Red <22>

433 35 14
                                    

Eve girdiğimiz anda Jimin kolumdan tuttu ve odaya sürükledi. Ben de karşı çıkmadan peşinden gittim. Odaya girdiğimizde kapıyı kapattı ve bana döndü.
"O çocuk la ne konuştun?"
"Efendim?"
Şaşkındım.
"O çocuk la ne konuştunuz dedim Yoosang?"
"Sakin ol Jimin. Matematik notlarını istedi. Bizim sınıftan o."
"Bir daha konuşma. İstemiyorum. Ver notları sonra çok konuşma. Tamam mı?"
"Buna mı sinirlendin Sen?"
O sırada telefonum çaldı. Babam mı arıyor? Jimin'e 'sessiz ol' dedikten sonra telefonu açtım.

Y: Efendim babacığım.
B: Ne yapıyorsun kızım? Merak ettim seni.
Y: Aynı baba. Okuldan geldim.
B: Tamam tatlım. Yemeğini ye. Sonra da dersini çalış. Kendine iyi bak. Arkadaşının ailesine de selam söyle. Teşekkür ettiğimi de söyle lütfen.
Y: Tamam baba. Söylerim.
B: Tamam kızım. Nasıl olduğunu sormak için aradım. Neyse sonra konuşuruz yine. Görüşürüz bir tanem.
Y: Görüşürüz baba.

Telefonun ekranını kapatıp telefonu yatağın üzerine koydum. Jimin de yatağa oturdu. O orada otururken ben odadan çıktım. Mutfağa gittim. Yiyecek bir şey yoktu. Ben yemek ararken Jimin elinde telefonum ile geldi. Yüzü düşmüştü. Ne oldu yine ya?!?
"Kai aradı."
Kıkırdayarak telefonu aldım elinden. Kıskanmış.
"Çok mu komik?"
"Evet sevgilim. Suan ki kıskanma olayın cok komik."
Telefonu alıp Kai'yi aradım.

K: Aradım ama ulaşamadım Yoosang. İşin varsa sonra ararım.
Y: Sorun değil Kai. Ne oldu?
K: Notları ne zaman atarsın diye soracaktım.
Y: Akşam atsam geç olur mu? Şuan yemek hazırlıyorum da.
K: Geç olmaz. Neyse sen işini yap. Kolay gelsin ve kusura bakma rahatsız ettiğim için.

O anda Jimin bağırarak konuşmaya başladı.
"Yoosang, sevgilim dışarıdan söylüyorum yemeği. Hamburgerini herzaman ki gibi sipariş ediyorum."
Bu hareketine göz devirdim. Kıskanç manyak.

K: Her neyse Yoosang. Görüşürüz.
Y: Görüşürüz.

Telefonu kapatıp Jimin'e baktım. Gıcık gıcık gülüyordu. Kıskançlığın bu kadarı yani. Ona bakıp koca bir kahkaha attım. Bana sinirli bir şekilde baktı. Tekrar gülüp masaya oturdum.
"Ee, hani hamburger söylesene. Acıktım."
Bana bakıp gülümsedi ve telefonunda bir numara tuşlayıp kulağına götürdü.
"İyi günler. İki hamburger. Evet."
Bana baktı.
"Neyli istiyorsun?"
"Tavuk."
"İki tane tavuk hamburger. Evet. Büyük boy olsun. Ikiside. Adres..."
Bu arada salona geçtim. O da telefonu kapatıp yanıma geldi.
Televizyonu izlerken bir yandan da soru sorup duruyordu.
"Yoosang, beni seviyorsun değil mi?"
Televizyona bakarak cevap verdim.
"Seviyorum Jimin."
"Yoosang..."
"Hıı!!"
"Sevgilim, ne zaman evleniriz?"
"Yaşımız gelince sevgilim."
"Yaşımız ne zaman gelir sevgilim?"
"Bilmiyorum sevgilim."
"21 iyi mi?"
"Bilemiyorum Jiminie."
"Peki..."
"Jimin, sevgilim, birtanem, canım... televizyon izlesek diyorum artık. Ne dersin? Hah?!?"
"Sıkıldın yani."
"Televizyon izlemek istiyorum sevgilim."
Sustu ve önüne döndü. Bende kıkırdayıp televizyona döndüm.
20 dakika sonra kapı çaldı. Jimin koşarak kapıya gitti. Elinde paket ile yanıma geldi.
Yarım saat sonra yemeğimizi bitirdik ve etrafı topladık. Odaya gittik ve ders çalışmaya başladık. Tabi ben ders çalışıyorum. Jimin ise beni izliyordu. O anda mesaj geldi telefonuma. Benden önce Jimin koşup telefonu aldı. Arkama yaslanıp onu izledim. İki dakika sonra telefonu elime uzattı.
"Arkadaşın Kai mesaj atmış."
Hahahahah... Kıskanç sevgili.

KaiKai: Müsaitsen Yoosang.

Notlar??

Red_love: Ah!! Tamam.

Hemen atıyorum.

Kusura bakma geciktim.

KaiKai: Sorun yok.

Rahatına bak.

Hızlıca matematik notlarını çıkardım ve fotoğraflarını çektim. Sonra da Kai'ye yolladım.

KaiKai: Çok teşekkür ederim Yoosang.

Red_love: Önemli değil.

Tekrardan derse döndüm. Matematik çalışıyorum. Çünkü matematik önemli bir ders. Öyle değil mi? Ama bir soru var. Çözemiyorum ve kafayı yemek üzereyim. Sonunda pes edip Jimin'e döndüm. Gülüyordu. Tabi yapamadım ya. Çok komik. Yataktan kalkıp yanıma geldi. Soruya baktı kısa bir süre. Sonra kalemi aldı ve çözmeye başladı. Çözerken de anlatıyordu nasıl çözdüğünü. Ne kadar ders çalışmasa da zeki biri. Dinlediği ile anlıyor dersleri.

Akşam 9.

Miyeon abla ve Jiseon abi işten geldi. Miyeon abla hemen yemek yaptı. Yemeği yedikten sonra biraz eğlenceden zarar gelmez dedik ve dışarı çıktık. Parka gittik.

Gece 12'ye kadar dışarıda eğlendik. Ve çok yorulduk. Miyeon harika bir kız. Jiseon harika bir adam. Jimin de harika biri. Onların ailesinde olmak gerçekten harika.

Tam yatağa yattığımda telefonum çaldı. Jimin şaşkınlıkla bana bakarken bende şaşkındım. Bu saatte kim arar ki. Telefonu elime aldım. Babam mı?
"A-Alo baba iyi misin?"
"Kızım iyiyim canım sen?"
"Baba kötü bir şey yok değil mi?"
"Yok bebeğim. Sadece işim erken bitti. Sabaha yanına geliyorum. İstersen eve geç."
"Sabaha dönüyor musun?"
"Evet. Ya da dur tatlım. Ben seni arkadaşının evinden alırım. Okula götürürüm."
"Hayır baba. Gerek yok. Arkadaşımın ablası götürür bizi. Sen gelme. Okul çıkışında da gelirim ben. Sen evde dur."
"Ahahah... tamam bebeğim sen bilirsin. Uyu hadi."
"Tamam baba. İyi geceler."

Telefonu kapatıp Jimin'e baktım. Derin bir nefes aldım.
"Eve mi gideceksin?"
"Malesef."
"Offf!!! Son gecemiz o zaman."
"Öyle. Neyse hadi uyuyalım Jimin."
.
.

Gecenin 2'sinde açtım gözlerimi. Kabus gördüğüm için terliydim. Derin nefesler almaya başladım. Ardından hemen yanımdaki şişeden bir yudum su içtim. Gözlerim Jimin'e kaydı. Ayağa kalkmış yanıma geliyordu.
"İyi misin?"
"Kabus gördüm Jiminie."
"Ah!! Meleğim benim."
Yanıma yattı ve beni de kucağına yatırdı. Başım göğsündeydi. Kalp atışını duyuyordum. Beni sakinleştirmek için saçımı okşuyordu. Gözlerim kapanmaya başlarken Jimin fısıldadığını duydum.
"Yanındayım ben. Korkma bebeğim."
Ve bu son sözle kapattım gözlerimi.

Red~Park JiminWo Geschichten leben. Entdecke jetzt