Konuşuyoruz Ama Nece Konuşuyoruz? (Part 1)

4.6K 340 69
                                    

Canlarım ve hunicanlarım!
Hepinize kocaman merhabalar kokulu öpücükler gönderiyorum Antalya semalarından. Çok uzun süren bir ayrılıktan sonra işte yeniden karşınızdayım. Durum raporu vermem gerekirse akciğerime atan yeni bir pıhtı yüzünden ağır bir tedavi  devam ediyor. Çok şükür şuan daha iyiyim. Bu arada Cebimdeki Gözyaşları isimli kitabımızı kağıttan sayfalarda can bulsun diye matbaa yolculuğuna uğurladım. Nasipse Şubat ayının sonunda kitap satılan her yerde Cebimdeki Gözyaşları'nı bulabilirsiniz. Bu aralar yine yoğun bir dönem içinde olsam da elimden geldiğince size yeni bölüm yayınlamaya çalışacağım. Sizleri bölüm ile baş başa bırakmadan önce ufak bir hatırlatma yapmak istiyorum. İmza günleri ve diğer tüm etkinliklerden haberdar olmak için @busracivicioglu hesabını instagram üzerinden takibe almayı unutmayın.
İyi ki varsınız çok Seviliyorsunuz...

"Senden nefret ediyorum!"Azad'a en son kurduğum cümle bu olmuştu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Senden nefret ediyorum!"
Azad'a en son kurduğum cümle bu olmuştu. Gözlerimin içine hayretle bakmış, söylediğim cümleye inanamamış, ardından sıktığı yumruğu tam arkamdaki duvara geçirmişti. İtiraf ediyorum o yumruğunu duvara geçirdiği anda ondan çok benim canım yanmış, elini tutup kanayan yarasını sarmak hatta onu öpmek istemiştim.

Peki, yapmış mıydım? Tabii ki hayır!
Kanayan yarama tuz basmış, canım yanmıyormuş gibi rol kesmiş buz kadın tavrımı takınmıştım.

Azad birkaç saniyeliğine ona karşı yumuşayacağımı düşünmüş olsa da tavrımın değişmeyeceğini çok çabuk kavramış ve o çabukluk ile arkasını dönüp sırra kadem basmıştı.

"Gidebileceği en uzak yer sınıf, sanki orada karşılaşmayacak mıyız? "diye içten içe kıkırdayan benim bir yerimde patlamıştı o kahkahalar. Azad sınıfa uğramamış hatta matematik sınavına mazeret bildirmeden katılmadığı için en okkalısından bir de sıfır almıştı. Aldığı sıfırın günahı vebali de benim üstüme kaldığı için ona olan öfkem iyice katlanmıştı.

Hayır, yani nereye kadar kaçacaktı ki acaba? Eninde sonunda sınıfa gelmeyecek miydi? Gerçi o da benim gibi inatçı keçinin önde gideni olduğuna göre gelmeme ihtimali de vardı. Sağolsun okulda olmadığım için görmediğim konular ve olan konsantrasyonumun Azad sayesinde yerlerde sürünmesinden mütevellit benim matematik sınavı da b*k styledan hallice geçmişti. Bir falan alırsam öpüp başıma koyacaktım.

Gelde ifrit olma. Adam muhteşem olan not ortalamamında içine s*çmıştı tıpkı duygularımın içine s*çtığı gibi...

Bir de masama yan komşu gelmişti çok lazımmış gibi. Benim kalabalığım bana yetiyorken Demir ile yan yana oturuyorduk artık. Neredeyse tüm derslerde benimle konuşmaya çalıştığı için de tüm günüm boşa geçip gitmişti.
Elimde kalem önümdeki kağıdın üzerine anlamsız şekiller karalayıp duruyordum. Hayır, anlayamıyordum yani...

Hem suçlu hem güçlüydü beyefendi hazretleri. Duyduğum ve şahit olduğum bunca şeyden sonra ne yapmamı bekliyordu acaba? Hiçbir şey olmamış gibi gidip "Aşkım aşkım" diyerek kıçının dibinden ayrılmayacağımı mı? Ben oldum bittim o bad boy kılıklı çocuklar ağızlarına s*çmasına rağmen ses çıkarmayan o saftirik kızlara ayar oluyordum, kalkıp bir de onlar gibi mi davranacaktım?

Eğer aşk dediğimiz şey buysa yerin dibine batsın Sebastian! Ben hiç almayayım, alana da mani olmayayım mümkünse...

Zaten benim gibi bir odunun aşık olması  bir devenin hendeğin üstünden kuğu gölü icra ederek geçmesine eş değerdi. ''Ey yumurtaya can veren Allah'ım acaba beni yaratırken içime romantizm koymayı unutmuş olabilir misin acaba? '' diye sormadığım tek günüm yoktu neredeyse...

İnsan hem birini kendisini unutacak kadar  sevip hem de aynı şekilde ondan nefret edebilir mi diye sorsalar yahu bir sektirin gidin derdim bundan sadece birkaç ay önce. İnsan başına gelmeden bilemiyor, anlayamıyormuş bu aşk denen şeyin ne b*ktan bir şey olduğunu. 

Son yaşadıklarımdan sonra fark ettiğim başka bir şey ise benim dilimin rot balans ayarının kaydığıydı. Alayına isyan modunda kimi görsem sıyırtıyordum. Bir an evvel kendime gelmeli ve özüme dönmeliydim. Depresyona giren kızların yaptığını yapacaktım bende. Kendimi bakıma alacak, en güzel en seksi ve en gözde olacaktım yeniden. Ayağımdaki spor ayakkabılardan kurtulup stilettolarımı giymenin ve şeytana pabucunu ters giydirmenin zamanı gelmişti. 

Sanırım bir erkeğe verilebilecek en güzel ceza neyi kaçırdığını ve kaybettiğini gözüne sokmaktan ibaretti. Ben de öyle yapacaktım. En güzel, en seksi ve en ulaşılmaz kız olacak Azad efendinin burnundan getirecektim. 

Nihayet zil çalmış ve masamdan fırlayarak kalkmıştım. Demir arkamdan, '' Ada! Kayıyor muyuz beraber? '' diye bağırırken ben çoktan Barry Allen gibi kapıdan çıkmıştım.  Aslında Demir ile paten kayacaktım ama sadece birazcık güzelleşmem gerekiyordu.

Odaya ulaştığımda kendimi duşa atmış, tepemden dökülen sıcak suyun altında yaşadıklarımın muhakemesini yapıyordum. Aslında kalbim bir şekilde Azad'ı haklı gösterip onu bana affettirmeye çalışıyorken beynim yaşadığım her şeyi bir aksiyon filmi gibi gözlerimin önüne seriyor ve kalbimin ağzına s*çıyordu.

Nihayet aynanın karşısına geçmiş doğal bir makyaj yapmış en can alıcı parfümümü saçlarımdan ayak uçlarıma kadar boca etmiştim. 

Alımlı kadın olmakta birinci kural: Bir yere sen ulaşmadan önce kokun ulaşsın!

Altıma paten kayacağım için bir tayt üstüme ise Madonna yaka bir kazak geçirmiştim. 

Alımlı kadın olmakta ikinci kural: Sadece bir noktanız ile karşınızdaki insanların size bakmasını sağlayın!

Benim vurucu noktamda açıkta bıraktığım omuzlarım olacaktı. Patenlerimi giymeden önce ses sisteminin olduğu odaya girmiş ve elimdeki flash belleği sisteme takıp dinlerken büyük bir haz duyduğum şarkıları sırasıyla oynat demiştim... 

Boş olan buz pistini Yıldız Tilbe'nin en sevdiğim şarkısı inletiyorken oturduğum bankın üzerinde patenlerimi giyiyordum. 

''Saçlarımın boynuna geçti ipek sicim

Gömleğinin bir kolunu dar ağacı belledim
Bir ucu sen
Paslı makasın bir ucu
Bendim
Sığ yüzüne kapttığım saçlarımı
Kestim
Aynada yüzüm hazırladı
Tel tel ayrı ayrı topladı
Yalnızlığın kadınıyım
Alma beni el adamı
Gönlüm isterse gelirim
Bitmeyen aşkla sevişirim
Seyret bak uçurumdan
Dümdüzdür vadim
Ruhum isterse gezinirim
Dipsiz uçurumlarda
Aşk düzlükte yaşanıyor
Düzlük tek aşkta... ''

Bomboş olan pistte bir taraftan şarkıyı söylüyor diğer taraftan da bedensel hafızama kazılı olan tüm figürleri uyguluyordum. Kayıyor, kaydıkça kendimi biraz daha özgür hissediyordum. Sanırım ben hani o zamanında yapılmış olan malum operatör reklamındaki dağ bayır gezen özgür kız gibi biriydim. Birine ya da bir şeye bağlanmayla ilgili problemlerim varmış gibi hissediyordum. Aksi takdirde hangi normal insana yalnız olmak iyi gelirdi ki? Ben de ise yalnızlık tam tersi bir etki yapıyor ve kendimi özgür hissediyordum. 

Kaymaya devam ederken kolumdan beni yakalayan el ile gayri ihtiyari irkilmiştim.  Beni yakalayan kişinin Demir veya Azad olduğundan o kadar emindim ki suratımdaki arsız gülümseme dönüşümle birlikte beşlikten gol olmuştu bana.

İşte şimdi galiba gerçekten s*çmıştım!

***

Yeni Bölümde görüşmek üzere.

En sevdiğiniz  kankanızı bu satıra etiketlemeyi unutmayın.

İyi ki varsınız çok seviliyorsunuz...

  


AKLI DIŞARIDA  '' Bir Lise Komedisi ''Where stories live. Discover now