114.Bölüm - Terkedişler

556 52 5
                                    

Gelen Güneydi, endişeli ve sinirliydi...

Güney : Songül! Eylül bırak içeri giricem!

Güney zorla içeri girmişti, Songül de uyanmış hemen Güneyin yanına gelmişti...

Songül : ne var be ne var?

Güney : oğlumuzun kaybolduğunu ne zaman söyleyecektin?

Songül : Eylül sen mi haber verdin?

Eylül: hayır Songül, ben söylemedim

Güney : soruma cevap versene Songül, ne zaman söyleyecektin?

Songül : hiçbir zaman!

Güney: ne demek bu?

Eylül : ben sizi yalnız bırakayım....

Eylül dışarı çıkar...

Güney : Bak Songül, senden özür diledim, tamam anlıyorum beni böyle cezalandırıyorsun ama yapma, o benim de oğlum

Songül : onu oğlumu benden ayırmaya çalışmadan önce düşünecektin Güney! Zaten naaptınız? Annenle bir olup oğlumu benden kaçırdınız mı?

Güney : ne diyorsun sen?

Songül : yalan mı? Annen daha önce de kaçırdı torununu... Güneyle seni ayırıcam, torununu da alıcam demişti, boşanıyoruz işte... anladınız tabii Arda'yı benden alamayacağınızı, kaçırdınız oğlumu

Güney : saçmalama Songül, ben de polislerden öğrendim. Beni aramasalar haberim bile olmayacaktı, annesi beni arayıp haber verme tenezzülünde bile bulunmamış

Songül : bak zaten kötüyüm bir de seninle uğraşamıcam Güney

Güney : nasıl oldu?

Songül : parka gitmiştik....ben Cemreyle konuşuyordum telefonda... sonra... sonra baktım yok

Güney : onu yalnız mı bıraktın?

Songül : hayır sadece telefonla konuşuyordum...

Güney : sen ne sorumsuz bir insan oldun Songül! Kim bilir kim kaçırdı onu

Songül : annen kaçırmıştır, başka kim ne yapsın benim oğlumu!

Güney : sıktın Songül! Burda oğlumu düşünüyorum, sen annemi suçlayıp duruyorsun...

Somgül : daha önce yaptığı için olabilir mi? Daha düne kadar annene tonla laf söylüyordun, şimdi mi kıymete bindi?

Güney cevap vermeden kapıyı çarpıp gider... ortam çok gergindi. Songül ise oğluna birşey olmuş mudur diye çok korkuyordu...

Selin ise planını yürütme derdindeydi... telefonda adamıyla konuşuyordu...

Selin : tamam çok güzel... ama uzatmayın, gece kimse yokken bebeği bırakın orda. Biraz bekleyip yeniden yanına gidin ve polislere haber verin. Oğlum kahrolur, bu gece bulunsun bebek

Adam : hiç merak etmeyin halledicez

Selin : bu ikimizin arasında. Duyulduğunu öğrenirsem neler olacağını biliyorsun

Adam : evet. Merak etmeyin...

Selin : güzel...

Gece Songülü uyku tutmazken gelen bir telefon yüzünü güldürür, hemen karakola koşar... Arda bulunmuştu, bulan kişiye teşekkür ettikten sonra hemen çıkarlar. Eylül ona karşıdan gelen Güney'i gösterince Songül Arda'yı daha sıkı sarmıştı

Güney : bulunmuş... çok şükür

Songül : evet bulundu, şimdi önümden çekil, uykumuz var

Güney : hala çocuğumu bana göstermemek konusunda kararlı mısın?

Songül : boşanmak isteyen sen değil miydin? Boşanıyoruz işte. Hakim ne zaman derse öyle görürsün

Güney sinirle gider. Bu durumda bile hala tavır alıyordu. Muhtemelen artık hiç göstermeyecekti oğlunu ona. Ama eğer oğlunun velayetini alabilirse istediği zaman Songüle gösterirdi oğlunu, ama mahrum da kalmazdı. Songül şuan ondan nefret ediyordu zaten, daha da nefret edemezdi ya... ne pahasına olursa olsun alacaktı oğlunu...

Eylül, Rüzgarın teklifine çok şaşırmıştı... gerçekten böyle birşey beklemiyordu, Rüzgar çok ince düşünmüştü ve bunu kendi yöntemiyle çok ince bir şekilde yapmıştı. Eylül uyuyamamış, Songül Arda'ya sarılmış şekilde uyuyorken bunları düşünüyordu. Kardeşi boşanmak üzereydi ama kendi evlenicekti. Pişmanlık duydu, acaba hemen evlenmeyi kabul etmese miydi? Peki ya Rüzgarla evlilik? Her gün her an aynı evde... kavga etmeden kaç gün dayanabileceklerdi?

Pelin ve Serkan kimseyee haber vermeden yola çıkmıştı. Uçakları kalkmak üzereydi... Serkan içecek birşeyler alırken Pelin de konuşmalarını düşünüp pişman olmaktan korkuyordu...

Flashback

Serkan : gidelim buralardan, kimseye haber vermeden. Yurtdışında tedavi olup gelelim...

Pelin : niye gittiniz derlerse?

Serkan : ilişkimizi kabul etmeyip bizi evden kovdular Pelin. Gerekçemiz bu... ama sen pişmansan...

Pelin : değilim Serkan.. pişman değilim ama sen? Aileni yeni bulmuşken...

Serkan : öyle aile olmaz olsun... babam beni gözünü kırpmadan bırakmış, umrunda olacağını sanmam...

Pelin : peki... gidelim o zaman

Serkan : gerçekten mi? Bana güveniyor musun?

Pelin : çevremde senden daha başka güvenebileceğim kimse yok...

Serkan : sadece o yüzden mi?

Pelin: hayır.. bana bunu yeniden söyletemeyeceksin Özgün! Hadi gidelim, nereye olursa... (gülerek)

Flashback sonu

Serkan ona gelip sarıldı, Pelin de kendini Serkana bıraktı. Daha önce böyle hissetmemişti... mutlu, huzurlu... bir an bile düşünmeden onunla dünyanın başka bir yerine gitmeyi kabul etmişti...
Anons sesi duyulunca kapıya doğru ilerlediler... arkalarına bile bakmamışlardı...

Kalanların ArdındanTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang