14. Bölüm: Anıları Yaşatmak

1.4K 89 186
                                    

Yengem ile kısa yolculuktan sonra bir binanın önünde durduk. Yengeme nereye geldiğimizi sorsamda beni susturmayı başardı. Bu da benim iyice heyecanlanmama neden oldu.
"Hadi gel bakalım."

Meraklı bir şekilde arabadan indim. Yengem burada tanınmış biriydi diye düşünürken o tabelayı okudum. "İstanbul Hayvan Severler Derneği"
Yoksa? Annem...

"Yenge"
"Efendim canım."
Yutkundum.
"Burası annemin..."
"Evet Aselcim. Burası annenin üye olduğu dernek."
"Neden geldik?"
"Bak canım korkularından kaçamazsın. Bir yere kadar. Ve ben seni şu an korkularının üzerine getirip bıraktım."
"Ne kadar doğru bu yaptığın."
"Göreceğiz."

Büyük bir ağacın altına gölgesinden faydalanmak için oturduk.
"Annen buraya iki veya üç kez gelmişti. Fakat herkes tarafından öyle sevildi ki uzun zamandır buradaymış gibi hissettik."
"Annemi herkes seviyordu. Melek gibiydi."
"Bak canım eğer istersen annenin anılarını yaşatabilirsin. Ne dersin?"

Yengeme herhangi bir cevap veremedim. Önemli bir karardı. Annemin izinden gidip canımı daha fazla yakabilirdim veya da onu yaşatabilirdim. Şu an her şey kendi ellerimdeydi.

Ayağa kalktım. Etrafı biraz tanımak istiyordum. Belki de hayvanları.
"Yenge hadi beni onlarla tanıştır."
"Kimlerle?"
"İnsan dostu köpeklerle."
İnsanları şaşırtmayı seviyorum demiş miydim? Peki o zaman demediysem şimdi diyorum.

Yengem bana uzun uzun her yeri tanıttı. Ve o an karar aldım. Bende annemin izinden gideceğim.
"Eve gidelim mi artık? Ayça gelmek üzeredir."
"Gidelim yenge."
Yengemle beraber onların eve gittik.

Yemeğe kalmam için ne kadar ısrar etsede kabul etmedim. Yorgun bir gündü benim için. Almila'nın da benim için endişelendiğini hissedebiliyordum. Hem kim bilir belki yine babam ile kavga fırsatı yakalayabilirdim.

Eve geldiğimde birkaç kez zile bastım. Kapıyı annem açacakmış gibi hissederek. Olmadı. Yeşeren umutlarım bir kıvılcım ile kül oldu. Anlaşılan daha babam da gelmemişti eve. Yoksa o sinirli bir şekilde açardı kapıyı.

Kendi anahtarım ile kapıyı açtım. Anahtarı ve çantamı fırlattığım gibi odaya koştum. Kendimi yatağa atmamla telefonum çalması bir oldu. Tanımadığım bir numaraydı.
"Asel?"
"Evet, siz kimsiniz?"
"Ben Yekta."
"Ye...Yekta mı? Telefon numaramı nereden buldun?"
"Bunun önemi var mı?"
"Var."
"Bugün iyi değildin ve bende merak ettim."

Beril'den bana ancak sıra gelmiştir
"Teşekkürler. Şu an daha iyiyim."
Arkadan bir gürültü yükseldi.
"Asel benim şu an kapatmam lazım. Seni daha sonra ararım."

Birşey dememi beklemeden telefonu kapattığını düşünmüştüm. Fakat arkadan gelen sesler yanılmama neden oldu.
"Yekta hadi gel seni bizim arkadaşlarla tanıştırıyım."
Bu Beril'in sesi değil miydi? İnanmıyorum ya. Bu saatte birlikte ne yapıyorlardı?

Daha fazla dayanamayıp telefonu kapattım. Gerizekalı Beril'in yanında ben arıyordu. Madem konuşmayacaksın ne demeye arıyorsun? Ben kendi kendimi yerken kapı çaldı. Bu saatte kim olabilirdi ki? Babam desem onun kendi anahtarı vardı.

Ne salak kızsın Asel. Eğer böyle kendi kendine konuşmaya devam edersen kapıda ki her kimse çatlayacak. Terliklerimi giyip kapıyı açmak için odadan çıktım.

"Nereden çıktınız siz?"
"Canım kuzenim şimdi bunu anlatmam uygun olmaz değil mi?"
"Tamam tamam girin hadi."
Benim moral kaynaklarım Ayça ve Almila gelmiş. Gerçekten zor zamanlarım da yanımda olan iki mükemmel insan.

"Sana bir şey olmuş."
"İyiyim ben."
"İnanmıyorum."
"Kızlar iyiyim dedim."
"Anlatmaya başla."
"Önce kıyafetimi değiştiriyim."

YENİ BAŞLANGIÇLARAWhere stories live. Discover now