Bölüm 26 ° "Vurgun"

671 43 7
                                    

Öncelikle hepinize, merhaba. Bu bölümde çok fazla, olay yok, diyalog yok. Acının kendimce nasıl hissedilgidini yazmaya çalıştım. Umarım başarabilmişimdir. İliklerime kadar kahroldum bölümü yazarken. Yazdığım acıyı yaşamış oldum. Benim için çok değerli bir bölüm. Çünkü tam anlamıyla hissettim yazarken. Umarım siz de hissedersiniz. İyi (acı dolu) okumalar...

Acı: 

“1.Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu.”

Dilimde kahroluşumun bıraktığı kandı bu. Acı… Çok acı...

“2.  Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap.”

Kendi kendini imha eden bir bombanın parçasıymışım meğer… Şimdi ondan ayrılışım, varoluşumun nedeninin yok olmasına sebep olmuştu. Bu ızdırapların en büyüğüydü.

“3.Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem.”

Peki, bu yaşarken ölmenin bir emsali değil miydi? Peki, bu yangınların en harlısı değil miydi? Peki, bu deprem, depremlerin en yıkıcı olanı değil miydi? Üzüntü, keder, elem. Hepsi zihnimde engellenemez bir afetti.

“4. Keskin, şiddetli.”

Parçalarımdan kopan kıymıklar tam göğsümün ortasına saplanmış… Kanıyormuşum da daima, ölmüyormuşum gibi… İşte bu yaşamın ölüme yakınlığının en şiddetli noktası.

“5. Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı.”

İşte bunlar yaşadıklarımın özeti. Ama yeter mi… Hayır! Kırıldım, üzüldüm, incindim… Ve tüm bunlar koca hayatımın en dokunaklı kısmı. Tanrım bu filme bir son ver!

Acının varlığı tam göğsümün ortasına bir kalıp gibi oturuyor… Ve acımla bağırıyorum. Gözlerimden yaş akıyor ve karnımın ortasına keskin bıçaklar saplanıyor.  Kapkaranlık gecenin ortasında ızdırap dolu bedenim…

Can çekişiyorum ama ölmüyorum. Mezarların içindekilere sormak istiyorum. Nasıl öldünüz diye… Ölüm gelene kadar nasıl beklediniz mesela… En azap verici kısım ölmek isteyip de ölememek mi yoksa?  Sonra onlara son bir soru sormak istiyorum.

Acı ancak ölümle mi sonlanıyor?

Birileri gelip bana dokunana kadar çığlık attığımı fark etmiyorum. Ben meğer çığlıklarımı zihnimdekilerle karıştırmışım. İnsanlar vücuduma bakıyorlar bir yerimde bir yara var mı diye… Kelimeler çıkmıyor ki diyebileyim, benim en büyük yaram tam kalbimin içinde diye… 

Diyemiyorum ki, bir parçam bombaymış da infilak etti diye…

Diyemiyorum ki: Ey insanlar dokunmayın tenime, parmak uçlarınız acılarıma değemez.

En son dostum geliyor o insanların içlerinden ve ne olduğunu ilk o anlıyor. O benim geleceğimi gören adamdı işte. Biliyordu o parçanın sonunda beni paramparça edeceğini. Tüm hayatımın kısımlarını bir bir etrafa saçacağını… Bir tek o emindi ve ben ona inanmamıştım.

Ağlıyorum, ağlıyorum ve ben ağladıkça insanlar uzaklaşıyor. Bana gelecek mutluluk gibi bir bir yaşayacağım her an ile birlikte uzaklaşıyorlar. Sonunda ben kalıyorum acımla.

İKİ GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin