13.BÖLÜM: Karar

373K 11.2K 943
                                    

Kaçarcasına gittiğim gecenin üstüne neredeyse iki gün geçmişti ve ben beynimi yiyip bitiren düşünceler yüzünde gözlerimi bir türlü kırpamamıştım. Pusat'ın konuşması hayat rutinlerimi unutturmuştu. Ders çalışmıyor, doğru düzgün yemek yemiyordum, hareketlerim dahi kısıtlanmıştı.

Babamın eski eşyaları içerisinde kaybolmuş, ufacık da olsa bir ipucu aramaya koyulmuştum fakat günün sonunda elimde koca bir sıfırla oturmak zorunda kalmıştım. Hiçbir şey yoktu, olacağına çok ihtimal vermemiştim zaten ama yine de küçük bir şey bulsam biraz rahat ederdim.

Abim ve Şule bu sırada sık sık yanıma gelseler de sorularına verecek cevap bulamıyordum, ne zaman konuşmaya niyetlensem kafamın içinde bu meseleyi kimseyi dahil etmeden çözmek isteyeceksin cümleleri dolanıyor ve susuyordum. İçimden sürekli onu umursama, o kim ki? cümleleri geçiyor olsa da Pusat'ın sözlerini görmezden gelecek cesareti bir türlü bulamıyordum. 

Kısaca dört duvar içerisinde delirmek üzereydim.

Çıkış yolumun neresi olduğunu bir türlü göremiyordum. Pusat'a mı gitmeliydim? Fakat doğruyu yanlışı ayırt etmek istiyorsam onun dışında birisiyle konuşmalıydım. Belaya bulaşmadan sıyrılabilmek için başkasının konuşmasını dinlemeli, tarafsız bir şekilde olayı bilmeliydim.

Hatırladığım kadarıyla babamın görüştüğü birkaç arkadaşı vardı ama onlarda  çoktan başka şehirlere gitmişti. Bu yüzden seçenekler arasından babamın çevresi bulunmuyordu. Akraba desek dayım dışında zaten kimse yoktu ve dayımda babamla birkaç kez karşılamış, bu karşılaşmalar hepsi sorunlarla bitmişti. Geriye Utku seçeneği kalıyordu. Ona sorabilirdim ama tarafsız olacağına nasıl güvenebilir-

Aniden gelen farkındalıkla hızla ayağa kalktım. Tabi ya, dayım babamla anlaşamıyordu! Neden anlaşamıyordu ki? Dayım gibi bir karakter herkesle anlaşabilirdi.

Aceleyle çantamı alıp odadan çıkarken oturma odasından bağıran abimi tamamen görmezden gelip evden çıktım. Utku seçeneğini şimdilik erteleyebildiğim için oldukça mutluydum, ilk önce dayımın omuzlarına çöreklenmeliydim.

Binadan da çıktığımda pencerenden, "Arya!" diye bağıran abimin sesini duyunca duraksayıp, "Dayımın yanına gidiyorum," dedim. "Biraz sonra gelirim."

Cevap vermesini beklemeden adımlarım hızlandı, hatta koşmaya başladım. Düşündüklerime göre bir açık yakalamıştım, umuyordum ki elim boşa çıkmazdı.

🕊

Dayımın evine geldiğimde gerginlik, stres ve heyecandan vücudum titriyordu. Durup kendimi sakinleştirmeliydim, böyle telaşla konuşmaya çalışırsam sonuç alamazdım. Elimi göğsümün üstüne koyup bir iki kez vurdum. Kalbimin hızı yavaşlayacak gibi durmuyordu ama en azından nefesimi toparlayabilmiş ve titreyen ellerimi az da olsa sakinleştirebilmiştim.

Son bir defa derin bir nefes alıp, zile bastım. Birkaç saniye sonra dayım pijamalarıyla kapıyı açmıştı.

Günün ortasında neden bu haldeydi?

"Arya?" dediğinde, "Selam dayı," deyip içeriye girdim. "Habersiz geldim, müsait miydin?"

"Tabi ki. Neden okulda değilsin?" dedi arkamdan kapıyı kapatıp.

"Kaçamak yapıyorum," dedim gülerek. Hem de oldukça uzun bir kaçamak. Sınav senemde böyle karmaşıklığa düşmek üzücüydü. "Yemek var mı?"

"Makarna pişti. Zamanında geldin," dedikten sonra mutfağa girdi ve bende peşinden yürüdüm. "Dolapta meyve suyu var." Tabakları tezgaha koydu, "İçmek istersen çıkar dayım."

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin