three

9.2K 538 206
                                    

"OF!"

Çıldırmak üzereydim. Gerçekten.

Bugün kırdığım kaçıncı bardaktı bilmiyordum ama çöp kovam bunu cevaplama niyetindeymiş gibi ağzına kadar cam parçasıyla doluydu. Bugün cumartesiydi; Jungkook'un beni annesinin yanına götüreceği gün. Dün okul çıkışı 'Seni yarın birde alırım.' demiş ve gitmişti. Tabi bunu sınıfın kapısında söylediği için birkaç kişi aracılığıyla tüm sınıfa yayılmış ve tek başıma bir sürü imaya maruz kalmıştım.

Sonunda sinirlenip aramızda 'öyle bir şey' olmadığını, konuyu farklı yerlere çekmemelerini söylemiş ve beni rahat bırakmalarını istemiştim. Çok nadir sinirlendiğim için de susmuşlardı.

Ne hikmetse, sabahın sekizinde ayaktaydım. Bünyem erken kalkmaya alışıktı fakat cumartesi günleri on veya on bire kadar uyurdum. Geri uyumayı denemiştim aslında ama işe yaramadığını anladığımda yorganımı tekmeleyerek kalkmıştım.

Evin içinde dolaşıp ne yapmalıyım diye düşünürken annemi iki gündür aramadığım aklıma gelmişti ve telefonumu almaya giderken yatağın yanına koyduğum bardağı devirip onun da kırılmasını sağlamıştım.

Neden her yerde bardak vardı ki, ben toplu bir kızdım?

Çıldırmış gibi 'of'ladığım kısım buraydı işte. Şuanlık annemi arama fikrini rafa kaldırdım, onunla kötü bir ruh halindeyken görüşmek istemiyordum.

Yatağa geri uzandım ve tavanla bakışmaya başladım. Etraf sinir bozucu bir şekilde sessizdi, bazen ev arkadaşı edinmeli miyim diye düşünmüyor değildim. Ya da, boşver Rae. Geçen sene kızların hepsi bana gelmişti. Ertesi gün birlikte okula gideriz diye heveslenip hepsi erkenden uyumuştu, buna ben de dahildim fakat evde başka birilerinin olmasına alışkın olmadığımdan nefes sesleri bile beni çıldırtmaya yetmişti. Üstelik hepsi benim yatağıma yatmıştı. Dua ediyordum ki kocaman bir yatağım vardı ve hepimiz zayıftık.

Saçma sapan bir şekilde güldükten sonra ayağa kalktım ve giysi odasına doğru yürüdüm. Ev boş ve büyük olduğundan böyle gereksiz bir oda yapılmıştı; ailem tarafından. Dolabın kapağını kenara iteklerken bir müddet kısa eteklerimle bakıştım. Kış ayındaydık niye kısa etek bakıyordum, bunları buraya kim koymuştu?

Kapağı diğer tarafa ittirip pantolonlarımın olduğu raflara göz gezdirdim. Pantolon olmazdı, annesinin yanına gidiyordum; hanım hanımcık gözükmeliydim? Onları da es geçtikten sonra diz altı eteklerime uzanıp askıları karıştırmaya başladım.

-

Saat bire yirmi vardı ve ben hala aynanın karşısında bir o yana bir bu yana dönüp 'etek mi giymeliydim?' diye düşünüyordum. Açıkçası diz altı eteklerimin çoğu pileli olduğundan altlarına çorap giyersem komik duracağını düşünmüştüm, bence öyleydi. Jungkook'un annesi böyle şeylere takılmaz diyerek –nasıl böyle bir karar aldım bilmiyorum- siyah bir pantolon ve şık bir kazak giymiştim. Eh, buradan kurtarırdım herhalde.

Telefonum titremeye başladığında kenarda duran kabanımı elime aldım ve ona uzandım.

Jungkook arıyordu.

Neden heyecanlanmıştım?

Yeşil butona basıp kulağıma götürecektim sadece.

"Alo?"

"Kaçıncı kattasın?" Arkadan gelen araba sesleri kesilmiş ve binanın içinde olduğunu belirten sesi yankılanmıştı.

Evime mi gelecekti?!

My Own♧JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin