10. Bölüm: Kıskançlık Krizleri

1.4K 105 29
                                    

Yekta'yı uyandırırken kafamı kurcalayan sorular oldu. Annesine ne olmuştu ki onu böyle arıyordu? Bir kaç kez omuzundan dürttüm ama sayıklıyordu. En sonunda şiddetli bir şekilde omzuna bastırdığımda bileğimden tutup kendine doğru çekti. "Anne." Tek kelimesi bu olmuştu. Gözlerini açtığında soluk soluğa kalmıştı. Karşısında beni görünce kaşlarını çattı ve beni geriye itekledi. Kendi ise yavaşca doğruldu. "Ben sadece kahvaltı için uyandırmak istemiştim seni." Cümlemi dinlemeden üzerinde ki örtüyü kenara atıp kalktı. İçeri girerken arkasında ona bakan bir çift göz bıraktı sadece. Niye böyle tuhaf ya? Dün nasıl davranıyor bugün nasıl davranıyor. Acaba rüyasından dolayı mı böyleydi?

Kahvaltı tabağımı çatallarken tüm gözlerin üzerimde olduğunu hissettim. Kafamı kaldırınca Ayça konuşmaya başladı.
"Canını sıkan ne?" Gözlerim Yekta'ya doğru kaydı. "Hiç bir şey. Ayrıca dün akşam için hepinize teşekkür ederim." Yüzüm düştü. Aklıma tekrar tekrar geliyordu yaşadıklarım. Sanki hiç bir zaman geçmeyecek gibi hissediyordum. Acıyordu canım. "Teşekkür edilecek bir şey yok. O şerefsizden şikâyetçi olacaksın. İçeri alsınlar da o zaman aklı başına nasıl gelir." Ben derdimi anlatamam ki. Hadi diyelim ben kabul ettim amcam ve annem izin vermez buna. Her şekilde çıkmazdayım.
"Afiyet olsun size." Ayağa kalkınca Yekta konuşmaya başladı. "Dediklerim bir kulağından girip diğer kulağından çıkması için değil."
"Tavırlarının bu kadar sert olması saçma."
"Gelmeseydim gebertecekti seni."
"Başıma kalkmak için mi geldin?"
Yekta ile kavgamız bir anda alevleniyordu. En ufak konularda bile tartışıyorduk. Şaşırtıcı...

Okula gitmek için Ayça'nın kıyafetlerinden giyindim. Eve gidecek cesareti bulamamıştım kendimde. Herkes evlerine dağıldı hazırlanmak için. Yekta hepsini toplayıp en son bizi alacaktı. Gri t-shirt siyah pantolon ve siyah spor ayakkabı giyip saçlarımı mısır örgüsü yaptım. Ayça da hazırlanınca salona geçtik.
"Hâlâ amcamın bunları yaptığına inanamıyorum."
"Sen babamı babanla mı karıştırdın?" Kafasını aşağı yukarı salladı. "Sanırım." Pencereye doğru yürüdüm. Gece yattığımız yere baktım. Yekta'nın üzerinden attığı örtü aynı şekilde orada duruyordu.
"Asel, Yektagil gelmiş hadi çıkalım." Ayça çağırınca evden çıktık. Ayaz önde Almila arkada oturuyordu.
"Günaydın kanki. Özlemişim seni."
"Abartma. Daha yeni gördün kızı."
"Maydanozluk görevini üstlenmişsin bakıyorum da."
"Pislik." Sürekli atışıyorlardı. Bu durum beni oldukça eğlendiriyordu.

Sınıfa girmeden Almila ile lavaboya gittik. Yüzümde ufak morluklardan başka fiziksel açıdan başka iz yoktu. Ruhsal olarak hasarlarım can yakıcıydı fakat tek yanan can benim oluyordu. Yüzümü incelerken kapının açılmasıyla içeriye Beril ve saz ekibi girdi. Sırıtışları sinirimi bozuyordu. Umursamamaya çalıştım ama nafile. Dibime kadar girdi.
"Tatlım fondoten ile pürüzsüz hâle getirdiğin cildine ufak dokunuşlar yapılmış anlaşılan." Bu aptalın kendi suratından haberi yoktu sanırım. Laf sokmanın tam sırasıydı.
"Makyajın kadar konuş desem hiç susmayacaksın. En iyisi seninle polemiğe girmemek. 😉" Bozulduğu her halinden belliydi. Yanında ki kızlar kıkırdaşınca bakışlarını onlara çevirip 'Susun' der gibi baktı. Yazık ya kıyamam. Aklı sıra beni yaralamaya çalışıyordu. Ufacık beyniyle.

Ders edebiyat olunca herkesin konuşma vaktiydi. Hocanın sınıftan haberi yoktu. Kendi kendine ders anlatıp çıkıyordu. Dersi kaynatmamıza gerek bile kalmıyordu. Almila ile sohbet ederken önüme bir kağıt düştü. Elime aldım katlanmış vaziyette duran kağıdın teker teker katlarını açtım. 'Teneffüste seninle konuşmam lazım. Önemli.' Kimden geldiğini tahmin etmekte zorlanmadım. Kafamı kaldırınca Kaan bana bakıyordu. Anlaşılan benden bir cevap bekliyordu. Git gel yaşadım. Acaba ne desem diye düşünürken zil çaldı. Cevapta bekliyor olunca çaresizce kafamla 'gel' işareti yaparak merdivenlere ilerledim.

YENİ BAŞLANGIÇLARAWhere stories live. Discover now