1.7

926 135 10
                                    

"Min, baksana." Yemeklerle dolu olan tabağı tepsiye koyduktan sonra kafamı Hoseok'a doğru çevirdim. Çenesiyle yemekhanenin herhangi bir yerini göstermişti. Sırada bekleyenlerin hızlı ol nidalarını dinlememek için tepsimi alıp kenara kaydım ve gösterdiği yere baktım.

Kihyun.

"Üç gündür okula gelmiyordu, değil mi?" Hoseok tekrar mırıldandığında da onu izlemeye devam etti. Mutsuz yorgun ve ruhsuz görünüyordu. Parmaklarımın arasında duran ince tahta parçasını sıktım. Ne olduğunu deli gibi merak etsem de öğrenemiyordum.

"Hmm, evet." İlgisizce cevap verdim. Kihyun'a olan ilgimin azalması için artık umursamayı kesmiştim. Böylece onu silmem daha kolay olurdu.

Bana en son dediklerini de unutmamıştım.

"Gidelim hadi." Söylendiğimde kafasını sallasa da, yürürken Kihyun'a bakmaya devam ediyordu. Hoseok benden de meraklıydı ve bu sinirimi bozuyordu.

"Minhyuk, baksana." Kolumu telaşlı bir şekilde dürtüp bu kez parmağıyla işaret etti. "Bileğinde sargı var. Ne olmuş olabilir?"

"Ne?" Panikle arkamı döndüm ve ince bileğinin üzerinde sarılı olan uğursuz bez parçasına baktım. Yanına gitmekle, gitmemek arasında kalmışken göz göze geldiğimiz an kaşlarımı çattım ve birkaç saniye sonra önüme döndüm.

"Önemli bir şey değildir." Bu kadar ilgisiz olmam acımasızca veya ilgisizce olabilirdi. Ama kihyun benden uzak durmak istiyorsa, onu engelleyemezdim. Bir sebebi olduğunu umuyordum. Ve en kısa sürede bunun ne olduğunu öğrenmek istiyordum.

Neden böyle garipti ve ifadesi, tavrı, kolundaki sargı da neyin nesiydi, öğrenmek zorundaydım.

Incomparable | Kihyuk TextingWhere stories live. Discover now