20.BÖLÜM: Gitmek

416K 11.6K 1.8K
                                    

Medyadaki kişi eskiden model olarak kullandığım Arya'ydı. Soranlar olunca ekleyeyim dedim. ☺

🕊

Yaşananlar o kadar inanılmaz, o kadar imkansız geliyordu ki sürekli neredeyim, ne yapıyorum, kiminleyim sorularını sorarak kendime gelmeye çalışıyordum.

Küçük yakınlaşmamızın sonucunda açıkçası pek bir şey olmamıştı. Sakince eşyalarımızın olduğu yere dönmüş, yemeklerimizi yemeğe devam etmiştik. Bu sırada ben sürekli konuşurken, Pusat çok nadir konuşmuş ve gözlerini üzerimden çekmemişti. Bu beni kötü hissettirmekten ziyade nedenini anlayamadığım bir şekilde mutlu etmişti. Tüm dünyadan soyutlanarak geçirdiğimizi bu güzel vakit paha biçilmezdi.

Gün bittiğinde, arabaya doğru giderken abimin aramasıyla koca bir soru trafiğine uğramıştım. Sakince, teker teker cevaplamak biraz zordu ama üstesinden gelmeye çalışıyordum. 

Derin bir nefes alarak, "Evet abi," dedim. "Evet, çalışıyorsun anladım. Proje yetiştirmeye çalıştığını da çok iyi anladım. Artık beni rahat bırakır mısın?" diye son anda terslemekten kendimi alamadım. "Kapatmak istiyorum. On dakikadır saçma sapan sorular soruyorsun. Eve gidiyorum zaten, sende geldiğinde konuşuruz."

Yürüdüğümüz yol düzgün bir yol olmadığından yeteri kadar zorlanırken birde telefonda abimi ikna etmeye çalışıyordum.

"Neredeydim demiştin?" dediğinde göz devirdim. "Geliyorum demiştim."

Pusat'ın önünde sırf bir şey çaktırmamak için yalan söylemeyecektim. Çok rezil bir duruma düşerdim. Eve gidince istediğim gibi kıvırabilirdim konuyu.

"Ne zaman demiştin?" dediği sırada karanlıkta göremediğim taşa takılırken yere yapışmak üzereydim ki, arkamdan kolumun tutulmasıyla güç bela dengemi sağladım. "Geliyorum işte abi," diye sinirle konuşup telefonu hızla kapattım. Telefonu indirip çantama koyarken ekranda beliren mesaj bildirimi ve bu mesajın abime ait olması biraz daha sinir ederken açmadan çantama koydum. 

"Teşekkür ederim," diyerek sessizce gelen Pusat'a döndüm. "Yine yere yapışacaktım."

"Sıkıntı yok," diye mırıldanarak elinde tuttuğu eşyaların hepsini tek eline toparladı ve boşta kalan eliyle serçe parmağımı tuttu. "Abini daha fazla sıkıntıya sokmadan gitsek iyi olacak gibi." 

Önümden geçip yürümeye başlayınca tuttuğu parmağıma bakarak gülümsedim. Böyle ufak şeylere tutulacağım aklımın ucundan dahi geçmezdi.

Arabaya geldiğimizde eşyaları yerleştirip bindik. Kemerimi takarken, Pusat'ta cebinden telefonu ve cüzdanını çıkarıp vitesinde önünde duran boşluğa koyarak arabayı çalıştırdı. 

Toprak yoldan çıkıp asfalt yola girdiğimizde rahatlayarak arkama yasladım. Bir süre sessizlik içinde arabayı sürerken Pusat'ın, "Arabada pek bir şey yok," diye mırıldanmasıyla kafamı yasladığım yerden kaldırıp etrafa baktım. Ne olması gerekiyordu? "Dikiz aynası boş gibi." Yüzüne baktığımda gerçekten neyden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. "Aslında ekleme yapılabilir," deyip direksiyonu sıktı. "Belki bir..." Yandan bir bakış attı, "Süs?"

Ağzım açık bir şekilde bakmayı sürdürürken jetonum bir anda düştü ve ağzım kapanıp, gözlerim kocaman oldu. Benden mini düş kapanı istiyor olabilir miydi? Hani şu arabalara asmak için yaptıklarımdan.

"Bilmem, ihtiyaç var mı?" deyip güldüm.

"Var," dedi hızlıca. 

Kafamı salladım, "Madem ihtiyaç var, düşünürüz o zaman."

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin