyorsunuz değil mi?" O günden beri hiç konuşmamıştık, tek bir kelime bile olmamıştı. Kafamı aşağı eğdim ve onayladım.

İçeri girdiğimizde annemle teyzem birlikte oturuyor, bir şeyler konuşuyorlardı. Chane bu tarafa bakmaya tenezzül etmeden telefona bakmaya devam etti.

"Şu saçmalığı keser misiniz artık!" Annem gözlerini devirerek konuştuğunda tekli koltuğa atladım. Ayağımı karşı koltuğun koluna uzatırken anneme cevap verdim.

"Ben bir şey yapmıyorum."

"Kim ne yapıyormuş?"

"Beni uğraştırmayın, hamileyim biliyorsunuz. Ben sinirlenmeden artık biterse harika olur yeşil gözlüler."

"Tekrar kolumu morartmayacaksa konuşurum tabiki." Gözlerimi devirerek ayağı kalktım ve odama çıktım.

Ben üstümü değiştirdikten sonra kapım çalındı.

"Gel." Chane kafasını içeri uzattığında tepkisiz bir şekilde ona baktım. Yatağıma oturduğumda o da yanıma geldi.

"Bak, amacım canını acıtmak değildi. Bunun için özür dilerim, fakat haklı olduğumu da biliyorsun. Çok geç geldiğin için seni merak ettim ve artık seni en fazla benim korumam gerekiyor."

"Haklısın, biliyorum." Belimden çekip sarıldığında kafamı göğsüne yasladım. Burnumu sıkıp sağa sola oynatırken konuştu.

"Günlerce konuşmadığına inanamıyorum, inatçı." Sadece güldüm.

"O çocuğa güveniyor musun?" Kafamı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım.

"Kime?"

"Biliyorum, neler olduğunu. Ona güveniyor musun, bu şekilde olabilecek mi?" Tebessüm ederken pek düşünmeden cevapladım.

"Güveniyorum. Oluyor gibi görünüyor, ve olmaya devam edecek."

• • • •

Film izlerken telefonuma bir sürü mesaj gelmişti. Hiçbirine bakmadan telefonu sessize aldım ve filmi izlemeye devam ettim.

Gözüm gidip gelirken bir ses duydum, tekrar ve tekrar tık sesi geldiğinde pencereye ilerledim. Camı açtığımda Jungkook'u görünce şaşırmıştım.

"Ne yapıyorsun burada?"

"Seni özledim." İçimdeki salak bir kız çığlık atıp yatakta zıplarken ben sadece gülümsedim.

"Ve daha çok özleyeceğim zamanlar yaklaştı."

"Neden?"

"Anlatacağım, yanıma gel." Kaşlarımı olmaz anlamında kaldırdım.

"Aşağıda annem, teyzem ve Jay var." Gözlerini devirdiğinde dışarıda göz gezdirdim.

"Jungkook!" Aşağıya baktım, fazla yüksek değildi.

"Yukarı çıkabilir misin?" Yan yan güldüğünde gözlerimi devirdim.

"Odana gelmemi mi istiyorsun?"

"Camı kapatırım ve-" Cümlem bitmeden alttaki demirlere bastı ve yukarı tırmanmaya başladı.

"Çekeyim mi seni?" Cevap vermeden içeri bacaklarını atarken gözlerimi tekrar devirdim. Pantolonunu temizlerken bacak kaslarına gözlerim takılmıştı.

Bir gün, hiç bir kusuru var mı soracaktım.

"Gözlerini devirdiğini biliyorum, umarım bir gün benim yüzümden yuvalarından fırlamaz. Umarım öyle bir şey olmaz çünkü onlara aşığım."

İlk kez bu kelimeyle ilgili bir cümle kurmuştu ve o kız yine ortaya çıkıyormuş gibi hissettim. Gözlerimi kaçırıp aptal kızlar gibi utanırmış gibi davranmadım, neden gözlerimi çekip onun mükemmel gözlerinden mahrum edecektim kendimi?

Dudağının altındaki beni öperken gözleri kocaman olmuştu, bunu beklemediğini biliyordum. Çünkü genelde o yaklaşırdı.

"Ben de buradaki benine." Gülümsediğinde içim ısınmıştı. Belimden tutarak bana sarıldı ve ayaklarımı yerden kesti.

"Çiçekleri aldın demek?" Masanın üstündeki çiçekleri görünce gülümsemişti. Kafamı sallarken ben de gülümsemiştim. Beni bırakıp yatağıma atladığında gözlerimi devirdim.

"Buna izin verdiğimi sanmıyorum."

"Bunu yapmak için izin aldığımı sanmıyorum." Burnuna vururken yanına oturdum. Saçlarını görünce gözlerim biraz büyümüştü. Artık siyah değil kahverengiydi.

"Saçlarını boyatmışsın."

"Albüm yakında çıkıyor, klip çekimi için."

"Hangi şarkı?"

"Fire."

"Ve konserler, bir sürü programlar, fanmeetingler, bir süre seni göremeyeceğim." Ellerimi boynuna dolayıp ona sarıldığımda ben de onun gibi uzanmıştım. Kafam boynundayken konuştuğum için sesim boğuk çıkmıştı.

"Bir süre görüşemeyeceğiz, ve sen beni bu çirkin halimle gördün."

"Pijamaların ve dağınık saçlarınla hala çok güzel görünüyorsun."

Filmin açık kaldığını sonundaki müziği duyunca farketmiştim. Bir süre giriş yapmasını bekledim. Ben şarkıyı söylerken onun da eşlik edeceğini düşünmemiştim.

"didn't we? did we? should we? could we? -değil miydik, öyle miydik, olmalı mıydık, olabilir miydik?-
i'm not sure but sometimes we're so blind. -emin değilim fakat bazen öyle kördük ki,-
struggling through the day -gün boyunca çırpınış-
when even your best friend say -hatta en iyi arkadaşın-
don't you find? -'bulmadın mı?' dese bile-
we all fall in love sometimes. -hepimiz bazen aşık oluruz.-"

Işığı kapatmadan önce ona baktım, dudağımı büzerken sevimli bulmasını umuyordum.

"Benimle uyur musun?" Gülümsedi ve kafasını salladı.

Işığı kapattığımda ay ışığının yüzüne vurması sayesinde onu hala görebileceğim için mutlu olmuştum. Kolunu omzuma atıp kendine çekerken ona sarıldım ve kafamı göğsünden biraz yukarı çıkarıp boynuna koydum.

"Hemen gitmeyeceksin değil mi?"

"Sen uyuyana kadar bekleyeceğim," Gözlerim kapanırken saçlarımı okşamaya başladı. Beni iyice mayıştırmıştı.

"Biraz da uyurken izlerim."

we all fall in love sometimes | jeon jungkookWhere stories live. Discover now