Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Izzy Bizu - Diamond
Newton'a göre kütlesi olan her cisim birbirine çekim kuvveti uygular. Bilim buna Newton'a göre demektense Evrensel Kütle Çekim Kanunu demeyi tercih ediyor.
Kyungsoo'nun bu konuda neden olduğunu bilmediğim çok daha derin düşünceleri vardı, ona göre bu bir kanundu, bilimsel bir gerçekti, bir şekilde reddedemez, içinden çıkaramaz, kendinden ayıramaz, kendini ondan başka bir yere koyamazdın. Böyle doğmuştuk, bu bir gerçekti ve bize sadece bununla yaşamak mecburiyeti kalıyordu. Karşısında iki gözü iki çeşme salya sümük içinde ne varsa akıtmaya ant içmiş gibi ağlayan Jongin'e tam olarak söylediği cümleler bunlardı.
Öncesinde başka neler saçmaladığını bilmiyorum, içimde büyüyüp duran yenemediğim ama aynı zamanda patlayamadığım sinir stres üzerine bir de Jongdae'yle birlikte (ikisi mental olarak aynı şeydi) eve döndüğümde karşılaştığım görüntü tam olarak bu minvalde bir şeydi. Bu beklemediğimiz görüntü karşısında elimizde poşetlerle kapının önünde bir süre dikildik. Jongin koltuğun ucuna sinmiş bacaklarını karnına çekmiş, kollarını dizinin etrafına sarmış ve yüzünü de kollarına gömmüştü, içinde ne varsa akıtmaya ant içmiş gibi sessiz sessiz ağlıyordu ki gardını kolay kolay düşürmezdi. Kyungsoo etrafında tansiyonu düşmüş gibi çılgın bir panikle dört dönüyordu ki o da kolay kolay paniklemezdi. ''Senin suçun değil.'' Diyordu bir eliyle saçlarını okşayıp gözlerini görmeye çalışırken. Bebek mavisi duvarlara sinmiş çaresizliğin kokusu iki yüz ışık yılı öteden alınabiliyordu. ''Kaslarının birbirini çekmesi bu yüzden, onların birbirine uyguladığı çekim kuvveti yüzünden kas sıkışması olmuş, sana yemin ederim senin suçun değil, doğanın kanunu bu-''
Ben bir süre daha orada dikilmeye devam ettim, belki şaşkınlıktan belki başka bir şeyden bilmiyorum, stres yönetimim hep çok zayıftı ve beni sandığımdan daha çok panikleten haller karşısında ipleri elime almayı genelde beceremezdim. Hele konu ciğerin var mı diye sorduğunda promosyon olarak böbreği de çıkarıp h iç tereddüt etmeden vereceğim birisiyse ciğerlerim orada o iki saniye içerisinde çürüyordu, böbreklerim kuruyordu ve kanım çekiliyordu. Jongin tam olarak öyle biriydi, bu da müessesemizin ikramı diye böbreklerin yanına dalağımı da ekleyebileceğim biri. Onu toplamda iki kez ağlarken görmüştüm, birincisi üniversitenin ikinci senesinde teyzoşunun karda kayıp beyin kanaması yüzünden öldüğü geceydi, ikincisi de Müdür'ün eve gişe memuru olarak döndüğü akşamdı. Bu da üçüncüsüydü ve onu toplamda üç kez ağlarken görmek bile beni böyle dumur ettiyse dördüncüsü olursa nasıl baş edeceğimi bilmiyordum.
Jongin, onu film klubünün ilk günü tek omzundan geçirdiği siyah bel çantası, kendisine üç beden büyük sarı kapüşonlusu, dizlerini hemen altında kesen siyah taytı, dağınık saçları ve bir de en az kendisi kadar büyük oyuncak bir ayıyı sürükleyen küçük bir çocuk gibi kolundan tutup nereye giderse götürdüğü Müdür'le gördüğüm ilk günden beri ortalarda kıkır kıkır sekip dolanan elemandı.
