O güldükçe benim suratım iyice domatese dönüyordu. Kızardıkça kızarıyordum. Evet şuan resmen bir domatestim.
"Kızarıyorsun."dedi sessizce. Kendi kendine konuşur gibi.
Hadi ya ben farkında değilim zaten hiç!
"Ne kızaracağım ya! Burası çok sıcak oldu sadece."dedim elimle yüzümü yelleyerek. "Hem pardon da ne üzülmesi? Kim söyledi sana bunu? Biri sana şaka yapmış olmalı."diye devam ettim sinirle.
"Hım üzülmedin yani?"dedi tek kaşını kaldırarak. "Okulda ki üzgün halinin bununla bir alakası yok öyle mi?"
"Nereden çıkarıyorsun bunları! Anlıyorum öyle olmasını isterdin ama öyle değil."
Bir süre yüzümde gezindi gözleri. Sonra kafasını sallayarak, "İnandırıcı değilsin." dedi ve önüne döndü.
"İnanmazsan inanma." dedim ve ben de önüme döndüm.
Kollarımı göğsümde bağladım ve bunu ona kimin söylemiş olabileceğini düşündüm. Aslında çok fazla bir seçenek yoktu. O ana tanık olan sadece iki kişi vardı. Selin ve Aslı. Bana bu ihaneti yapan hangisiydi acaba! Bir bulursam benden çekeceği var!
Kafamı çevirmeden sadece gözlerimle çaktırmadan ne yaptığına baktım. Kollarını göğsünde birleştirmiş kafasını da koltuğa yaslamış karşıya bakıyordu. Yine çok yakışıklı görünüyordu. Üstünde yeşil montu, altında koyu renk bir kot, ayağında da postalları vardı.
"Beni incelemen bitti mi?" dedi hiç bana doğru bakmadan.
Nereden anlamıştı yahu! Kafamı çevirmemiştim ki. Belli oluyor muydu acaba? Demek ki oluyormuş Buğçe bunda bu kadar düşünecek bir şey yok.
Hiçbir şey demeden cama doğru döndüm. Telefonumu elime aldım ve Selin'e mesaj attım.
'Sen mi Cem'e benimle ilgili bir şeyler söyledin!' yazdım.
Bir süre bekledikten sonra cevap geldi. 'Ben ne söyleyeceğim ya, saçmalama Buğçe.' yazıyordu mesajda.
'Bak eğer yalan söylüyorsan senden intikamımı çok kötü alırım haberin olsun!' yazdım ve oflayarak dışarıyı izlemeye başladım.
"Ne oldu?" diye sordu Cem.
"Ne ne oldu?"
"Sıkıntılı gibisin. Seni geriyor muyum?"
"Başka oturacak yer yok muydu Allah aşkına geldin yanıma oturdun."dedim huysuzca.
"Vardı. Ama ben buraya oturmak istedim."dedi.
Ya sen ne tatlısın be! O kadar ters davranmama rağmen hala pes etmiyordu. Bu hoşuma gitmişti elbette. Yelkenleri suya indirmem yakındır.
Asu ön çaprazımızda oturuyordu ve dönüp dönüp bize sinirli bakışlar atıyordu. Kafasına bir şey fırlatmak istiyordum şuan. Hayır ne bakıyorsun?
"Asu buraya bakıp duruyor. Onun yanında olmadığın için sinirlenmiş olmalı. Bir selam ver istersen." dedim imalı bir şekilde. Bu bir deneme biliyorsunuz.
Gözleriyle o tarafa doğru baktı ve sonra bana döndü. "Asu'yla bir alakam olmadığını biliyorsun Buğçe."dedi.
"Nereden bilebilirim? Daha önce çok samimiydiniz ne değişti?"
"Kıskanıyor musun sen?"dedi gülümseyip kaşlarını anlamak ister gibi çatarken.
"Daha neler."dedim gözlerimi devirerek. "Asıl sen kıskanıyorsun canım. Yani Alp'i."dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞIK
RomanceArtık buraya kadardı! Aptal gibi peşinde dolanmayı bırakma zamanı gelmişti. Evet geç alınmış bir karardı fakat malum geç olsundu fakat güç olmasındı. Artık o karaktersizin yüzünü bile görmek istemiyordum. Hiç kimsenin benimle böyle oynamasına izin v...