9

1.3K 133 89
                                    


"Lewis!" Harry birkaç gün önce yardım ettiği kısa boylu çocuğa seslenirken yanına ilerledi.

"Merhaba, Harry." dedi Louis, sevdiğinin adını -yanlış da olsa- bağırmasına karşı şaşkınlığını gizlemeye çalışarak.

"Selam, nasıl oldun? İyi misin? Kalem falan tutabiliyorsundur umarım. Yakında sınavlar başlayacak."

Harry kumral olanın elini işaret etti.

"İyiyim, sağ ol. Bu arada Harry, adım Louis. Ama sen böyle de seslenebilirsin."

Harry utançla ellerini birleştirip bir süre ayakkabılarının ucunu izledi.

"Şey, kusura bakma."

Louis onun nasıl bu kadar tatlı olabildiğini düşünürken Harry başını kaldırdı. Louis kendine gelmek için derin bir nefes aldı ve başını salladı.

"Sorun değil. Herkes yanlış söyler zaten. Babam ve aptal isim kıtlığı."

Harry ona gülerken Louis saçmaladığının farkına varıp derin bir nefes aldı.

"Her neyse. Kantine gidecektim."

"Birlikte gidelim mi? Yine eline kahve dökersin falan."

Louis güldü ve gözlerini kaçırdı. Harry onunla birlikte kantine girdiğinde önünden gitmesine izin verdi. Harry ikisi için de kahve almış arkasına döndü.

"Teşekkür ederim. Sana kahve borçlandım, ha?"

Harry elindeki bardaklarla bir masaya oturdu ve Louis'ninkini onun önüne bıraktı.

"Ismarlama kısmı sorun değil ama evet, borçlusun. Hafta sonu beni Starbucks'a götür."

Louis gülümsedi ve kahvesini içmeden önce söyledi.

"Nasıl istersen."

"Hey, Romeo ve Juliet'i sever misin?"

Harry aklına aniden gelen şeyi heyecanla söylediğinde Louis, dün ona attığı mesajı hatırladı. O da aynı böyle sormuştu ve bu gülümsemesine neden oldu.

"Juliet yüzünden ağlamış olsam da, evet. Bayılırım." Louis, Harry'nin sesine oranla sakince söyledi.

Harry kısa süreliğine kaşlarını çattı. O da William'a böyle söylemişti. Juliet'in tescilli bir sürtük olduğunu anımsadığında umursamadı ve normal karşılardı. Kitabı okuyan herkes Romeo'yu daha çok seviyor olmalıydı.

"Bence suç doğrudan onda değil. Dün kitabı tekrar okudum ve düşündüm. Aptal eczacı! Sevdiğinin o zehri içmesini sağlayan Jüjü değilmiş."

"Jüjü mü? Shakespeare'in kemiklerini sızlattın, Harry."

Louis gülerken Harry de ona eşlik etti.

"Harbiden, neden böyle bir şey söyledim ki?"

Louis'nin kahkahası büyürken Harry de duramayıp gülüşünü şiddetlendirdi ve gülmekten ıslanan gözünü sildi.

Birkaç dakika sonra zar zor sustuklarında ikisinin de karnı ağrıyordu.

"Ne diyecektim ben?" Harry dağılan konuyu toplamak üzere bir soru yöneltti.

Louis kahvesinin son yudumunu aldı ve omuz silkti.

"Jüjü'den bahsediyorduk."

Harry bu kez kendini zorlayıp gülme istediğini bastırdı.

"Dalga geçme."

Louis küçük bir kıkırtıdan sonra başını salladı ve ellerini teslim olurmuşçasına kaldırdı.

"Şey, bir arkadaşım drama kulübünde ve oyunu tekrar yazıyor. Dönem sonu için. Eğer kabul edilirse bana oynamamı teklif etti."

Louis bildiği bir yalanı dinliyor gibi görünmekten kurtuldu ve kimliğini gizlemek adına konuştu.

"Senden Romeo olur mu, bilmem. Sen daha çok Juliet gibisin."

Aslında tek amacı kimliğini gizlemek değil, Harry'yi şaşırtmak ve kıvrandırmaktı.

"Ben Juliet'im zaten."

Harry oturuşunu dikleştirip omzundaki saçını geriye attı.

"Ama kız olmayacağım. İsimler değişecekmiş. Sadece replikler aynı. Her neyse, farklı bir şey söyleyecektim."

Louis bilmiyor gibi yapmaya devam ederken merakla Harry'nin söyleyeceklerini bekledi.

"Ben oynarsam, o da sevgilimi oynayacak. Ama çirkin biri ile öpüşmek istemiyorum. Onun yerine sen oynar mısın?"

Louis gözleri büyümüş şaşkınlıkla Harry'ye bakarken yutkundu.

Üç yıldır deli gibi aşık olduğu çocuk az önce ona öpüşmeyi mi teklif etmişti?
Bir dakika, zaten birlikte oynama ihtimalleri vardı fakat bunu teklif eden Harry'ydi!

Belki de önceden tanışsalar çoktan sevgili olurlardı. Ah, aptal Louis. Hep korkmuş, utanmıştı.

Şimdi her ne kadar zıplamak, bağırarak sevincini herkese duyurmak istese de mümkün olduğunca sakinleşmeye çalıştı.

"Olur."

Roses // LarryWhere stories live. Discover now