Red <20>

582 42 4
                                    

Yoosang'ın Ağzından

Arabaya bindim. Sürücü koltuğunda kimin oturduğunu anlamaya çalıştım.
"Sen Jimin'in abisisin."
"Evet beni tanıyorsun."
Jimin'de yanıma oturdu.
"Demek abimi tanıyorsun. Bu harika."
Abisi söze girdi.
"Jimin senden sürekli bahsediyordu. Neredeyse her gece birini dövüyorduk. Ben de ona yardım ediyordum. Demek senin için yapmışım. Jimin'in dediği kadar da güzelsin. Çaktırma Yoosang sana fazlasıyla değer veriyor."
Ben sadece gülümserken Jimin çemkirmeye başladı.
"Abi. Yeter artık."
Abisi kahkaha attı ve konuşmaya devam etti.
"Normalde hiç konuşmayan Jimin'i susturamıyorum. Her gece yatarken seni anlatıyor. İşte okulda şunu yaptı. Bana şunu yazdı."
"Abi konuşmada sür arabayı."
Araba hareket ettiğinde Jimin bana döndü.
"Baban, amcanda kaç gün kalacak?"
"Bir hafta."
"Tanrım 1 hafta boyunca böylesine güzel bir kızı evde yalnız mı bıraktı?"
"Evet. Hem abartma Jimin."
"Bence seni korumam gerek."
"O nasıl olacak Bay Park."
"Şöyle olacak Bayan Yang. Sizin evinizde kalacam."
"Yok artık. Babam da evde yakalasın bizi. Sonra ağzma..."
"Tamam sus Yoosang. Çirkinleşme. Sen bizde kal o zaman."
"Ahh!!! Jimin."
O anda abisi söze atladı.
"Yoosang babana bir arkadaşında kalmak istediğini söylersin. Emin ol bir şey demez. Ama istemiyorsan açıkça söyle."
"Ah!! Yoook istiyorum ama emin değilim abi."
"Dene yinede."
"Tamam denerim."
"Bu arada geldik."
Yanıma baktığımda Jimin inmişti. Diğer yanıma baktım. Kapıyı açtı ve elini uzattı. Elini tuttum ve arabadan indim. Koluna girdim ve birlikte restoranta girdik. Burası lux bir restorant. Jimin'in kulağına fısıldadım.
"Jiminie burası pahalı bir yer değil mi?"
"Jiminie mi beni tahrik ediyorsun."
"Sapıklık yapmayı kes ve sorumu cevapla."
"Abimin restorantı."
"Ah! Anladım."
İçeri girdiğimizde bomboş olduğunu farkettim. En ortada bir masa vardı. Mumlar ve kırmızı çiçekler. Masaya oturduk. Şuan o kadar romantik bir an ki... Jimin'den böyle bir şey beklenemezdi.
"Yoosang prensesim. Beğendin mi?"
"Beğenmek? Bayıldım buraya Jiminie."
"Buna sevindim."
Yemekler önümüze konulduğunda Jimin gülümsedi.
"Yiyelim."
"Hep gül Jimin. Daha öncesinde bu gülüşü görmek için herşeyimi verirdim. Şimdi karşımdasın. Bunun rüya olmasından korkuyorum."
Jimin kalkıp yanıma geldi. Önümde eğildi ve elimi tuttu. Gözlerime bakıyordu sadece.
"Bebeğim. 3 yıldır seni istiyorum. Senden başka kimseyi göremiyorum. Sırf senin için o lanet okula dayandım. Ve şimdi senin kırmızı prensin olmak istiyorum. Sonsuza dek benim sevgilim olur musun Yoosang?"
Elim ayağım titriyor. Dilim tutuldu. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyorum.
"Jimin bu bir rüya değil dimi?"
"Cevabını ver ondan sonra gerçek mi değil mi göstericem."
"Jimin ne diyeceğimi iyi biliyorsun. Tabiki de evet."
Jimin bir anda ayağa kalktı. Ani bir tepki ile bende ayağa kalktım. Jimin bana sıkıca sarıldı. Sonra yüzümü elinin içine aldı. Gözlerime baktıktan sonra dudağıma yöneldi. Ve...
Beni öptü...
Yine...
Ayrıldı ve güldü.
"Sence rüyada mıyız şuan bebeğim?"
"Tanrım sanırım değiliz."
"Bence yemek yiyelim."
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Saat gece 9. Yemeğimizi bitirdik. Jimin'in abisi beni evime götürüyor. Telefonumu çıkardım. 'Herşeyim' yazana tıkladım. Jimin baktı ve gülümsedi.
"Fotoğraftaki baban mı?"
"Evet."
"Sana çok benziyor prenses."
"Öyle."
Aranıyor...
"Ses çıkarmayın."
Aranıyor...
"Alo babacım."
"Bitanem nasılsın? Bir sorun mu var?"
"Hayır baba. Hiç bir sorun yok. Sadece bir şey sormak istiyorum."
"Tabi bebeğim sor bakalım."
"Arkadaşımda kalabilir miyim? Sen gelene kadar."
"Hangi arkadaşın?"
"Şey... Hayeon. Onlarda kalıcam."
"Tamam."
"Cidden mi?"
"Evet. İyi eğlenceler bitanem."
"Tamam saol babacım. Görüşürüz."
"Bay bay."
Jimin bana sorar gözlerle baktı.
"Sizdeyim."
"Yes."
Abisi döndü ve gülümsedi.
"Evine geldik Yoosang. Bavulunu hazırla gel."
"Taman abi saol."
Jimin heyecanla konuşmaya başladı.
"Ben de gelip yardım edim mi Prenses?"
"Şey... Gel..."
Birlikte eve girdik. Jimin etrafı inceliyordu. Elinden tuttum ve yukarı çıkardım. Odama girdiğinde yatağa yattı hemen. Ben ise bavulumu hazırlıyordum. Hazırlığım bittiğinde Jimin yerinden kalktı ve bana yaklaştı. Bir anda beni duvarla arasına aldı.

Jimin'in Ağzından

Onu duvarla arama aldığımda yüzü kızardı. Biraz daha yaklaştım. Nefesimi yüzüne doğru verdim. Dudağına biraz daha yaklaştığımda gözlerini kapadı. Elimi beline götürdüm. Vücudunu sıkıyordu. Küçük bir öpücük kondurdum dudağına. O an gülümsedi. Ardından bavulları aldım.
"Gidelim hadi Yoosang."
Beni dinleyip arkamdan geldi. Ben bavulları yerleştirirken Yoosang kapıyı kilitliyordu.
.
.
.
.
.
.
Birlikte eve gittiğimizde Yoosang kolumu tuttu.
"Şey babanla tanışacak mıyım??"
Dedi masum bir tavırla. O böyle bakarken dayanamıyorum.
"Hayır canım. Babam yurtdışında. Abim ve eşi ile birlikte kalıyorum."
Dedim bir çırpıda. Ardından ekledim.
"Sorun mu var?"
"H-Hayır sadece... abinin eşi... beni sever mi?"
"Ay benim bebeğim. Emin ol abimin eşi ile çok iyi anlaşacaksınız. Seni çok sevecek."
Bir anda sarıldığında şaşırdım. Benden güç alması hoşuma gidiyor doğrusu. Yani bunu belki sadece erkekler anlar. Çünkü bu duyguyu yaşamak bir erkek icin muhteşem bir sey. Kapıyı çaldık ve bekledik. Nihayet kapı açılınca Miyeon abla -abimin eşi- gülümsedi. Yoosang hiç vakit kaybetmeden eğilerek selam verdi. Heyecanli olduğu hareketlerinden belli oluyordu. Ve böyle çok daha sevimli görünüyor. Miyeon ile göz göze geldiğimde onu sevdiğini farkettim.
"Gel bakalım tatlım. İçeri geç. Hadi Jimin sen de."
Yoosang ile içeri girdik. Miyeon da arkamızdan geldi.
"Jiseon nerede Jimin?"
"Bilmiyorum noona. Gelir herhalde. Gel otur sen."
Miyeon karşımıza oturdu. Yoosang'ı baştan aşağı süzdüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.
"Jimin'in anlattığı kadar güzelmişsin Yoosang. Tanrı seni korusun."
Yüzünde masum bir gülümseme oluştu. Utandigi her halinden belliydi. Utanınca çok tatlı oluyordu. Gerçekten. Abim Yoosang'ın bavullarını getirince Yoosang mahcup bir sesle karşılık verdi.
"Ben onları unuttum oppa~ Özür dilerim."
Niye bu kadar masum bir kız ile sevgili oldum ben ya!! Miyeon kahkaha attıktan sonra ayağa kalktı.
"Sorun yok tatlım. Özür dileme yani. Aç mısınız? Yemek hazırlayabilirim."
Miyeon abla ikimize de baktığında Yoosang cevap verdi.
"Teşekkür ederiz. Biz yedik yemeğimizi."
Çok kibar bir kız ya. Miyeon hafifçe gülümsedi.
"Jimin... böyle nazik kızı nereden buldun hah!! Senin gibi öküz bu kızı üzer."
"Hadi ordan be!! Ben mi onu üzücem. Saçmalama."
"17 yaşındaki veledi görüyorsun değil mi Jiseon? Yah Jimin!!! Abine benze biraz."
"Abimin genetiği ile oynadın. Seninle evlenmeden önce böyle değildi o."
"Senin genetiğini de Yoosang değiştirecek. Adam olacaksın biraz."
Dil çıkarıp başka tarafa döndüm. Bu sırada Miyeon, Yoosang'a akıl veriyordu.
"Ah!! Yoosang şu aptalda ne buldun anlamıyorum."
Yoosang'ın güldüğünü duydum. Ona döndüm ve koluna hafifçe vurdum.
"Hoşuna gidiyor değil mi?"
O anda küçük bir kahkaha attı Yoosang. Ben de onunla güldüm. Sonra elinden tutup kaldırdım.
"Odama gidelim."
"Tamam."
Bavulları tuttuğu anda eline vurdum.
"Ben taşırım."
İki bavulu yukarı taşıdım. Odama girdiğimizde Yoosang yatağıma oturdu. Odayı inceliyordu. Dudağına ufak bir öpücük kondurdum.
"Yah!! Jimin!!"
"Ne var? Sevgilimi öpemez miyim?"
"Öpemezsiniz Bay Park."
"Öyle mi Bayan Park?"
"Biz evli değiliz Jimin."
"Evlenebiliriz ama bebeğim."
Cevap vermedi ve bavulunu açtı. Bu sırada yatağın altındaki kutuyu çıkardım. Elinde geceliği ile bana döndü. Şaşkınca yanıma geldi. Kutuyu ona uzattım. Yatağa oturup elimden aldı. Kıpkırmızı kutuyu yavaşça açtı. İçindeki kırmızı geceliği çıkardı. İnceledi. Geceliği kucağına koyduktan sonra kutunun içindeki kırmızı sweat'i çıkardı. O kıyafeti incelerken ben dolaptan kırmızı bir tshirt çıkardım. Bu Yoosang'a aldığım geceliğin benzer modeliydi. Bluzumu çıkarıp onu giydim. Yoosang ise şaşkınca bana bakıyordu. Büyük bir kahkaha atıp ona sarıldım.

Red~Park JiminWhere stories live. Discover now