Ne olursa olsun, inan bana.

12K 244 5
                                    

*Son 5 bölüm silindiği için tekrar paylaşıyorum*

Saat gece yarısına geliyor ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. Nereye gideceğimi bilmiyorum. Tek istediğim yok olmak. Evet, ben noel de yok olmak istiyorum. Bir daha asla eskisi gibi olmamak istiyorum. Onun şuan da yanımda olmasını da istiyorum. Ama yok. Kimse yok. Elimde ki peynirli poğaça ve ben dışında kimse yok. Caddeden geçen mutlu insanları izliyorum. Onlardan biri olmak istiyorum. Hava çok soğuk ama umurumda değil.

 Vazgeçtim. Ben sadece bana inanmasını istiyorum. Ben ona inanmışken, onun bana inanmaması…

 Noel’ i onunla birlikte geçirmek istiyorum.

 Noel de onu istiyorum.

 Ayrıca poğaçam soğudu. Lütfen gelirken yenisini getirsin. Lütfen, buraya gelsin.

Alison?”

8 saat önce

“Her şey hazır değil mi?”dedi Ella. Jessie çam ağacımıza son süslemeleri yaparken elimde ki büyük kutuyla içeriye girdim. Ardından sandalyesine kurulmuş olan Ella’ ya döndüm. Sadece oturuyor, süslemeleri nasıl yapacağımızı söylüyordu.

“Bu kutuda ki ışıklandırmaları yerleştirdiğimizde işimiz bitecek.”dedim elimde ki kutuyu göstererek. “Ayrıca sende yardım etsen hiç fena olmaz ha?”

“Hiç keyfimde değilim.”dedi ve havalı bir şekilde saçlarını savurdu. Bu haline güldük. Jessie ağaca süslemek için çıktığı merdivenden inip elimde ki süsleri aldı.

“Sen bodrumdayken Harry geldi. Mutfak-“ Jessie’nin sözünü keserek mutfağa doğru koşturdum. Şu sıralar annemin Dylan ile görüşmek yok kurallarını gevşemişti. Mutfakta tezgaha dayanmış bir şekilde bekliyordu. Hemen boynuna sarıldım. O güzel kokusuna bugün tarçında eklenmiş gibiydi. Ardından fark ettim ki benim tarçınlı kurabiyelerimi yemişti. Kollarımı birbirine doladım.

“Vampirlerin kurabiye aşırdıklarını bilmiyordum?”dedim. Sonuçta vampirler yemek yemezdi değil mi? Onlar sadece kan içmez miydi?

“Yanılıyorsun küçük hanım.”dediğinde burnuma dokundu. “Hakkımda bilmediğin daha çok şey var.” Gülümsedim.

“Sevgilim bile olsan tarçınlı kurabiyelerimi önceden yeme hakkına sahip değilsin, küçük bey.”dedim biraz onun aksanını taklit ederek. Yamuk bir şekilde gülümsedi. Daha önce size anlattım mı bilmiyorum ama, bu gülümsemesi ona çok yakışıyordu. Gerçi ona tüm gülümsemeler yakışıyordu… Tamam, yeter! Konu bu değil.

“Bir daha düşün istersen.”dedi ve diliyle dudaklarını ıslattı. Ardından –gerçekten beni bayıltacak bir şekilde- gülümsedi. Aynı zamanda bana daha çok yaklaşmıştı. Ve eğer karşınızda duran Harry Styles ise ona kimse hayır diyemezdi.

“Pekala,”dedim. “Senin kurabiyelerimi önceden tatma hakkın var.” Gülümsediğimde dudaklarını bana yaklaştırdı. Ellerimi tutarak kısık sesiyle konuşmaya başladı.

’En çok seni seviyorum’ diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki, ‘sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla’ dersem, gerçek sevgimi anlatmış olurum belki.

Ebediyen senin…”

Vay canına Harold. Bunu sen mi yazdın?”dedim. Başını önüne eğerek gülümsedi.

“Hayır.”dedi. “Franz Kafka yazmış bunu. Ama fark ettim ki benim halimden farklı değil.” Tam dudaklarını öpecekken birden benden uzaklaştı.

Gece GüneşiWhere stories live. Discover now