23. BÖLÜM (DÜZENLENDİ)

7.8K 573 863
                                    

Düzeltilme tarihi; 03.08.2020

İnstagram hesabı: p.phoenix_girl

Medya: Stephanie deyince aklıma gelenler! Sizin aklınıza neler geliyor?

Selaammm mükemmel yazarınız yine mükemmel bir bölümle geldi hem de wattpad'in tüm o saçma güncellemelerine karşı bölümleri yükleyemeye çalışıyorum! Bir önceki attığım bölümü görmemiş olabilirsiniz lütfen bölümleri atlamayın yoksa bu karmaşık romandan asla çıkamazsınız!!

⚔️⚔️⚔️

Ciara LİON

Gökyüzü alev almış gibi kırmızının tüm tonlarını izletiyordu bizlere sanki biraz daha baksam gerçekten gökyüzü yanacaktı. Yanabilir miydi gerçekten? Belki kırmızı alevlerle değilde benim mavi alevlerimle yanardı?

Güneş parlaklığını son kez bizlere göstererek yavaşça yok olurken arkamda ki minik kıpırtılara ağır ağır döndüm. Hemen birkaç adım ötemde bavulunu toplayan Stephanie yüzüme bakmamaya çalışarak eşyalarını topluyordu. Yaklaşık bir buçuk saat önce Abros ile yaptığım tüm konuşmayı ona da kısaca özet geçmiştim. Annemin bir kaltak olduğunu ve beni öldürmek için kurulan Cadı Konseyinin başında bulunduğunu ayrıca beni dünyaya getirirken konseyde ki en güçlü 10 cadıların gücünü içime aktardığına kadar her şeyi olabildiğince hızlı anlatmıştım, ah tabi Abros'un, aslında Nick'in babası olduğunu da özet geçerken araya serpiştiri vermiştim.

Tüm olanları bir anda duymak ödlek cadı da ağır bir bunalıma yol açmış olacak ki üçüncü kere bavulunu hazırlayıp boşalttığının hala farkına varabilmiş değildi. Kendi kendime omuz silkip tekrar karşımda ki yok olan güneşe baktım yeryüzüne gönderdiği ışıklar yavaşça azalırken gözlerime yansıttığı parlaklık da beraberinde yok oldu. Beynimin içinde ki düşünceler yok olan ışıkla karanlığa kaçarken kollarımı birbirine daha sıkı doladım. Sanki huzur bulamamış bir ruh gibi boynumdaki görünmez bir iple Arafta asılı kalmıştım, ölmemiştim ama ölmüş kadar canım acıyordu şu an ve bu acının ben gerçekten ölene kadarda geçeceğini düşünmüyordum.

Düşüncelerim ve yaptıklarım eskiden birbirine paralel ilerlerdi asla yaptıklarımı düşünmez bildiğimi okurdum ancak şimdi işler değişmişti, bundan sonra yaptıklarım ve yapacaklarım kesinlikle düşüncelerimle eş gitmeyecekti...

"Ciara! Chris bavullarımızı arabaya taşıdı ve Abros'u da merkezde ki bir at arabasına bindirdi." dedi en sonu da kendine gelmiş olan ödlek cadı yine de sesinde ki minik titreme keskin kulaklarıma ulaşabilmişti. Arkamı dönmeden başımı birazcık geriye doğru çevirdim ve "Size söylediğim adrese gidiyor değil mi?" dedim korkmaması için olabildiğince sakin bir sesle yine de sözlerim biter bitmez iç çekmesini durduramamıştı. "Evet evet dediğin eve gitmesi için faytoncuya parayı da verdik..."

Kafası en az benim kadar karışmış olan cadının heyecandan inip kalkan göğsüne baktım ardından başımı gülmemeye çalışarak sağa sola sallayıp gözlerimi birkaç saniye yumdum. Anlattıklarımdan sonra iyice gaza gelmiş ve odanın etrafında adeta dört dönerek kendi kendine konuşup bir kaç dakika sonra da büyü tarihçelerini karıştırmıştı. Gerçi annemi tarih kitaplarından çıkaralı çok olmuştur ancak Stephanie yine de buraya getirdiği birkaç kitabı karıştırmayı tercih etmişti. Her okuduğu satırda bana soru dolu gözlerle baktı ancak soru sormak yerine sessizliğini korumuştu. Soru sormamasının nedeni benden çekinmesi miydi bilmiyorum, gerçi Stephanie benimle tanıştığından beri hiç kendini değiştirmemişti. Bana sürekli kafa tutup sinir etmekten asla çekinmemişti işte bu yüzden ona çok çabuk kanım ısınmıştı. "Ne soracaksan sor Stephanie gitmemize fazla bir zaman kalmadı hızlı olsan iyi edersin." dedim ve son kez oturacağım yatağa kendimi hafifçe attım.

ANKA KIZ (ASKIDA)Where stories live. Discover now