twenty

3K 156 72
                                    

Jungkook'tan kaçışımın ikinci ayıydı.

İki koca ay.

En az altmış gün.

Onu deli gibi özlüyordum.

O kadar özlüyordum ki her gece ağlamak, bende alışkanlık haline gelmişti. Anlamıyordum, o varken de ağlıyordum o yokken de ağlıyorum.

Bana hem dert, hem dermandı Jungkook.

Bir yandan ona aşıkken diğer yandan nefret ediyordum. Bu gel-git beni çok yoruyordu. Ondan bıkmıştım.

Hayatımda olmasından, beni bu kadar mahvetmesinden bıkmıştım işte.

Ayrı kaldık kalalı, zayıflamıştım.

Kilolu olduğum söylenemezdi ama yine de çok az ele gelen bir yapım vardı fakat şimdi, biri bana dokunduğunda hissettiği tek şey kemiğimdi.

Yiyemiyordum ki, onsuz boğazımdan geçmiyordu.

Sanki hala, evimizdeymiş gibi, ondan önce eve gittiğim vakitler milyon çeşit hazırlayıp kurduğum masamızda onun gelmesini bekliyor gibiydim.

Tabii, bunlar Yein'in hazırladığı masaya otururken aklımdan geçen birkaç görüntüden ibaretti sadece.

Haliyle güçsüz olduğum için, silah ve dövüş eğitimleri meyvesini vermiyordu. Yerim bu konuda benden öndeydi ve ona sinir olmakla bile uğraşacak durumda değildim.

Neden eğitim alıyordum ki? Bu çok komikti.

Jungkook'u devirmek için öz kardeşi Yein ve ona aşık olan Yerim'le işbirliği yapıyordum.

Neden devirmek istiyordum, çünkü benim değildi.

Ben onu benim sanarken benim değildi, beni kullanmıştı, kullanmaktaydı ve kullanacaktı.

Görmek istememiştim işte, gözümün önü hep ona olan hislerimle dolsun gerçeği görmek istemesin istedim.

Yein'se bıkmadan usanmadan benimle ilgileniyordu. Her gece ben ağlamamı bitirir bitirmez kapımı açar, yanıbaşıma birkaç kurabiye ve bir bardak süt bırakır, saçımı okşar ve kendi kendine beni sevdiğini fısıldar, ardından uyuşuk adımlarla odadan çıkardı.

Ona karşılık vermemi beklediğini biliyordum fakat o da en az benim kadar bunun mümkün olmadığını biliyordu.

Yerim'se tuhaftı.

Jungkook'u sevdiğini söyleyip Mingyu'yla vakit geçiriyordu.

Bir gün Mingyu, sarhoş Yerim'i eve getirdiğindeyse yastığı kulaklarıma bastırmamı isteyecek kadar çirkin sesler gelmişti odalarından. Ertesi sabah mutfağa gittiğimdeyse ikisini neredeyse çıplak görmüştüm ve bu suratımı buruşturmamı, oradan çıkmamı sağlamıştı.

İğreniyordum.

Yerim'in kendine yaptığı ve yaşattığı her şeyden iğreniyordum, ona acıyordum.

"Sana sesleniyorum, kaltak. Bu sefer uyanıkken mi rüya görmeye başladın?"

Yerim'in başıma dayadığı silah, söylediği sözler, elimde evirip çevirdiğim kirli bez, Yein'in aniden gözlerini saran endişe ve gerçek hayata dönüşüm o kadar ani olmuştu ki titreyen gözlerimi Yerim'e çevirerek namlunun alnımın tam ortasına gelmesine neden olmuştum.

"Yerim, belanı mı istiyorsun?"

Yein, bana fırsat vermeden konuştuğunda birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım, tamamen sakinleşmek içindi.

My Own♧JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin