BÖLÜM1

10.5K 240 105
                                    

Bu bölüm kitapkurdu52400 adlı okuyucuya ithaf edilmiştir.


İzmire dönüşümüzün ardından epey zaman geçmişti. Herkes normal hayatlarına dönmüştü. Tabi hepimiz yaşananların izlerini hâlâ üzerimizde taşıyorduk, ancak görmezden gelmeyi başarmıştık. Bütün ekip kendi yollarını seçerek farklı yerlere dağılmışlardı artık üniversite zamanıydı. Ben Onur ve Tahsin İzmirde kalmayı tercih etsekte diğerleri farklı şehirlere dağılmışlardı.

Ege üniversitesinde konservatuar bölümünü seçmiştim, hayallerimi yaşıyordum. Benimle aynı bölümden iki arkadaşımla ayrı eve çıkmıştık, ikisi de kafa dengi iyi arkadaşlardı. Günlerimiz güzel geçiyordu öğrenci evinde hayat zor olsa da şikayetim yoktu. Uzunca bir süre olaysız ve sakin geçmişti. Tabi o zamandan bu yana dibimden ayrılmayan Fatıma'yı saymazssak. Sık olmasa da bazen sorunlara neden olabiliyordu. Aynı evde kaldığım iki arkadaşıma bir kaç kez görünmüştü. Bana sorduklarında  halüsinasyon veya kâbus görmüşsünüzdür diye geçiştiriyordum.

Mehmet'i inandırmak kolaydı ancak Samet ayrı bir konu cinler onun ilgi alanıydı epey araştırma yapıyordu bu konuda. Bir ara evde ki cin ile (Fatıma) temas kurmak için seans yapmayı bile teklif etmişti. Bizim katı ısrarlarımız sonucunda zar zor vazgeçmişti. Arada bir paranormal uzmanlar gibi bir tavıra bürünüyordu. Bana epey komik geliyordu bu durum, bazen düşünüyorum da geçmişimi ve peşine düştüğü cinin bana bağlı olduğunu bilse ne yapardı. 

Gerçi böyle devam ederse yakında öğrenecekti Fatıma onunla eğlenmek için arada bir kendini belli ediyordu. Bunu yapmaması gerektiğini söylediğim her seferinde aldığım cevap " Merak etme aşırıya kaçmayacağım, sadece eğleniyorum." oluyordu.

***

Akşam yemeği için hazırlık yapıyorduk, bu gün Tahsin ve Onur kalmak için geleceklerdi. Arkadaşlarım onlarla çok iyi anlaşıyorlardı. Tahsin Mehmet ile neredeyse aynı kafa yapısında olduğundan aralarından su sızmıyordu. Onur da Samet'e nabza göre şerbet denilen taktik ile yaklaştığından epey ilgisini çekiyordu. Cinler hakkında fazla bilinmeyen şeyleri biraz değiştirerek ona anlatıyordu. Bir araya geldiklerinde sabaha kadar bu muhabbetlere dalıyorlardı.

Marketten dönen Samet kapıyı açar açmaz " Ooo mükemmel aşçılık yeteneklerini konuşturmuşsun yine, ne gerek vardı bunca zahmete!" dedi stemkârdı. Mehmet ocağın başında bir profesyonel edası ile makarna yapıyordu. Haftanın en az üç günü makarna yiyiyor oluşumuzdan sıkılan Samet yine lafı dürtmüştü.

" Öyle değilmi, kendim diye söylemiyorum müthiş yetenekliyimdir!"
Hafifçe gözlerini devirdikten sonra elindeki poşetlerden malzemeleri çıkararak masanın üstüne yerleştirmeye başladı. Bende bu sırada dünden kalan bulaşıkları yıkamayı yeni bitirmiştim. Sofra kurulup her şey hazır edildikten sonra Tahsin ve Onur da en nihayet teşrif etmişlerdi. Selamlaşma faslının ardından yemekler yenildi ve televizyonun karşısına geçildi.

Adıyamandan sonra kırk yıl düşünsem üçümüzün böyle günler yaşayacağı aklımdan geçmezdi. Şimdi bakıyorum da cinler aleminin en azılı kabilelerinden biri ile verdiğimiz o çetin savaştan eser yok gibiydi. Bazen hâlâ tüm bu hayatın bir rüya olduğundan şüphe ediyordum. Belki fazla dramatik düşünüyordum bilemiyorum.

***

Gecenin ilerleyen saatlerinde enstrümanlar ortaya çıkmış şarkılar söylenmeye başlamıştı, ne de olsa konservatuar öğrencisiydik. Ortamımız gayet şen şakraktı saat epey geç olmuştu ancak umursamıyorduk. Ta ki elektrikler kesilene kadar, herkesten isyan nidaları yükselirken Samet bizi susturdu.
" Madem uygun koşullar sağlandı size göstermek istediğim bir şey var!" İçimden bir ses bu işin sonunun iyi olmayacağı konusunda beni uyarıyordu. Oturduğu yerden hızlıca kalkarak odasına yöneldi, bir süre sonra elinde bir mum ve ouija board ile geri döndü.

" Bir araya toplanmış gençler ve elektrik kesintisi birleşiminin yanında ouija olmazssa olmaz!" Epey neşeli ve heyecanlı görünüyordu. Mehmet ayağa fırlayarak " Bir gün senin yüzünden ağzımız yüzümüz yer değiştirecek! Kaldır şunu !" Normal şartlar altında bende karşı çıkardım ancak bu tahta nın hiç bir işe yaramayacağına neredeyse emindim.

Sonuçta cin gel deyince gelen bir varlık değildi, hem bunu yapıp işe yaramadığını görmesini sağlarsak belki de bu tutkusundan vaz geçerdi. " Yapalım, ben de heyecanlandım şimdi!" Oscarlık bir performans sergilemiştim. Tahsin ve Mehmet suratıma bön bön bakarken Onur'un gözlerinde muzip bir parıltı gördüm. Ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı sanırım ve onu birazcık tanıyorsam bu durumu fırsata çevirip Samet'le bir güzel dalga geçecekti.

" Biraz macera perest olun, ot gibi yaşıyorsunuz!" Onur oyununa başlamıştı bile diğerlerini ikna etmek için çabalıyordu. " Peki madem yapalım, ama çarpılırsak suçlusu siz üçünüzsünüz!"

Herkes hem fikir olduğunda masaya geçip tahtayı ortaya koyduk. Mumu da görebilmek için tahtaya yakın bir konuma yerleştirdik.  "Herkes hazırsa parmaklarınızı işaretleyicinin üzerine koyun!" Samet'in direktiflerine uyarak parmaklarımızı küçük tahta parçasının üzerine koyduk.

O şeye dokunur dokunmaz başıma ani bir ağrı saplanmıştı, bu kesinlikle öylesine bir dükkandan alınmış olamazdı. " Bu şeyi nereden aldın!" " Kampüste otururken yanıma bir kız geldi, sohbet ederken konu bu mevzulardan açıldı, kız da bana arkadaş gurubu ile seans yaptığını ve bir ruhla konuştuğunu söyledi. Nasıl diye sorduğumda ise beni evine davet edip bu tahtayı verdi."

Epey tuhaf ve mantıksız bir durumdu bu, bir kız neden hiç tanımadığı biri ile bu muhabbeti edip aynı gün evine çağırıp böyle bir şeyi versin ki, kesinlikle bir bit yeniği vardı! " Sende itiraz etmeden alıp bir deneyeyim dedin yani! Ben vaz geçtim yapmayalım!" Parmağımı tahtadan çekip masadan kalktım.
" Buna oyun bozanlık derler!" Hiç bir cevap vermeden koltuğa oturdum. Benim peşimden Tahsin de gelecekti ki Mehmet kolundan tuttarak onu geri oturttu. " Bu saatten sonra pilavdan dönenin kaşığı kırılsın! Sonucu merak ediyorum!"

" Bir kişi eksik te olsak yapıcaz!" Anlaşılan epey kararlıydılar yapıcak bir şey yok. Onlar parmaklarını tekrar yerleştirip başladılar " Bir dakika şu kağıdı okumam gerekiyormuş!"  Ceketinin cebinden küçük bir kağıt parçası çıkarıp içinden okumaya başladı. Bu kesinlikle normal olamazdı. "Geldiysen işaret ver ey ateşten olma!" Samet sözünü bitirdiğinde bütün ev sallanmaya başladı ve Fatıma yanımda belirdi. Herkes korkarak ellerini tahtadan çekmeye çalıştılar ancak başaramıyorlardı. Sanki elleri oraya yapışmış gibiydi. " Sakın oradan ayrılma!" Fatıma'nın ikaz dolu sesi kulaklarımı çınlatmıştı.

DAVET2: Ateşten Gelenler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin