bölüm;1

653 50 8
                                    

#küçük nina

"Ben kraliçe elena ben bu toprakların kraliçesi ve efendisiyim" dedi etraftakilerin taparcasına ifadelerine bakıp. Kimsenin itiraz edecek hali yoktu. Yanında duran minik kız ise gözlerini annesinin cesaretli gözlerine kaldırdı. O cesaretli gözlerin içinde yanan alevi hissetti. Herkes dün'e kadar annesini hor görürken şimdi herkes saygı duyuyordu. Balkonun altındaki insanlar eğilip annesine saygılarını gösteriyorken nina'da gülümsedi ve içinde oluşan gurur pıhtılarına engel olamadı. annesinin gözü kızına kaydı.

Kızına gülümsedi ve konuştuğu kürsüden indi. Ellerini kızına uzatıp sıkıca ellerini tuttu. "Yakında bu insanlar sana da tapacak güzel kızım" annesinin cümlesini anlayamadan yanına gelen dadısının kendini çekiştirmesine müsade etti. Annesi o kadar güzeldi ki bu güzellik kendine birgün bulaşır mıydı? Hiç emin değildi.

Gözleri etrafında gezindi etrafta ağlayan kadınlar ve askerler...bir anda aklına babası geldi onun yüce asaleti...
Babasının vefatını görecek kadar ne suçu vardı emin değildi küçük kız. Belki de ona küstüğü için ölmüştü babası. ölmeden bir kaç gün önce kendine hediye almadığı için babasına küsmüştü bu nedenle mi ölmüştü babası?

Yanından geçen küçük bebek kardeşine baktı neden bir kere kucağına alıp sevememişti onu? Bu krallıkta oldukça anlayamadığı soru varken bir de burası artık onların yeni yuvasıydı.

Üstüne giydirilen siyah elbise o kadar şıktı ki nefret etmişti üstünden. Daha önceleri dışardaki evde pis elbiseleri vardı kimse takmazdı. Ne dadısı,ne annesi. Şimdi annesi de takıyordu dadısı da. Önceleri bu kadar fazla ders görmezdi ancak şimdi kraliyet ailesinden olduğu için hem daha fazla ders işler hem de daha fazla dayak yer olmuştu.

Kraliyet mensubu üyeler hep böyle çekilmesi güç bir mantıkla mı yaşarlardı?tamam doğru önceleri kraliyette yaşayan bir prenses olmak hep istemişti ancak şimdi neden bu hayatı bu kadar sıkıcı buluyordu? Bu sorunun cevabını arıyordu.

Önünde kendini elinden tutmuş sürükleyen dadısına baktı. Sert uzun çenesi,geniş burnu sinirli kaş yapısı ondan ürkmesini sağlamıştı.

Diğer dadısı neredeydi?küçük ayakları bazen yere basamıyordu. Hızla koştura koştura kendini sürükleyen dadısına baktı yeniden. Dadısının tuttuğu kolun canı yanıyordu. "Bırak beni!"Dedi küçük dişlerini göstererek. Dadısı sert bakışlarını küçük kıza çevirdi ve daha sert şekilde kavradı kolunu .

Cevap alamayan kızsa ayaklarını dadısının ayağına vurdu. Dadısı durup kızın kolunu bırakırken "Sana kaç kere söyleyeceğim? asil bir kız gibi davranmayı öğrenmelisin nina" dedi ve acıyan ayağına götürdü ellerini.

Yanında oluşan hareketlenmeye baktı küçük kız. Başını kaldırdı ve karşısında duran uzun büyük adama baktı. Sert gözleriyle kıza bakarken dadısı küçük kızın ellini tuttup adamın önünden çekti.
"Ne saygısız bir kızsın sen öyle" diyen genç adama sinirle baktı. Annesi yaşındaydı nerdeyse .o da büyük bir adamdı herhalde mesala kral belki yüksek rütbede bir komutan...

Daha sonra adamın arkasında saklanmış küçük siyah gözlü oğlana baktı. Babasının arkasına saklanmış kızıl kızdan korktuğunu belli etmişti.

Kız yerine dadısı konuştu "kraliçenin kızı da" dedi adamı uyarır biçimde. adam korkusuz bir biçimde yeniden konuştu"saygısızlığını kimden aldığı belli" dedi. Sert bakışlarıyla kıza bakarken. Kız sinirle dadısının kollarından kurtuldu "annemle böyle konuşamazsın". İşaret parmağını adama doğru salladı.

Adam küçük kızıl saçlı kıza baktı bir de arkasındaki cesaretsiz oğluna . Bu cesaret neden oğlunda yoktu?

Dadısı kızın işaret parmağını kaldırdığı elini tutup kendine çekti ve bu yaramaz kızı, kucağına aldı. Başka baş edemeyecek gibiydi bu küçük kızla. Babasının arkasından kendine bakan oğlana baktı kız. kendinden korksun diye ona da parmak salladı. Bu bile çocuğun korkmasına yeterken gülmeye başladı dadısının kucağında.

Kraliçenin tacıWhere stories live. Discover now