8- Acı

55 10 12
                                    



8-Bölüm

Gözlerimi açtığımda keskin bir ışık gözlerime değdiğinden, refleks olarak tekrar kapattım. Alışana kadar bekledim. Kolumda hissettiğim sızıyla, tekrar yüzüm buruştu. Ağzımda acı bir tat vardı. Bembeyaz yatakta kolumda serumla yatıyordum. Revirde ne işim vardı. En son evet en son sahneler gözümden geçerken, Umut diye inledim. Kalbimde derin bir acı oluştu. Yaşıyor muydu? İnşallah hepsi bir rüya olsun. Hasta olmuş ve hepsini beynimin bir oyunu olarak düşünmek daha mantıklı şu anda. Bunları düşünüp durmak faydasız hemen kalkıp kontrol etmeliyim. Ben serumu çıkarmaya daha yeltenmeden. Hemşire dibimde bitmişti.

'' Sakın onu çıkarmayı aklından geçirme çocuk.''
'' Gitmem lazım.''
'' Nereye gideceksin?''
'' Bir şeyi kontrol etmem gerekiyor.''
'' Neyi kontrol edeceksin? Tekrar bayılmak mı istiyorsun. Yatıp dinlen.''
'' Umut'u görmem lazım. İyi olduğunu bileyim hemen geri geleceğim söz.''

O sırada hemşirenin yüzü değişmişti. Bana acıyarak bakmaya başladı. Aklıma kötü bir şey getirmek için henüz erkendi. Mutlaka iyidir. Hastayım diye böyle bakıyor. Şu an inan ki umurumda değil. Kardeşim iyi olduktan sonra bana kim nasıl bakıyor önemli değil. Tekrar yine kalkmayı deneyince hemşire omuzlarıma bastırıp, yatağa yatırdı.

'' Uslu dur yoksa iğne yapıp, tekrar uyuturum.''
'' Peki, ben gidemiyorsam Umut'u yanıma getirin.''
'' Şey Umut mu şu an kahvaltıdadır. Sonra çağırırım.''
'' Ne kahvaltısı bu saatte kahvaltı mı olur?''
'' Tabi sen on altı saattir baygın olduğun için farkında değilsin.''
'' Yani neredeyse günün birçoğunu baygın mı geçirdim.''
'' Evet, çocuğum öyle oldu.''
'' Lütfen, hemşire abla bana doğruyu söyle kardeşim iyi mi?''
'' Benim gitmem lazım. Müdire'ye haber vereyim uyandığını.''

Hemşire alelacele revirden çıkmıştı. Endişem daha çok arttı. Umarım kötü bir şey olmamıştır. Kendimi ne kadar telkin etsem de aklımdaki düşünceler beni esir alıyordu. Fazla bir zaman geçmemişti ki, müdire kapıda belirdi. İçeri girip kapıyı usulca ardından kapatıp, sessizce yatağın köşesine oturdu. Gözleri şişmiş, yüzü kızarmıştı. Ağlamış mıydı? Lütfen olmasın Allah'ım. Lütfen.

'' Nasılsın Bars?''
'' İyiyim Fidan anne. Umut nerede?'' cevap vermedi. Gözleri doldu.
'' Ne olur doğruyu söyle iyi değil mi? Bir şey olmadı de bana.''
'' Bars, sakin ol canım. Önce kendine gel. İyi değilsin bayıldığını biliyorsun değil mi?''
'' Bana Umut'tan haber verin. Ben iyiyim.''
'' Sana bunu nasıl diyebilirim ki.''

Ağlamaya başlayan müdire, bana acı dolu bakarak sadece elimi tutmuştu. O an demesine bile gerek kalmadan gerçeği fark etmiştim. Önce buz gibi donmuş, hiçbir şey hissedememiştim. Boşluğa ne kadar baktığımı hatırlamıyorum. Ne hissettiğimi nasıl olduğumun farkına varamıyordum. Yine kaybetmiştim. Benim için değerli olan birini. Aynı acıyı tekrar yaşamıştım. Göğsüm öyle yanıyor, canım o kadar acıyordu ki tarif edemiyordum. Ağlamıyordum. Sadece bir damla süzülen gözyaşımda kurumuştu. Birden benliğimi kaybetmiş kolumda ki serumu ani bir hareketle çıkarmıştım. Kolumdaki acıdan daha çoktu yüreğimde ki acı. Kolumdan akan kan bile umurumda değildi artık. Beni tutmaya çalışan kollardan kurtulup, kapıya koşmaya başladım. Bana yetişemeyen müdire arkamdan bağırıyordu. O kadar hızlı koşuyordum ki kimse bana engel olamıyordu. İçimde ki acı arttıkça artıyor nereye koştuğumu fark edemiyordum. Ayaklarım benden bağımsız bir şekilde hareket ediyor. Benliğim o yöne sürükleniyordu. Bir ağızdan çıkan çığlıkların sesiyle kendime geldim. Kendimi ne ara buraya getirmiştim. Ellerim Alkan'ın gırtlağını sıkarken kendime gelmiştim. Alkan ise debeleniyordu. O an olayı akışına bıraktım. Artık kaybedecek hiçbir şeyim yoktu nede olsa. Bu sefer daha çok bastırdım. Artık nefes alamaz haldeydi. Elimden almaya çalışanlar bile engel olamıyordu. Öldürecektim bu şerefsizi onun suçuydu. Eminim ki Umut'un aklına girip, oradan attıranda oydu. Belki o itmemişti onu ama ölüme teşvik etmişti. Sonuçta dolaylı da olsa Umut'un katiliydi. O kara toprakta yatarken minnacık bedeniyle. Bu şerefsizin yaşaması haramdı. Zar zor çözülen ellerimden kurtulduğunu zanneden Alkan zor nefes alıyordu. Bu sefer ellerinden kurtulmamla bir hamle daha yapıp Alkan'ın başını masaya çarptım. O sırada kaşı patlamıştı. Öldürememiştim ama yeterince benzetmiştim. Ama hala kanım kaynıyordu. Ya onu burada ben öldürecektim ya da buradan gidecektim. Artık ikimizde bir arada kalamazdık. Müdire'nin odasındaydım. Bir ton azar işitiyordum. Ama bir tepki vermiyordum. Boşluğa dalmış bir şekilde sadece susuyordum. En sonunda susunca ben konuştum.

'' Beni o aileye verin.''
'' Anlamadım ne diyorsun?''
'' Diyorum ki beni o aileye verin. Hem siz rahat edin hem de ben katil olmayayım.''
'' Emin misin? Hani istemiyordun.''
'' Kararımı değiştirdim. Kardeşimde olmadığına göre beni buraya bağlayan hiçbir şey yok artık.''
'' Bence de doğru karar verdin. İyi bir ailedir. Hem geleceğin kurtulur.''
'' Peki. Ne kadar hızlı olursa o kadar iyi sizin için.''
''Tamam, hemen hallediyorum Bars.''

Müdire bile benden kurtulacağına seviniyordu. Alkan yüzünden bu kısa zamanda çok sorun çıkarmıştım. Ama her defasında haksız ben oluyordum. Kimseyi inandıramıyordum. O ise tere yağından kıl çeker gibi her olayda kurtuluyordu. Yüzüne taktığı o maskeyi benden başka kimse mi göremiyordu ki. Ona olan nefretim gün geçtikçe artıyordu. Biraz daha kalırsam cidden katil olacaktım. O şerefsiz şeytana bile günahını sorgulattırır. Ama bir gün elbet bende ondan intikamımı alırım. Kardeşimin kanı yerde kalmayacak.

Kısa süre de tüm işlemler bitmiş aileye evlatlık alınmıştım. Yeni aileye ve eve ayak uydurmak zorunda değildim. Sadece sessiz kalıp günlerimi doldurmak yeterliydi. Sorun çıkarmadığım sürece de kimse bana bir şey diyemezdi herhalde. Zaman çabuk geçmiş sorunsuz bir hayat sürüyordum. Kaybettiklerimin yanında kazandığım bu güzel insanlar beni hiçbir zaman kırıcı veya incitici bir davranışta bulunmadılar. Bana kendi evlatları gibi davranıp sevdiler. Her ne kadar soğuk bir çocuk olsam da bir gün bile şikayette bulunmadılar. Her ikisi de iyi birer ebeveyndiler. Bana gerçek anne babam gibi olmasalar da çok iyi anne babalık yapmışlardı.
Bir süre alışmam için ailenin diğer üyeleriyle görüştürmemişlerdi. Önce onlara alışmam için yapıyorlardı anlaşılan. Lakin bir süre sonra Gülçin annem, beni babamın ailesiyle tanıştırmak istemişti. Hep beraber henüz kabullenmediğim amcamlara gidiyorduk. Yol boyunca garip bir sessizlik olsa da içim farklıydı. Heyecan değil de yine o tuhaf hislerim peyda olmuştu. Ne zaman böyle bir şey hissetsem peşi sıra gelen olaylar olurdu. Umarım bu benim hüsnü kuruntum olarak kalır. Artık problem olabilecek bir hayat yaşamak istemiyorum. Bu güzel aile de sükunet içerisinde hayat sürmek hedeflediğim yolda ilerlemek istiyordum. Müstakbel amcamların evine geldiğimiz de araban hiç inmek istemiyordum. Ama gel gör ki yeni ailemi de kırmak istemiyordum. Hep beraber evin bahçesinden içeri girip, kapıya yöneldik. Hakan babam zile basıp bekledi. Kapıyı evin hizmetçisi açmıştı. İlginç zenginlerdi herhalde hizmetçileri olduğuna göre. Aman banane  saçma şeyler için bende de bu merak nereden uyandıysa. Belki de içimde ki stresi azaltmak için beynimin oyunlarıydı. Salona geçip aileyle kısa bir tanışma faslı yaşadım. Müstakbel ikinci ailem beni çok sevmişlerdi. Ben ise ilgisiz davranıyordum. Farklı şeyler düşünürken birden adımı duydum.

'' Bars, bakalım ilgini bize çekebilecek bir sürprizimiz var dersem ne dersin.''
'' Anlamadım benim için bir sürpriz mi hazırladınız?''
'' Evet, öyle. Belki duymuşsundur. Hakan benim ikiz kardeşim ve sadece aile de biz varız kardeş olarak, amcalarımın yok. Ama genetik kısırlık galiba, bir rahatsızlığımız var ailemizden gelen. Babam da yoktu. Ama bize geçti. O yüzden Hakan ve Gülçin senden memnun kalınca bizde kendimize evlat edindik.''

Bu konuşma nereye gidiyordu. Anlamış değilim. Hem bana neden bu kadar detay verip anlatıyordu ki. Beni ne ilgilendiriyor. Bu ne sürprizidir Allah aşkına.

'' Şimdi yemeğe geçelim. Sizi biriyle tanıştıracağım. Hadi gel içeri çekinme.''
'' Hayırdır Halit? Bizim niye haberimiz olmadı.''
'' Birden karar verdik Hakan. Hem kötü mü Bars'ta tek kalmaz kardeşi olur. Hem bu zamane çocukları ne diyordu? Hımm kuzen olurlar. ''

O sırada kapıdan içeriye Alkan girmişti. Bu bir rüya olmalıydı değil mi? Hatta bir kabus. Ben, sinirden elim ayağım titrerken o ise bana pis bir sırıtışla bakıyordu. Şu an üstüne atlayıp öldürmek istiyordum ama müstakbel amcamın mutluluğunu bozmak istemiyordum. Bu yüzden sinirim içimde patladı. Kendimi çok kötü hissediyordum. Annemler bize haber vermediniz diye bozulurken, ben başka mana da bozulmuştum. Yemek boyunca hiçbir şekilde konuşmadım.  Onlar ise yok Alkan'ın başarılı notları, efendiliği gibi konulardan bahsettiler. Şerefsiz benimle çok iyi anlaştığını bile dile getirmiş. Evet, ne çok anlaşıyormuşuz da benim haberim yok. Yıllar geçtikçe ben onun olduğu yerlerde bulunmadım. Elimden geldiğince kaçmıştım.  Hatta babamların da çok zengin olduklarını da o gece öğrenmiştim. Alkan şirketin başına geçmişti. Ben ise ondan uzak durmak ve kendime söz verdiğim mesleği elde etmiştim. Yalnız yaşamak ve o ortama girmemek için de evden ayrılmıştım. Onu yıllar sonra gördüğümde yine aynı hatıraları hatırlamak zorunda kalmıştım.

             ●●●●●●●Bölüm Sonu●●●●●●●


BARSWhere stories live. Discover now