30. Bölüm

1.1K 45 1
                                    

Buse Yılmaz

"Hadi ama buz gibi oldu!" diye salonun ortasında bağırmıştım. Hayatım da ilk kez kahvaltı hazırlamıştım, buket "bu kokuların sebebi annen dimi? Sen bir şey yapamazsın,'' gülmüştüm nasıl da tanıyordu beni. Arkadan cansu da çıktı, bütün aile mutfakta kahvaltı yapmaya başladık, babamın sözü kahkaha attırmıştı bana "yiyoruz ama zehirlenmeyiz dimi?" babamın en sevdiğim huyu buydu işte, kırmadan şaka yapabiliyordu. Babam tekrar konuştu "ben birşey duydum buse, doğru mu?" annem evlilik teklifini anlatmış olacak ki babam sordu, anlamamış gibi sordum "ne duydun babacım?" çayından bir yudum aldı "meriç diyorum kızımı elimden almak istiyormuş," tebessüm ettim. ''O nasıl söz babacım, öyle bir şey yok" ne diyeceğimi, ne karar vereceğimi hâlâ bilmiyordum. Oda da çalan telefonum konuşmamızı yarıda bırakmıştı, telefonumu almak adına mutfaktan odama geçtim, özel numara arıyordu, telefonu açıp kulağıma yaklaştırdım.

"Alo," ses gelmemişti "alo kimsiniz? Alo," hâlâ cevap yoktu, nefes sesi geliyordu sadece. "Alo! Kimsin diyorum ses versene be!" telefon kapanmıştı ve ben öylece ekrana baka kaldım, yanıma gelen cansu "kim o buse'cik?" cansu'ya sert olmayan bir bakış attım "bilmiyorum. Gerizekâlının biri heralde, nefes sesi geliyordu sadece. Ayrıca bana bir daha buse'cik deme cansu," kahkahası kulaklarımı çınlatmıştı, tamam anlamında kafasını salladı. Beraber mutfağa döndük. Annemin sözü iştahımı kesmişti, yüzüm asılmıştı "kızlar bugün evdesiniz itiraz kabul etmiyorum kesinlikle, evi temizleyeceğiz" kızların gözleri kocaman açılmıştı, sessizliğini koruyan buket'cim konuştu, önce ince bir öksürük sonra ciddi bir konuşma "ama biz, şey dışarıya şapıcaktık, yani biraz gezecektik,'' annemin sert bir şekilde havaya kalkmış kaşlarını gören buket hızlıca bana doğru dönüp "evet buse temizlik yapalım, one canım kız dedeğin biraz evi ile ilgilenmeli dimi" annemin ince sesle gülüşü duyuldu.

"Buse hadi kızım ama ya, alt tarafı temizlik malzemesi getireceksin" annemin bağırışı ile elimde ki kovayı  yere düşürmüştüm kahkaha atan kızlar, annemin 'bir işi düzgün becer' bakışı derken sonunda kovayı temizlik malzemeleri ile salona kadar getirmeyi başarmıştım. Görevimizi paylaştıran annem evden komşusuna kahve içmeye gitmişti, kızlar toz alırken bende camı silmeye başladım, meriç'in evine göz attım ve ağızım açık kalmıştı. Yeni uyanan meriç yarı çıplak esniyordu. Bana doğru bakan meriç hemen camını açıp bana seslendi "buse! Ne yapıyorsun kızım sen orada? Çabuk in düşeceksin," dişlerimi göstere göstere kocaman gülümsedim ve kafamı olumsuz anlamda salladım. Kızan meriç hırs ile içeriye girdi sonrası muamma. Camı silmeye devam ederken kapımız kırılırcasına çalınınca cansu kapıyı açtı. Meriç üstüne rastgele bir tişört giyip gelmişti, öfkelenen meriç kolumdan çekip beni içeriye çekti, kolum acıyınca meriç'e çemkirdim "ne yapıyorsun be! Kolum acıdı öküz, ne var ne istiyorsun işim var çabuk söyle" pencereyi işaret ederek "ya aşağıya düşseydin, ya başın dönseydi, ne yapıyorsun kızım!" diye bağırdı. Kızlara baktım, korkmuş görünüyorlardı, bende biraz ürkmüştüm. Sakin bir tonda konuştum "sadece bir cam meriç, bu kadar kızmana gerek yoktu," derin nefes alan meriç iki kolumu kavrayıp bana sarıldı, sanki birşeyden korkmuş gibiydi, sanki birdaha ayrılmak istemiyormuşcasına sarıldı ve kulağıma fısıldadı "yapma buse'm yapma, çok korkuttun beni" geri çekilip yüzüne baktım ve tamam anlamında kafamı salladım.

Meriç vakasından sonra evi temizlemiştik pırıl, pırıl olan evi annem görünce biraz şaşırmıştı ve bize sorduğu soru bizi şaşırtmıştı "doğru söyleyin temizlikçi mi çağırdınız?" gülmüştüm ben bile bukadarını beklemiyordum cansu cevabı verdi "hayır tabii ki biz yaptık hepsini, normalde yapmıyoruz ama yaparsak da tam yaparız" annem beğeniyle süzdü evi ve bizden kahve yapmamızı da istedi. Yaptığımız kahveleri yudumlarken annem konuştu "meriç seni isteyince de içeriz artık" ağızımda ki kahveyi zorla yutup öksürdüm "hayır ya ne istemesi bi dur ne yaptın" sohbet eşliğinde kahvelerimizi bitirdik hazırlanmak adına odama geçtim, meriç akşam için restaurantta rezervasyon yaptırmıştı, güzel bir yemek yiyeceğimizi söylemişti. Akşam için çok iddialı bir elbise seçmiştim pudra tonlarında hatrı sayılır açıklıkta bir elbiseydi, önü derin V yaka arkası belime kadar açık olan elbiseyi meriç görünce kesinlikle nefesi kesilecekti. Aynada ki yansımama bakıp dudaklarımı dişledim çok seksi görünüyordum.

 Aynada ki yansımama bakıp dudaklarımı dişledim çok seksi görünüyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Meriç'in ağızından

Üzerime giydiğim takım elbise beni rahatsız etsede akşam ki yemek için idare edebilirdim. Resmiyetten hiç hoşlanmazdım, aynada ki yansımama baktım aslında fenada görünmüyordum, beyaz gömleğimin üzerine giyindiğim siyah ceket ve kravat çok yakışıklı göstermişti beni.

 Resmiyetten hiç hoşlanmazdım, aynada ki yansımama baktım aslında fenada görünmüyordum, beyaz gömleğimin üzerine giyindiğim siyah ceket ve kravat çok yakışıklı göstermişti beni

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

 Saat'e baktım gitme vakti gelmişti aşağıya inerken buse'yi arayıp evden çıkmasını söyledim. Binanın önüne çıktığımda gördüğüm manzara beni şok etmişti, çattığım kaşlarım ile buse'nin yanına gittim "elbisen nerede güzelim?" kahkaha atmıştı, komik birşey mi söylemiştim? Sorumu tekrarladım "buse elbisen nerede diye sordum güzelim" yüzünü astı busefer "körmüsün meriç üzerimde, elbisem bu işte" gözlerimi kısa süreliğine kapattım ve "siz kızlar bu minicik şeye elbisemi diyorsunuz?" beni kenara çekip arabaya bindi, şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdım yol boyunca buse susmuştu mekana gelince arabadan inip buse'nin kapısını açtım. 

Bizim için ayrılan masaya oturduk, karşısına oturdum elinde telefonu ile uğraşan buse'yi izledim düşüncelerim döküldü dudaklarımdan "birgün çok aşık olacaksın deseler inanmazdım biliyormusun, bu genç yaşımda çok şey öğrendim hayatım benden çok şey çaldı, aldı ama.. ama yerine seni verdi, sen benim iyikimsin buse, öyle de kal.." söylediklerim karşısında gözleri dolan buse bana söz verdi "hayatım da sadece sen olacaksın.." biz o gece herşeye rağmen ayrılmayacağımıza söz verdik...

Yemeklerimizi yerken buse başka bir konu hakkında bana sordu "sabah neden öyle davrandın? Neden cam silmeme kızdın?" aslında bunun cevabı zordu benim için ama cevapsız bırakmadım "buse evet sana çok kızdım ama bunun bir sebebi var, unutma ki hiç birşey sebepsiz yapılmaz, küçüktüm.. çok küçüktüm çok yakın olduğum bir arkadaşım vardı.." başımı sallayıp tebessüm ettim "her türlü piçliği yaptığım, tek dostum yine bir gün bi ibnelik peşindeydik inşaatı yeni bitmiş penceresi yeni takılmış bir yerdi umut cama yaklaştı, ben arkasından koşunca panik yaptı ve pencereye çıktı, dur diyemeden onuncu kattan aşağıya düşerek vefat etti. Sen öyle camda olunca korktum buse, onu kaybettim seni kaybedemem" buse'nin göz yaşları bağımsızlığını ilan ederek tek, tek damlamaya başladı.

Gün sonunda buse sahile gitmek istemişti bense o minicik elbise ile olmayacağını düşünüp arabayı eve sürmüştüm yol boyu susan buse kapının önünde benim kapıyı açmamı beklemeden indi arabadan. İnip yanına gittim ellerini tuttum "istersen bekleyebilirim üstünü değiştir inelim sahile" yol boyunca asık suratla oturan buse söylediğime gülümsemiş ve hiç beklemediğim şeyi yapıp dudaklarıma yapışmıştı, şaşkınlık ile karşılık verdim öpüşmemiz derinleşmeye başlamıştı koca mahallede yalnızdık. Bu durumdan sıkılıp geri çekildim, şaşıran buse'nin elinden tutup benim evime doğru sürükledim dayanamıyordum, onsuz uyumaya, onsuzluğa.... 

SAPLANTI ÂŞKWhere stories live. Discover now