Red <23>

439 37 17
                                    

Sabah çantamı hazırladım. Getirdiğim kıyafetleri topladım. Okul formamı giyip mutfağa gittim. Jimin bana bakıp başını iki yana salladı. Eteğim ile kafayı buldu manyak.
"Noona şu kızın eteğine bi şey söyler misin?"
Miyeon bana baktı. Sonra gülümseyip Jimin'e döndü.
"Nesi var ki eteğinin?"
"Ne mi var? Noona ne kadar kısa olduğunu görmüyor musun?"
"Ahaha... kısa mı? Bu mu? Jimin kıskançlık yapma. Bu etek kısa değil. Gayet iyi."
"Kız dayanışması diyorsunuz yani."
"Öyle diyoruz Jimin. Geç yemeğini ye. Kızla uğraşma."
Kahkaha atıp masaya oturdum.
Yemek bitince Jiseon bizi okula getirdi. Biz tam arabadan inerken durdurdu.
"Yoosang, bugün eve gidiyormuşsun. Üzüldüm doğrusu. Yine görüşürüz değil mu?"
"Tabii ki oppa her zaman görüşelim."
"Tamamdır. Çıkışta sizi Miyeon alıcak. Eve de o götürür. Baban şüphelenmesin. Neyse hadi iyi dersler size."
"Teşekkür ederim oppa."
"Görüşürüz Hyung."
Birlikte arabadan indik. Jimin kolunu omzuma attı. Bir şey demedim ve binaya girdik. O en üst kata çıktı bende sınıfa girdim. Jungkook benden hemen sonra sınıfa girdi. Yanıma gelip oturdu.
"Kai notları istedi mi?"
"Evet. Akşam attım notları."
"Ah!! Tamamdır. Ve teşekkür ederim Yoosang."
"Sorun yok. Ee dün ne yaptınız?"
"Ne mi yaptık? Kimle?"
Sorduğu sorulara küçük bir kahkaha attım. Kapıyı gösterdim. Okulun en güzel kızlarından biri olan Jisoo girdi sınıfa. Jungkook dan hoşlandığını duymuştuk. Hatta bizim Kook'a teklif etmiş. Kook bayadır düşünüyordu. Dün de yemek yemeye gittiklerini duydum. Jisoo sevinçle yerine oturdu.
"Ne Jisoo ile mi?"
"Evet Jungkook. Jisoo ile ne yaptınız diyorum dün?"
"Kim yetiştirdi yine?"
"Soruma cevap verecek misin?"
"Yemek yedik. Sonra da parka gittik. Teklif ettim. Kabul etti. Sevgiliyiz yani."
"Tanrım ciddi misin?"
"Evet."
"Ah!! O halde benim yeni bir yer bulmam gerekecek. Ne dersin?"
"Yok ya. Otur burda. Söyledim ona da. Kardeşim dedim. Sorun olmaz dedi. Otursun dedi."
"İyi bakalım. Hayırlı olsun canım kardeşim."
"Saol kardeşim."
Telefonu çıkarıp kakotalk' a girdim. Hızlıca Jimin'e mesaj attım.

Red_love: Sevgilim ne yapıyorsun?

Redprince: Bizimkilerle sohbet ediyorduk.

Sen ne yapıyorsun bebeğim?

Red_love: Bende öyle. Etrafı izliyordum.

Duydun mu?

Redprince: Jungkook olayı mı?

Red_love: Evet.

Kıza teklif etmiş.

Sevgililermiş. Kız cok mutlu görünüyor.

Redprince: Okula girdiğinde gördüm bende.

Baya havalara uçuyordu.

Neyse bakalım. Mutlu olsunlar da.

Red_love: Aynen sevgilim. Mutlu olsunlar.

Dersiniz ne?

Redprince: Bilmiyorum ki

Red_love: Manyak!!

Neyse bizim hoca geldi. Teneffüste konuşuruz.

Redprince: İyi dersler birtanem.

Red_love: Sanada iyi dersler sevgilim.

Telefonun ekranını kapatıp sıranın altına koydum. İngilizce dersimiz.
Dersin sonlarına doğru sıkıntıdan patlamak üzereydim. Sosyal medyada gezerken kakaotalk'tan mesaj geldi.

KaiKai: Yoosang hoca sana çok sık bakıyor.

Dikkatli ol lütfen.

Red_love: Tamam.

Uyardığın için saol.

Telefonu kapatıp sıranın altına koydum. Başımı kaldırdığımda hocayla göz göze geldik.
"Yoosang gelip de bu cümleyi koreceye çevirir misin?"
Göz devirip tahtaya çıktım. Tahtadaki cümleyi okuduktan sonra çevirdim.
"Arkadaşlık dünyadaki en kutsal şeylerden biridir. Aşk arkadaşlığın..."
Dememe kalmadan sözümü kesti hoca.
"Bu kadar yeter. Diğer cümleyi Jungkook çevirsin."
Ben yerime otururken Kook kalkmıştı. Bana 'yardım et' der gibi bakıyordu. Evet bu aptalın ingilizcesi berbat. Sessizce fısıldadım yanımdan geçerken.
"Aşk arkadaşlığın ileri boyutudur."
Gülümseyerek yerime oturdum. Jungkook  tahtaya çıkıp cümleye baktı. Daha sonra hocaya bakarak cevapladı.
"Aşk arkadaşlığın ileri boyutudur."
Hoca memnun bir tavırla gülümsedi. Kook da sağ salim yerine oturdu. Sıranın altından çak yaptık ve güldük. Ama hoca duymadı. Telefonu tekrar elime aldım. Jimin'e mesaj atacağım sırada Kai mesaj attı.

KaiKai: İngilizcen baya iyiymiş.

Bi ara bana da yardım edersen sevinirim.

Red_love: Teşekkür ederim.

Bir ara yardım ederim.

KaiKai: Saol. Gerçekten harika bir kızsın.

Cevap yazmadım ve Jimin'e yazdım. Kai fazla yakın davranıyordu. Doğrusu bu beni rahatsız etmeye başlıyor. Sanki başka anlamda yaklaşıyor gibi.

Red_love: Dersiniz neymiş?

Redprince: Matematik.

Red_love: İyi sevgilim.

Neyse dersini dinle sen. Sonra konuşuruz.

Redprince: Tamam bebeğim.

Görüşürüz.

Telefonu sıranın altına koydum. O anda zil çaldı. Yaşasın... Jimin'im ile konuşabilirim. Telefonu cebime koydum. Kapıdan çıkarken bir elin kolumu tuttuğunu hissettim. Arkamı dönüp kim olduğuna baktım. Kai. Şaşkınca ona baktım.
"Bugün çıkışta bir şeyler yapalım mı Yoosang?"
Hala şaşkındım. Kolumu kurtarmaya çalıştığımda daha çok sıktı.
"Cevap ver."
Dedi sert bir şekilde. Korkuyla ona baktım.
"Bırak beni..."
Dedim titreyen sesimle. Şuan Kai gözüme öyle korkunç görünüyor ki... ağlayabilirim. Kolumu biraz daha sıktığında bağırdım.
"Kolumu bırak Kai."
Sesim yüksek çıkmıştı ama yine de titremişti. Diğer kolunda hissettiğim kol ile o tarafa döndüm.
Jimin
Derin bir nefes alıp kolumu Kai'den çekip Jimin'e sarıldım. Kolları belimi sardığında kendimi güvende hissettim. Ardından Jimin'den ayrılıp Kai'ye baktım. Jimin şiddetle Kai'nin yakasından tuttu.
"Bana bak lan. Bu kızın yanında görmicem seni. Duydun mu? Sevgilimden uzak dur."
Diye tısladı. Korkuyla Jimin'in koluna dokundum. Bana baktı. Şevkatle baktı gözüme. Daha sonra Kai'yi bıraktı. Elimi tuttu ve sınıftan çıkardı. Sinirli olmasına rağmen bana kibar davranıyor. Okulun bahçesine çıktık. Hemen banka oturdu. Bende yanına oturdum. Kolunu omzuma attı.
"Kai'den uzak dur diye boşuna demiyorum."
Ona bakmadım. Haklıydı ama böyle olacağını bilemezdim.
"Özür dilerim Sevgilim. Böyle olacağını bilemedim."
Sessiz kaldı ve konuyu SIMDILIK kapatmış oldu. Zilin çalması ile de sınıfa girdik. Çok kızmıştı.

Red~Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin