Kim miydim ben? En eski asillerden biri,
Ben, yaratılan varlıkların en eski düşmanı ve dostuydum. Ben, binlerce yıllık fersah fersah okyanus aşmış en tehlikeli ve en cazip varlıklardan biriydim. Ne bir safkan, ne bir melez, ne bir vampir nede bir ba...
Evvet kolları sıvadık mükemmel bir romantik, fantastik korku konulu kurguya başladık..:XD Ve karşınızda tüm doğa üstü yaratıkların hükümdarlarından 3. Kadim efenim.. lütfen beni yorum ve beğenilerinizden mahrum etmeyin efenim keyifli okumalar..:XP
***** Her gün batımından sonra düşler rüyaların ve kâbusların ışık sönüp gece yükseldiğinde hayat bulması gibi canlanırdı. Lakin gecenin içinde öyle zamanlar vardı ki; düşüncesizce yapılan küçücük bir hareket, böyle anların kaderini değiştirebilir, çekici bir fısıltının nereye davet ettiğini bilmeden yürümek, sizi gitmek istemediğiniz yerlere götürebilirdi. Bu tekinsiz çağırış her gece hayat bulmak ve dahi yeniden dirilmek için tekrar ve tekrar beklerdi. Güzelliğin şekil bulmuş halleri nefes alırdı bazılarının yüzlerinde ve vücutlarında. Nefes aldıkça açlığa mahkûm kalır, daha fazla ve daha fazla isterdi. Süre gelen yıllar içinde azalmadan devam eden, devam ettikçe çoğalan açgözlü arzular ve yıkımı getiren günahlar, hepsi karanlıkta şekil alır, her şeyi boşluğa sürükleyen karanlık, her gece görevini yapardı.
**** Uzun deri ceketi rüzgârda savrulurken, usulca bir dilencinin yanından geçti.
Bu karanlık geçitlerden sızan yapay ışıklar onun muhteşem hatlarını gözler önüne sermişti.
Belki dönüp bir defa baksa, hepsi peşinden gidebilirdi.
Tıpkı yeryüzüne düşmüş kudretli bir melek gibi öylesine güzel ve öylesine şairaneydi.
Hiçliğin içinden geceye yürüyen bu güzel siluet onu gören gözlere adeta bir şölen sunuyordu. O köhne yerde duruşu ve tavırları başkalarının da dikkatini çekmişti. Lakin bu talihsiz karşılaşma onu gören gözlerin kaderlerini sonsuza dek değiştirirdi.
Çok uzun sürmedi.
Avıyla işi bittiğinde kollarında ki cansız vücuda gülümsedi. Gecenin kralıyla ilk ve son dansıydı bu. Oynadığı tek atışlık kumarda kazandığı son dans.
Yazık.
Karanlığın içinde tuttuğu cesede son bir kez reverans yaptı ve üç metrelik köprünün üzerinden bir anda boşluğa bıraktı.
İnsanoğlunun çöküşünü bir kez daha izliyordu işte.
Neredeydi? Bütün hayatlarını adadıkları, sarıp sarmaladıkları, kendilerinden başka bir varlığı önemsemeden, merhamet duygusunu yitirip aç gözlülüğe ve bencilliğe kapılmalarını sağlayan o güç neredeydi şimdi?
Bir kez daha gülümsedi. Bu zavallı durum onu pek çok kez eğlendirmişti. Ben yenilmezim diyenlerin elinden güce dair ne varsa aldığında çaresizliklerini görmek onu her seferinde eğlendirirdi. Kendilerinden daha kudretli birini gördüklerinde bu eğilme eğilimi yüzyıllardır böyle sürmüştü. Kendini Tanrı zanneden insanın hiçliğini defalarca görmüştü. O sert hallerinin kayboluşunu izlemiş, değersiz hayatları için yakarışlarını dinlemişti.
Lakin. Yine de bu anlamsız durum içinde merak uyandıran birşey vardı. Son ana kadar hayata tutunmayı istemeleri. Anlamsızca savaş verme güdüsü, nasıl acı, nasıl heyecan verici. Her seferinde hiç eksilmeden aynı heyecanı duyabilirdi.
Geceyi izliyordu ölümcül yaratık. Tüm günahları ve tüm sırları. O bir anlık huzur tekrar kaybolmuştu işte. Saçları rüzgârda savrulurken köprünün üzerinde çömeldi. Bir eliyle destek aldı ve gözlerini hiç sonu gelmeyecekmiş gibi görünen alacakaranlığa yumdu.
Ne kadar sürecekti bu yalnızlık? Bir kalbin atışı kadar durgun, bir dünya yaşı kadar yıllanmış bu bedenin varlığı ne zamana dek sürecek? Kayıp dediğin ne varsa gördü bu gözler. Ölümleri, ölümlerin içinde ki hiçliği, hiçliğin içinde saklı gerçeği… Yaşamı tattım, arzuları ve günahları, savaşları ve yıkımları, cenneti ve cehennemi.
Görülen onca şeyin içinde, görünmeyen binlerce şeyi…
Huzurun eksikliği.
Araf’ın kapısında huzur olur muydu ki? Aradığım sükûnet neydi öyleyse? Neydi o doldurulamayan boşluk? Nerede gizliydi aradığım sırlar? Asla bulamayacağıma inandığım o şey neydi? Bilmediğim bir şeyi arayıp da bulmak? Binlerce yıla tutsak kalmak. Karanlık, yırtıcı, alışıla gelmişin dışında lanetli bir yazgıya sığınmak. Bu tekinsiz duygular sonsuza dek gizlenebilir mi?
Lakin bir hakikat gizlenemeyecek kadar gün yüzündeydi. Bir anlık bir gaflet, tüm dünyayı kana bulamaya yetecekti. Süre gelen bu döngünün içinde benim hikâyem hiç bitmeyecekti.
Kim miydim ben? En eski asillerden biri, Ben, yaratılan varlıkların en eski düşmanı ve dostuydum. Ben, binlerce yıllık fersah fersah okyanus aşmış en tehlikeli ve en cazip varlıklardan biriydim. Ne bir safkan, ne bir melez, ne bir vampir nede bir başka ırka mensuptum. Lakin hepsinin babalarından, atalarından, krallarından ve yaratıcılarından biriydim.
Ben, beş kadimden üçüncüsüydüm. Dört oğulun üçüncü oğlu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.