19.Bölüm - Anlaşmazlık

878 71 23
                                    

Günler sessizce geçiyordu, sınavlar başlamıştı ve herkes yoğundu. Meral'in ayrı bir heyecanı vardı, seçmelerin sonuçları ilan edebilecekti.

Sınavlar bittikten sonra Eylül ve Rüzgar buluşur...
Eylül sessizce etrafına bakınıyordu.

Rüzgar : sessizsin. Birşey mi oldu?

Eylül: yoo... yorgunum biraz

Eylül, düğün fotoğrafı çektiren bir çift gördü, onları izliyordu. Rüzgar da Eylülün nereye baktığını farketmişti...

Rüzgar : haaa sen geçen gün Güneylerde söylediğim şeye mi taktın? Evlilik konusuna

Eylül cevap vermez...

Rüzgar : kusura bakma Eylül, ama bazı düşünce kalıplarım var benim, bunlar değişmez yani. Ben Güney değilim, o iyi çocuk Serkan da değilim. Aklım fikrim evlenmek olmadı hiçbir zaman

Eylül: ben öyle birşey demedim zaten

Rüzgar : sessizliğin o anlama geliyor ama... Bak Eylül, evlilik saçma bir oyundan ibaret tamam mı? Çevreme bakıyorum, yapmacık ve seviyesiz ilişkiler, birbirleri arkasından çevrilen işler... herkes bir imzaya güvenerek birbiri ardından neler yapıyor neler...

Eylül: herkes öyle değil

Rüzgar : sen öyle san... görmediğin öyle şeyler oluyo ki... şimdi olmasa ileride olcak. Sen Güneyle Songülün el bebek gül bebek devam edeceğini mi sanıyosun? Hele onlar erken evlenmekle hayatlarının hatasını yaptılar zaten...

Eylül: hiç sanmam.. Güney sadık bir eş, Songülü de seviyor. Onu üzecek birşey yapmaz. Songül de aynı şekilde...

Rüzgar : birgün bana gelip haklıymışsın Rüzgar diyeceksin... çevremdeki herkes öyle. Ya sen körsün ya da ben iyi bir gözlemciyim

Eylül: ailen? Onlar da mı öyle?

Rüzgar : ailemi irdeleme... onlar benim hassas konum

Eylülün telefonu çalar. Arayan Feride hanımdı. Kardeşleriyle ilgilenip ilgilenemeyeceğini sormak için aramıştı...

Eylül çantasını alıp birşey söylemeden çıkacaktı.

Rüzgar : nereye?

Eylül: kendi hassas meselemle uğraşmaya... sen de buna karışma

Eylül orayı terkeder. Rüzgar da oturup kalır...

Serkan kızların evine gelir, çekinerek kapıyı çalar... Cemre çıkar karşısına... Serkan yüzüne bakmadan geri döner ve gitmek ister...

Cemre : Serkan? Neden geldin neden gidiyorsun?

Serkan: konuşmak istemiyorum.

Cemre : tamam, neden geldin?

Serkan : Eylüle baktım ama yok belli ki...

Cemre : yok, Rüzgarla... ama gelir birazdan, içeri geç istersen

Serkan : senin yüzüne bile bakamıyorum bi de içeri mi geçicem?

Cemre: dışarısı soğuk diye demiştim. Sen bilirsin

Serkan sessiz kalır...

Cemre : Eylül senin yüzüne bakıyor, senle konuşuyorken sen neden yapamıyorsun?

Serkan : o melek gibi bir kız, kimseye kin tutmaz,ben onun gibi iyi değilim...

Cemre : biz çocukluk arkadaşıyız Serkan... aramız bozulmasın..

Serkan : bizim arkadaşlığımız Eylüle ihanet ettiğimiz gün bitti Cemre...

Güney avukattan bir telefon alır. Annesine karşı açtığı dava sonuçlanmıştı. Davayı kazanmıştı. Annesinden yüklü bir miktar para alacaktı...

Selin : bravo Güney, bravo... annene dava açtın. Bunu da mı görecektim. Hem de o kız için...

Güney : o kız dediğin benim karım... ister kabul et, ister etme! Ayrıca buna beni sen mecbur ettin anne...

Cemre iş yerine gelen Emre'yi görünce şaşırır...

Cemre : ben de çıkıyordum...

Emre : biliyorum, seni bir yere götürmek istiyorum...

Cemre ile Emre deniz kıyısı bir yere gelirler...

Emre : üşüdün mü?

Cemrenin titrediğini gören Emre üzerindekini çıkarıp Cemreye giydirir...

Cemre : sen üşeyeceksin...

Emre : sen benim için değerlisin Cemre...

Cemre gülümser...

Emre : Cemre, ben seni gerçekten seviyorum...

Cemre : Emre... bak, ben de sana karşı birşeyler hissediyorum, ama biraz zamana ihtiyacım var, biliyorsun, Eylül, Serkan falan... anlattım sana

Emre : tamam... ama bil ki hep yanındayım senin. Kimse umrumda değil...

Songül kaçırıldığı o günden sonra kendini pek iyi hissedememişti, sürekli yorgundu ve morali bozuk gibiydi. Güney bunu farkediyordu, doktoruyla konuşmak istedi ama Songül gerek olmadığını söyleyerek geçiştirdi onu.

Güney: inat etme Songül. İyi görünmüyorsun

Songül : onca masraf çıktı zaten, tekrar doktora mı gidicez?

Güney: dert ettiğin para mı? Ben gerekirse sokakta dilenirim, yine de seni hastaneye götürürüm...

Songül o sırada koşarak banyoya gider...

Zehra : aa nooluyo kız sana?

Güney banyo kapısına gider...

Güney : Songül? Songül iyi misin? Geliyorum bak

Songül : git Güney, böyle görme beni

Songül banyoya eğilmiş kusuyordu... Güney saçlarını tutup rahatlamasını sağlar...

Güney : saçmalama kızım...

Songülün kusması durmuştu... Güney onu tutarak oturma odasındaki kanepeye yatırır...

Güney : mide bulantısına ne iyi gelir Zehra abla?

Zehra : ayyy kustun mu sen? Batırdın dimi tuvaleti...

Güney : zehra abla buna mı taktın şimdi?

Zehra : tabii takarım... sonra kim temizleyecek orayı... bu haliyle yapmaz zaten.. yine bana kaldı

Güney : tamam Zehra abla ben silerim yeter ki sus Allah aşkına... Songül burda ne halde...

Songül : benim midem çok kötü Güney...

Zehra : ayyy kız ben sana ne dedim? Hamile kalma başıma demedim mi? Tahminimden de erken oldu..

Kalanların ArdındanOnde histórias criam vida. Descubra agora