12. Bölüm - Prens

21.8K 1.1K 48
                                    

Keyifli okumalar. Multimedia Cansu ve Barlas.

Barlas , abisi ile konuşmuş ve iki saat sonra için anlaşmışlardı. Baran'ın bugün kliniği kapalıydı lakin, Yağız'ı kontrol etmek için açacaktı.

Cansu ise Yağız'ın eliyle ilgili fark ettiği ayrıntıyı kocasına anlatıp anlatmamakta kararsız kaldı. Belki de çok da problem yaratacak bir şey değildi. El kaslarının gelişmemiş olmasından kaynaklı bir durumdu. Eğer küçük yaştan beri çalıştırılıyorsa büyük ihtimalle onun gelişmesini sağlayacak uygun koşul sağlanmamış olabilirdi. Doğrusu kadın buna inandırmak istiyordu kendini.

Oturduğu yerden kalkıp kitaptaki resimleri inceleyen Yağız'a baktı. Yavaş adımlarla yanına ilerleyip koltuğun boş olan tarafına oturdu. Kitaba o kadar dalmıştı ki kadının geldiğini bile fark etmemişti. Cansu onun yüzünü odaklandı. Her sayfada farklı bir mimik oluşuyordu yüzünde. Gülümsemeden edemedi. Kesinlikle çok tatlı gözüküyordu. Bu sefer gözlerini inceleme fırsatı da oldu.

İlk gün her ne kadar mavi gibi gelse de kahverengi gözleri vardı. Fakat çok koyu değildi. Saçları ise hafif hahverengiye kaçan bir sarılıktaydı. O nasıl oluyor diye geçirdi içinden ama diplere doğru biraz daha koyuydu. Saçının iki yanı üst tarafa göre daha kısaydı. Model verilmeye çalışıldığı belliydi.

Gözleri boynunda ki morluğa takıldığında biraz daha yaklaşarak netleştirdi görüntüyü. İz kalmış gibiydi. Yeni gibi durmuyordu. Cansu dün bacaklarında da rastlamıştı aynı morluklara. Bunun tek bir açıklaması oluyordu. Çocuğa şiddet uyguluyorlardı. Karakolda da bahsetmişti zaten. Vuruyor böyle demişti ve elini cetvel ile vuruyormuş gibi bir hareket yapmıştı. Çok acıttığından da bahsetmişti. Yüzünü buruşturdu Cansu. Onun can çekişip bağıran hali gözünün önüne gelmiş ve titremesine yol açmıştı. Hangi cani bunu kaldırabilirdi ki? Bir sadist bile küçücük bir çocuğun çığlıklarından zevk alabilir miydi? Çocuğun can çekiştiğini gördükçe mutlu olabilir miydi?

Aklı almıyordu kadının. İnsanların bu kadar iğrençleşip canileşebileceğini.. Hiç kimsesiz çocukları sokaklara salıp çalıştırılmasını.. Elleriyle yüzünü sıvazlayıp derin bir nefes aldı. O canilerin elinden Yağız'ı kurtarabilmişlerdi. Peki ya diğerleri? Binlerce çocuk vardı sokaklarda. Üç dört yaşında ki bir çocuğun sokakta çalıştırılması trafiğe çıkması ne kadar da sıradan geliyordu artık insanlara. Bir çoğu camlara vurup para isteyen çocuklara bakmıyorlardı bile. Bazıları ise açık camlarını kapatıyordu.

Aslında para vermek ne kadar mantıklıydı ki? Çalıştıran insanlar bu şekilde gelir elde ettiklerini görüp bu yolu sanki bir ticaretmiş gibi görüyordu.

Cansu bu düşünceleri aklından çıkarmak için kafasını iki yana salladı. Yoksa birazdan ağlamaya başlayacaktı. Aynı şeyin kendi yeğenlerine yapıldığını düşündükçe tüyleri ürperüyordu. Aynı karşısında oğlu gibi gördüğü çocuk gibi. Ona işkence yapanlara da aynısının yapılmasını istiyordu. Gözleri paradan başka bir şeyi görmeyen cani insanlar.

Elini boynuna koyup koyup derin bir nefes aldı. Boğazını temizleyip Yağız'ı tutup kucağına oturtturdu. Burnunu çocuğun saçlarına gömük kokladı o mis gibi kokusunu.

Çocuk kafasını onun göğsüne yasladı her zaman ki gibi.

Birkaç dakika sessizce o şekilde kaldıktan sonra Cansu Yağız'ın kıpırdanmasından canının sıkıldığını anlayıp yavaşça yere indirdi. Barlas'la konuşmalıydı. Ne zaman çıkacaklarını daha bilmiyordu. Ona göre Yağız'ı hazırlardı.

Mutfağa gidip telefonuyla uğraşan kocasının yanına ilerledi.

'' Ne zaman çıkarız?'' Barlas kafasını kaldırıp Cansu'ya gülümseyerek baktı.

PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin