29. Bölüm Davetsiz Misafir

56 5 0
                                    

Keyifli Okumalar..

Yağmuru mu daha çok seversiniz? Yoksa güneşi mi? Ben yağmur aşığıyım mesela, yağmur yağdığı an evde tutamazdı kimse. Küçüklükten beri hâlâ bu duygu devam ediyordu. Büyümüyordum, büyümek istemiyordum.

Dışarıya baktığımda yine yağmur ve toprak karışımı. O muazzam koku. Bu kokudan bile mutlu olan birini mutlu etmek zor değildir.

Yolda bir arabanın yanında elinde çantasıyla diğer eliyle arabaları durdurmaya çalışan biri vardı. Sanırım arabası bozulmuştu ve yardım istiyordu. Kesin telefonun da şarjı bitmiştir hep öyle olur zaten.

"Dursana, kadına yardım etmeliyiz akşam oluyor ve yağmur yağıyor?"

"Bulur birini elbette yolumuz uzun mira devam edelim güzelim. Şu arkadan şarj cihazını verir misin?"

"Hayır! durdurur musun yardım etmeliyiz."

Sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Ozan hayatta zorda olan birine yardım etmeden duramazdı. Nasıl göz yummak istedi en ufak fikrim yoktu.

"Tamam mira" durdurdu. "Sen git geliyorum bende."

OZANDAN...

İşte şimdi yandığımın resmiydi. Biri sevgilim diğeri eski sevgilim. Ah be güzelim bir rahat dur. Aynadan baktığımda kızla oldukça fazla ilgilenen mira vardı.

Off gerçekten yanmış durumdayım. Arabanın içindeyken, arabayı mi ateşe versem, koşarak kaçıp aslanlarla mı yaşasam veya.. Çıldırdığımı veya ki buna ufacık bir an kaldığını anlamak zor değildi. Kendi kendime söylenip, saçlarımı bile çekmeye başlamıştım.

Saçlarımı ellerimden kurtardım ve yine arkaya doğru farkettirmeden bakmaya çalıştım. Gördüklerim karşısında hayrete düşmüştüm sanki. Kayıp kardeşini bulmuş gibi yakınlardı, birbirlerinden haberleri olmadan. Ben ise arabaya yapışmış durumdayım resmen. Kalkmak dâhi istemiyordum kalkamıyordum da.

Bir kez daha camdan baktığımda miranın bana doğru hızlı hızlı geldiğini görmem, tam anlamıyla elim ayağıma dolaşmasına sebep olmuştu işte. Bir şeylerle uğraşıyormuş gibi yapmaya karar verdim ama resmen araba benimle uğraşıyordu. Elime nereye atsam ya düşüyor ya da boş. İri gözleriyle beni dikkatlice izleyen bir adet mira tam karşımda duruyordu. Tek engel cam....

Hem cama vuruyor "Aç aç şu camı, açsana." Sonunda sesi birazdan fazla çıkmıştı.

Sinirlenmişe benziyordu hava soğuk kız haklıydı tabi ama yerde olmayan bir şeyi bulmaya çalışmak zordu. Bulmuş gibi yapıp hemen camı açtım.

"Hayatıım, miracım ne oldu gidiyor muyuz?"

"Dondum ozan senin yüzünden ne gitmesi güneşi evine kadar bırakacağız bu hâlde hayatta bırakamam onu."

"Neee!" Sanırım ölümüm yaklaşmıştı. İki kadının arasında gerçekten ölecektim bu sefer. Çaresizlik..

"Ne dediğimi duydun, kaldır bir taraflarını da bir tanış çok ayıp, ne oluyor sana böyle değildin." Canım sevgilim bir şeyden haberi yok nasıl olsun sanki.

"Yaa geliyordum da işte şey oldu, sonra da şey, ya işte öyle derken ayıp oldu dimi kıza dur hemen geliyorum."

Batırmıştım durumu toparladığımı da hissetmiyorum, delirmişim gibi bakan miranın 2 saniye sonra yanımdan uzaklaşması gerçekten şu an için gerekli olan tek şeydi. Derin bir nefes alıp yüzüme o yapmacık olmadığına inandığım gülümsemelerimden birini yerleştirip olacaklara kendimi hazırladım.

Adımlarımı ne yavaş ne hızlı normal yürümeye özen göstererek yürüyordum. Eğer şu bir kaç saat için de ölmeden gidersem eve amuda kalkıp şarkı söyleyeceğim ya. O derece durumdayım. Miranın belinden sarıldım, sahiplenmemi görmeliydi eskisi gibi olmadığımı ona ait olmadığımı artık.

"Ne zaman gidiyoruz güzelim?"

"Güneş biraz daha beklemek istiyor ama içime hiç sinmiyor aa bir saniye siz tanışmadınız tabi." Güneşi gösterdi öncelikle. Tam ağzını açıp konuşacakken, lafları ağzında kaldı.

"Ya evet tanışamadık, güneş ben." Bariz belliydi içinde ki îma. Özgüveni hiç kaybolmamış, kendisinden hep emindi. Hâlâ da aynı. En çokta güzelliğine güveniyordu. Bu yüzden de asla gitmeyeceğimden de, fakat umduğuyla  karşılaştığı bir olmadı.

"Ozan." dedim sadece. Kısa ve net bir sesle. Uzattığı eli sakince sıkıp çektim. Bu bile içimde ki buzun artmasına sebep oldu. Nefrette bir duygudur, nefret bile etmiyordum artık. Ne kadar şanslı olduğumu güneş sayesinde anladığımı farkettiğim de ise ıslanmış saçlarının arasında öpücük kondurdum miranın. Bir şey dememişti güneş. Doğru olduğuna inandığımdan miraya da bir şey demek istemiyordum. Tabii şu anlık.

"Hayatım, çok ıslanmışsın hadi gidelim artık."

"Güneş?" dedi. O masum gözleriyle bakarken.

"Daha fazla beklemenin önemi yok haklısın mira, beni de bırakın hava da kararıyor. Neler olabileceğini düşünemiyorum şu saatten sonra."
Son cümlesini bana bakıp söylemişti. Gerçekten bu sinsirellayla aynı yere gitmek bünyeme bile fazla bu kadarı. Ah be güzelim yaktın bizi nasıl denk geldik bu yelloza. Ne güzel uslu uslu gidiyorduk ya. Kısmen de olsa usluyduk bir kere hıı. Evren bizi cezalandırıyordu bu kadar mükemmel oluşumuza yoksa başka bir  açıklaması yoktu.

"O zaman gidiyoruz." çocuk gibi zıplayıp ellerini çırpmıştı. Yubbi de bir de mira tam olsun. Sadece gülümsemekle yetindim. Tek yapabildiğim şey buydu, elimde olsa son gaz gidip güneşi arabadan atmaktı. Ama maalesef o kadar da vicdansız olamıyorum of off. Yerime oturdum ve yerleşmelerini bekledim. Emniyet kemerini taktığım sırada yanı başımda olması gereken kişinin yerinde güneş vardı. Gözlerimin oyunu olmasını umuyordum ama değildi maalesef. Tekrar ve tekrar baktım gerçekten de yanımdaydı.

"Ya şey miracım arka tarafta oturamıyorum alışık değilim kusura bakma lütfen." En cici tavırlarını takınmıştı ama bu cici kız tavırlarını altında sinsirelladan başkası yoktu.

"Ah canım saçmalama ne sorunu olacak istediğin gibi otur bende uyurum biraz iyi olur benim için de."  Uyumak şu anda mı gerçekten mi? Şimşek gel çak üzerime sende kurtul bende. 

Sessiz bir yolculuk istiyordum sadece. Derin bir nefes aldıp arabayı çalıştırmaya karar verdim. Bir yandan güneşe bir yandan da miraya bakıyordum. Mira, uyumak için hazırlanıyordu tabi uyuyacak illa ki hanımefendi. Güneş ise, telefona bakıp gülümsüyordu. Olmayan mesajlara gülümsemesi korkutucuydu. Kıskandırma çabası falansa durup saatlerce gülebilirim.

Peki ya mira ne olacaktı? Herşeyiyle aşkı, sevmeyi, sevilmeyi hak ediyordu. Böyle biri yüzünden yok olma ihtimali bile delicesine canımın yandığını hissetmeme yetiyordu.

PEKİ YA OZAN NE YAPMALIYDI ?  HERŞEYİ GÖZE ALIP MİRAYA SÖYLEMELİ MİYDİ? YOKSA SAKLAYIP OLACAKLAR KABULLENMELİ MİYDİ?

Yasak  Where stories live. Discover now