16.BÖLÜM:*Sevgilim

426K 12.4K 2.9K
                                    

🕊

Karşımızda duran adam inanılmaz gerilmişti, yüzünü karanlıktan ve önümde duvar gibi duran Pusat'tan tam göremiyordum ama renginin attığına oldukça emindim. 

"Şimdi konuşmanın sırası değil," dedi dedem, ikaz dolu bir ses tonuyla. "Israrcı tavrını bir kenara bırak ve defol gözümüzün önünden."

Adam konuşmaya niyetlendi. Birkaç kez ağzını açtı fakat kapatmıştı tekrar. Ardından kendi kendini bir şeyler mırıldanıp arkasını dönerek gitti.

Pusat'ta adamın gitmesinin verdiği rahatlıkla bir adım yana çekilirken, yaşananların verdiği gerginlik ve sinirle derin derin nefesler almaya çalışıyor, yumruk olmuş ellerini bir yere vurmak için can atıyordu sanki.

"Bana engel oldun ama onu dahil eden sensin," dedi dedem bir ileriye, bir geriye giden Pusat'a bakarak. "Bazı şeyler geride bırakılmaz, bazı şeyler değişmez."

"Yeteri kadar güçlüysen değişim kaçınılmazdır," deyip bana döndü. Ağrıdığından üstüne basmaya çekindiğim bileğim yüzünden tek ayağımın üzerinde duruyordum, yüzüm muhtemelen biraz önce yaşananlardan dolayı pek iç açıcı durmuyordu. Ve kendimden üç, belki dört beden büyük ceketle nasıl gözüktüğüm hakkında bir fikrim yoktu. "Sikeyim, çok mu kötü?" Önümde eğilip elini bileğime dokundurduğunda geri çekilmeye çalıştım ama bu elbette başarısız oldu.

Dedemin bakışları Pusat'tan bana döndüğünde panikle başka yere döndüm. Beni yeniden görmezden gelecekti, biliyordum. Ama buna tanıklık etmek o kadar da kolay bir şey değildi.

"Bir bok gözüktüğü yok, hastaneye gidelim," deyip ayağa kalktı. "Araba buranın tam tersi istikametinde, yürüyebilir misin?"

Bu adamın durum analiz etme gibi bir yeteneği yok muydu acaba? Az önceki konuşmaları normalce kabul edebileceğimi nasıl düşünürdü? Dehşete düşmüştüm, özellikle onun söyledikleri yüzünden. Toprak olma cümlesi beynimdeki tehlike çanlarının deli gibi çalmasına sebep olmuştu. Korkuyordum, tedirgindim. Ve olanları es geçip bileğim hakkında mı konuşacaktık?

"Bir açıklama yapman gerekiyormuş gibi gözüküyor," dediğinde dedem, Pusat'ın bakışları tekrar yüzümü buldu. Ardından arkama saklamaya çalıştığım titreyen elimi fark etti. Gözleri gözlerime değdiğinde karanlığa rağmen net görüyordum onu, öfkeden ne yapacağını şaşırmıştı.  

"Korkuyor musun?" diye sorduğunda bunun ne kadar absürt kaçtığının zerre farkında değildi. Elbette korkuyordum. Bu ana kadar onu dış görünüşünden dolayı yargılamayı hep bir şekilde es geçmiştim ama biraz önceki sarf ettiği sözleri es geçecek kadar delirmemiştim. Sert, somurtkan ya da sinirli bir adam olabilirdi fakat birilerinin canına yakmak diğerleri gibi bir durum değildi.

"Eve gitmek istiyorum," diye mırıldandım. 

"Arya," deyip bir adım yaklaştı ve bende ağrıyan bileğime rağmen bir adım uzaklaştım. "Ne düşünüyorsun bilmiyorum," derken bağırmamak için kendini zor tutuyordu. "Ama düşünme. O herif sadece iti teki, gösteriş için havlıyor."

"Onun dedikleriyle ilgilenmiyorum," dedim huzursuzca. "Senin dediklerinle ilgileniyorum."

"Ne dedim lan-" diye bağırırken aniden durdu. Yeni farkına varmıştı. "Sandığın gibi bir şey değil," dedi bu defa biraz daha sakin bir ses tonuyla. 

"Eve gitmek istiyorum," diye tekrarladım. Kendimi hiç rahat hissetmiyordum, birde dedem gözlerini üzerime dikmiş bakıyordu ve bu benim için ayrı bir gerginlik oluşturuyordu.

"Bende geleceğim," diyen dedemle şaşkınca yüzüne baktım. Nereye gelecekti? "Seninle geleceğim," dedi sorumu duymuş gibi. "Eve."

"Abimi delirtmek istemem. Gelmezseniz daha iyi olur," dediğimde kaşlarını çattı. "Bu adamı hayatına dahi ettin ama?" Pusat'ı işaret edince neden kendiyle onu kıyasladığına anlam verememiştim. Ortak paydaları yoktu.

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin