28. Bölüm ARAMIZDA

60 8 0
                                    

Kendinizi özel hissetmek gibisi yoktur. Mesela anneniz veya babanız gibi koruyan, sahiplenen birini asla kaybetmek istemezsiniz. Gitmek isteseler dâhi engel olmak için bir çabalarsınız.

Son çare kendinizi göstermek için, "benim sana ihtiyacım var."  demek istersiniz. Gururu hiçe saydığınız şu son anlar, bazen işe yarar, bazen ise sadece hayal kırıklığı. Peki ya aşta gurur olur mu? Bence olmamalı, bazen kuralları bozmamız lazım, mutluluğu bulduğunuza inandığınız anda sakın bırakmayın, bulamayanlar var.

Aşkı o da zor buldu, mira, şimdi ise sevdiği adamı yol boyu seyrediyordu. Yüz hatlarını ezbere bildiği hâlde, asla unutmak istemiyormuş gibi tekrar ve tekrar bıkmadan bakmaya devam  ediyordu. Yoldan geçen arabaların arasından pür dikkat geçiyordu.

"Güzelim?"

"Hı efendim." O kadar dalmışım ki bana dediğini anlamam kolay olmadı. Araba da ne kadar olabilecekse artık yüzümü ona döndüm dinlemeye başladım.

"Ya şey, Konuşmamız gerekiyor nerede, veya nasıl olacağı konusunda en ufak fikrim yok işte." Düşünceli hâli vardı. Ciddi bir durumdu bunu anlamak zor olmadı.

Elinin üzerine koydum elimi. Güven vermek istiyordum, bana güvenebilirdi.

"Ne zaman hazır hissedersen dinlerim. ister şimdi, ister bir kaç ay sonra sana kalmış."

Elini koklayarak öpüp eski hâline bıraktım. Düşünceli hâli vardı, kendisiyle çelişki de kalmış hâli her ne kadar tatlı olsa da. Kafasını karıştıran o şeyin ne olduğunu merak etmeden duramıyordum.

O ilk dağ evine gittiğimiz de sevgili olmadığımız hâlde sevgili olduğumuzu söylediğim kız hakkında mı acaba? Yoksa  denizle alakalı mı olabilir ya deniz ne alaka ele onu.

"Off."

"İyi misin, mira."

"Hı nee?"

"Ofladın da neyse sıkıldın sanırım." Şu an da ne düşündüğümü söylersem dediğinden şimdiden pişman bile olabilirdi. Farkında olmadan dediğim off herşeyi farklı yöne çevirdi. İşime geldi ki açıklama yapmak zorunda kalmadım.

"Yaa evet çok uzun yol."  diyebildim o kadar düşüncenin ardından.

Avuç içlerimden öpmesine bayılıyordum. Yolu kontrol edip elimi yavaşça dudaklarına doğru getirdi ve o yumuşacık dudaklarından bir öpücük bıraktı. Evet çok kısa bir andı ama, çok kusursuz bir görüntüydü. Başını kaldırdığı an küçük gözlerinin, gülerken daha çok kısılmasını izlemek kusursuz denilecek kadar mükemmeldi. Gülerken oluşan çizgileri  görebilecek kadar yakın olup izleyebiliyor olmam, beni de şanslı kişilerden biri ediyordu.

Elini çekti ve tekrar yola ilgilendi. Araba kullanırken gereğinden fazla dikkatliydi. Benimle bile konuşurken gözünü yoldan ayıramıyordu. İki üç saniyelik bir ara sadece, genellikle yolun boş olduğuna emin olduğu sıralarda.

Kanalları değiştirdim, müzik dinlemeye ihtiyacım vardı. Off hiç mi güzel şarkı olmas hepsi çok çirkindi. "Off." diyip dudağımı büzüp koltuğa yaslandım. Aynada kendimi görsem belki de dalga geçerdim. 3 yaşında ki istediği yapılmayan çocuk gibiydim şu an da.

"Oy, müzik mi bulamadın sen?" Çenemi hafifçe sıkıp çocuk  gibi okşadı. Bu durum her ne kadar saçma olsa da  bu durum hoşuma gitti  değerlendirmek en iyi fikirlerimden biriydi.

"Müzik yok." dedim aynı durumda. Gözlerimi biraz daha büyütüp dudağımı biraz daha büzdüğümde gülmemek için çabaladığım bu üstün başarı için kendimi tebrik ediyordum.

Ozan, benden beceriksiz çıktı ve gülmemek için çabalaması işe yaramadı. Gülmüştü. Gülüşünü gördüğümde bu savaşı kaybeden tek o değildi.

Arabayı olabilecek doğru yerde durdurup yüzümü elleri arasına aldı. Biraz inceledi baktı baktı. Bir şeyler söyleyeceğini umuyordum, o ise öpmeye başlamıştı, sanki ayrı kalmışız gibi. Nefes nefese  kaldığımız o anda durmuştuk, kahkaha atıyorduk şu durumda. Burnumuz birbirine değiyordu, ayrılmamıştık konuşsak dudağımız çarpacak kadar yakındık.

"Seni Seviyorum. "

"Seni Çok Seviyorum."

Omzuna başımı koyduğumda her defasında nasıl oluyorda bu kadar hızlı atabiliyordu bu kalp. Her gün dese dâhi değişmeyen şeylerden biri de "Seni seviyorum." dediğinde ki kalp ritmimin en üst sınıra kadar ulaşabilecek duruma gelmesidir.

Saçımda hissettiğim elden birden irkilmeme sebep olsa da şu tanıdık koku herşeyi değiştiriyordu. Yüzümde ki gülümsemem daha da büyüdü. Yanımdaydı, hep yanımda da olmalıydı.

"Günaydın meleğim." saçlarımı usulca öpmesiyle gözlerimi açabilmiştim. Şu ana alışabilirdim, hemen,  hatta alışmıştım bile aa.

"Günaydın da" Bir elim gözümde uykumun açılması için çabalarken konuşmayı deniyordum. 

"Uyumadın mı?" diye devam ettim.

"Uyuya kaldın kıyamadım uyandırmaya çok masumdun, uyudum ama senden erken kalktım uykucu."Hafifçe burnuma vurdu çocuk gibi sevmesini seviyorum.

Düşünüyormuş gibi yapıp.
"Farkettim de uyumaktan daha güzelmiş seni izlemek." Burnumdan öpmesiyle, utandığımı gizlemek kolay olmadı. Bu sözler karşısında kim karşı koyabilirdi sanki. Hele ki o kişi sevdiğin adamsa.

"Yalancısın ozan ya. Hani horluyordum. Diyorum işte bu ponçikligimle nasıl horlarım."

Egoist biri değilimdir. Ama ozan yaa işte şımarmayı seviyorum ona karşı.

"Dimii." Gülmüştü, devam etti konuşmaya "Öyle demiştim de senin suçun horlamasaydın."

"Hâlâ horluyor diyor? Çarpılcaksın hayatım kıyamıyorum sana deme şöyle şeyler." Son dediğim de çok ciddiyim,  bu bana göre fazlaydı.

Yüzümü ellerimle kapatıp şu mallığıma gülüyordum. Değişik hallerime alışkın olması mükemmel durum. Zaten normali denk gelmedi ki bana, ona denk gelsin.

"Korkmam gerekir mi? Yani aslında bu kadar ciddi konuşabilecegini bende düşünemiyordum." kendine çekip gülmeme katıldı ve çok boş şeylerle bile mutlu olunabileceğinin en basit örneği gibi olduk.

Yasak  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin