6. Bölüm

6.2K 88 10
                                    

Cansu, yorgun halde eve girerken Suzan hala salonda oturuyordu.

“Uyumadın mı?” Suzan, Cenk ile yaşadığı o andan sıyrılmaya çalışıp Cansu’ya döndü.

“Hım? Aa şey uyku tutmadı.” Cansu çantasını koltuğa bırakıp yanına oturdu.

“Suzan ben... Dün için çok özür dilerim. Kastettiğim şey o değildi ben-“

“Bırak düşünme artık. Hepimizin sinir hali oluyor, böyle bir şey için sana tavır alacak değilim elbette ki.” Cansu, Suzan’ın sözleriyle gülümseyip kollarını kocaman açtı ve ona sımsıkı sarıldı. Barışmanın verdiği rahatlıkla iki kardeş birbirine sırıtarak baktı.

“Neyse sana yarını özet geçip yatayım, uykusuzluktan geberiyorum.” Cansu kendini toparlarken Suzan’ın yüzü yine kıpkırmızı olmuştu. Yarın Cenk’in suratına nasıl bakacaktı?

“Staja giderken giydiğimiz takımları hazırlayalım. Cenk sahte şirket kimliklerini hazırlayıp verecek. Gerisini de işi yaptığımız anda öğreneceğiz. Çokta anlatacak bir şey yokmuş. ” Suzan başını sağlamakla yetindi. Cansu, Suzan’ın bu sakin haline alışkın değildi.

“Ne oluyor sana, ayrıca yanakların neden kıpkırmızı? Kaloriferimi açtın diyeceğim ama evde normal yani.” Suzan ellerini yanaklarına bastırıp sırıttı.

“Yok ya bir şeyim. Yarın için heyecanlandım herhalde ondan şey oldu. Neyse hadi yatalım, yarın uzun bir gün olacak.” Suzan, kardeşinin yanağına hızlıca bir öpücük kondurup odasına kaçtı. Belli ki o öpücüğün etkisinden uzun süre kurtulamayacaktı. Çileği çok severim mi demişti o?

Sabah hepsi hazırlanıp şirketin önüne geldiklerinde Cansu ve Suzan gerginlikten ne yapacaklarını bilmiyordu.

“Umarım içeri de yabancı olduğumuz anlaşılmaz.”

“Hey, bunun için gözlük taktınız. Rahat olduğunuz sürece şüphe çekmezsiniz. Hepimiz onar dakika ara ile girelim. Cansu ve Suzan benimle gelin.” Cenk kimsenin bir şey demesine fırsat vermeden yürümeye başladı. Cansu ve Suzan peşlerinden giderken Cenk yavaşladı.

“Bütün kameralar sağ duvar dibinde kör bir noktada. Mümkün olduğunca o tarafa bakmamaya çalışın.” Son bir kez kafasındaki peruğu düzeltti ve güvenlikten geçmek için sıraya girdiler. Güvenlik üstün körü kimlikleri kontrol edip içeri girdiklerinde az da olsa rahatlamışlardı ama asıl olay şimdi başlıyordu. Buradaki çalışanların çoğu disiplini bozmamak adına fazla diyalog kurmaz hatta birbirlerini tanımazlardı bile. Asansörün önüne gelip üst kata çıkacak çalışanlarla birlikte yukarıya çıkamaya başladılar. Yazılım şirketine bağlı olan odaların  olduğu kata geldiklerinde sakince asansörden indiler. Burası rütbelilerin bulduğu kat olduğu için insan sayısı sayılıydı. Ofisin girişinde bir güvenlik görevlisi daha bekliyordu. Cenk, kimlikleri rütbelilerin ki gibi yapmıştı. Diğer kimliklerden farkı sol üst köşede bir logo bulunmasıydı. Onu bulmak için epey zorlanmıştı.

Güvenliğin önüne geldiklerinde kimliklerini gösterip içeri alınmayı beklediler. Güvenlik pür dikkat üçünü süzerken birinin konuşması gerektiğinin farkına varıp Cenk lafa girdi.

“Neden bekletiliyoruz? Kimlikte başka göstermemiz gereken bir şey olduğunu düşünmüyorum.” Güvenlik, gerginlik çıkmaması adına Cenk’e uyarıcı bir bakış atıp kapıyı açtı. İçeri girdiklerinde biraz daha rahatlamışlardı. Yavaş adımlarla odaları süzdüler. Boş olan bir tanesini bulup işlerini halletmek ve buradan def olmak istiyorlardı. Cansu sol taraftaki odalara bakarken çarpıştığı kişiyle kendine geldi.

“Afedersiniz.” Dedi karşısındaki uzun boylu adama.

“Önemli değil.” Ve göz göze geldikleri o an tanımıştı onu. Babasının yanında duran asistanlardan birisiydi. Onun burada ne işi vardı? Hemen çocuktan bakışlarını kaçırıp yanından geçerken çocuğun sesi onu durdurdu.

“Pardon, daha önce karşılaştık mı?” Duyduğu soruyla gözlerini sımsıkı yumdu. Derin bir nefes aldı ve arkasını döndü.

“Hiç sanmıyorum.” Dedi sesinin titremesine engel olamayarak. Çocuk pür dikkat renkli gözlere bakarken Cenk araya girdi.

“Bir sorun mu var?” dedi çocuğa bakarak. Çocuk sonunda bakışlarını ondan çekip Cenk’e döndü.

“Hayır, birisine benzettim. Kusura bakmayın.”dedi ve arkasını dönüp yanlarından uzaklaştı.

“Kimdi o?”

“Babamın yanında çalışan asistanlardan birisiydi. Sende hatırladın mı?” dedi Suzan’a dönerek.

“Çıkmamız lazım. Şimdi bir şey yaparsak bizden şüphelenmemesi hiç zor değil.” Dedi Suzan. Cenk ne olduğunu anlamasa da sesli bir küfür savurup sakin adımlarla çıkışa ilerledi. Güvenliğin bakışları altında asansöre bindiler ve diğerlerine mesaj çekip şirketten ayrıldılar. Bütün plan 5 dakika içinde yerle bir olmuştu.

Mahalleye geldiklerinde Cenk olanları anlamak için hızlı adımlarla  Cansu ve Suzan’ın evine ilerlerken Hakan beyle karşılaştılar.

“Hayırdır gençler süslenmiş nereden geliyorsunuz?” dedi gülümseyerek.
“Bilirsin bizim işleri Hakan amca. Nasibimizi aldık geri dönüyoruz.”dedi Cenk elleri cebinde. Hakan bey yavaş adımlarla Cenk’in tam önüne gelip kulağına fısıldadı.

“Sansar... Aman deyim bu kızları da çukura bulaştırma. Bu defa benimle hesaplaşırsın. Bunlar temiz kız. Senin işlerden anlamazlar, bir hatalarında sende yanarsın koçum.” Hakan bey geri çekilip gözlerini Cenk’e diktiğinde Cenk, başını sallamakla yetindi. Bir kulağından girip diğer kulağından çıkması bir kenara, girmemişti bile.

Eve geldiklerinde hepsi bir koltuğa yayılmış sessizce oturuyordu.

“Kızlar sessiz sessiz oturmayı planlamıyorsunuz değil mi? Tamam soyunuz Varlıer ama devamı ne? Bu şirkette mi çalıştınız daha önce?” Cansu ve Suzan sıkıntıyla nefesini verdi.

“Babamın yanında staj yapmıştık 1 yıl boyunca. O çocukta babamın asistanlarından birisiydi. Oraya geçtiğini bilmiyorduk.” Dedi Cansu. Cenk’in ağzından şaşkınlık nidası dökülürken, bir yandan da yazılım şirketinde staj yaptıklarının verdiği mutluluğu hissetti içinde.

“Tanşımıza tıçayım abi ya. Yukarıya kadar çık, geltin tanıdık çıktın karşına. Güvenlik kameratına fazla yakalanmamışızdır inşallah.” Çaçarcalı yine saçtığı tükürüklerin ardından konuyu dağıtarak söylenmiş ama kimse sesini çıkarmamıştı. Cansu daha rahat etmek için odasına geçip üstünü değiştirecekken odada çıkan mesaj sesleriyle tekrar salona döndü.

“Ne oluyor böyle? Hepimize mi mesaj geldi?” Cansu telefonuna uzanırken diğerleri de gelen maile bakıyordu.

“İş yaptım sanıyorsunuz değil mi? Aptallar. Durduğunuz yerde durun yoksa gelir ben sizi durdururum.”

Maça Kızı 1 Aralik'ta Tüm KitapçılardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin