BÖLÜM 10

2.9K 177 36
                                    

Bu bölüm stop_blabla adlı okuyucuya ithaf edilmiştir.

Hocanın söylemesi üzerine gidip abdest almıştım şimdi ise eski odama geçmiş onu bekliyordum. Kıssa bir süre sonra elinde epey eski bir kuran-ı kerim ile geri döndü. " Oğul ilk iş gözündeki, kulağındaki ve zihnindeki perdeyi kaldırmak olacaktır. Başlamadan önce son bir kez daha soracağım. Kararlımısın!" " İlk sorduğunuzda da söylemiştim arkadaşlarımı yalnız bırakarak girdiğim bunca riskten sonra ellerim boş geri dönemem!"

" Karar senindir oğul!" Elinde tuttuğu kuranı bana uzattı. Sayfalarını açarak bazı ayetleri gösterdi. " Yedi gün boyunca hiç durmadan kimseyle konuşmadan bunları okuyacaksın, perde kalkmaya başladığında zaten bunu anlayacaksın!" Başımı eğerek onu onayladım.  

****

Bir haftayı aşkın belli ayetleri okuyarak perdeyi kaldırmak için çalışmıştım. Hocanın söylediğinden biraz daha uzun sürmüştü. İlk başladığım zaman sadece bana tabi olanları görebiliyordum, her şey aynı gibiydi. Hislerimde bir değişiklik yoktu, karamsarlığa düşüyordum ya yapamazssam diye düşündüğüm çok oluyordu. Sonuçta usulleri belli olsa da bu herkesin başarabileceği bir şey değildi.

Bende o kumaş yoksa ve şayet başarısız olursam her şey parçalanıp başımıza yağacaktı. Fatıma o vefki iyi bir yere saklamıştır buna şüphe yok ancak eninde sonunda ortaya çıkacaktı. Ben o zamana kadar başarılı olamazsam Selin'in öfke ile yapacağı saldırılara karşı koyabilmem çok güç olacaktır.

Kısa bir an duraksayıp silkindim ve kendime gelmeye çalıştım. Karamsarlığın bir faydası yoktu, sadece odağımı bozuyordu. Kendime verdiğim azim dolu telkinlerin ardından okumaya devam ettim. Aldığım sonuç yine bir hiçti artık sıkılmaya başlıyordum. Ne kadar baskılamayı denesem de içimdeki karamsarlık beni bertaraf etmenin bir yolunu buluyordu. Ama hayır pes etmek yok!

****

Zaman hızla geçiyordu ben ise hâlâ odada oturmuş okumaya devam ediyordum. Artık gözlerim kapanmaya başlıyordu uyku bastırıyordu. Okuduğum satırda bir cümleyi yalnış söyledimde her taraftan sesler duyulmaya başlandı. Bu sesler gür bir şekilde yaptığım kelime hatasını düzeltiyordu. Sanırım hocanın bahsettiği şey buydu, şu anda aslında izleniyordum. Bunlar bana bağlı cinler değillerdi öyle olsa görebilirdim.

Perdeyi zayıflatmayı başardığım anlamına geliyor olabilirmiydi bu durum! Daha gür bir ses ile pür dikkat okumaya başladığımda ortamın rengi değişmeye başlamıştı. Gözümün önündeki her bir görüntü yavaşça buğulanıyordu, üzerine taş atılan durgun suda yayılan dalgalar gibiydi. Her şey yavaşça bütünlüğünü kaybediyordu, etrafta belli belirsiz yüzler görünüyordu okumaya devam ettikçe buğulu olan görüntü netleşiyordu.

Şimdi anlıyordum bunlar hadimi denilen cinler olmalı,  Kuran-ı kerim'in her bir suresinde görevli binlerce cin ve melek vardı bunlar kuran'ı koruyup gözeten varlıklardı. Görevli oldukları surelere istinaden farklı konularda yardımcı olabiliyorlardı. Benim okuduklarım ile görevli olanlar da perdeyi kaldırmam için yardımcı oluyorlardı. Görüntü tamamen netleştiğinde renkler eski haline dönmüştü ama bir fark vardı, etraftaki bütün cinnileri görebiliyordum. Hepsi hep bir ağızdan selam veriyorlardı ve her yerdeydiler. " Eğer görebilseydiniz yere bir iğnenin düşebileceği kadar bile boşluk olmadığını bilirdiniz!" Hadisini şimdi çok net anlayabiliyordum.

Bu kalabalık hayallerimin bile ötesindeydi ve suretleri vardı, gölgelerden ibaret değillerdi. Seslerini duymak hepsinin, gerçek yüzlerini görmek, onların gözlerinin içine bakmak, tarifi imkânsız bir şeydi!

YN: Çok kısa dediğinizi şimdiden duyar gibiyim:)) Birde yazar açısından düşünün şu ana kadar yazdığım en kısa bölüm bu ancak bu bölüm bile 500 küsür kelimeden oluşmakta😊 Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtmeden geçmeyiniz, oy ve yorumlarınız için şimdide teşekkürler :))

DAVET2: Ateşten Gelenler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin