HİPNOZ

15.1K 140 6
                                    

"TOPARLAN!" dedim kendime. Yavaşça ve derin nefesler alarak ayağa kalktım. Bir süredir yerde oturuyor ve kapıdakinin gitmesini bekliyordum. Ama o bıkmadan, usanmadan kapıyı yumrukluyordu. Dayanamadım ve öfkeyle bende kapıya yumruk attım. Saniyelik bir elektriklenme hissettiğime yemin edebilirdim. Kapıya dokunduğum anda olmuştu. Kapının arkasındaki hissetmişti bunu sanki. Çünkü artık kapıyı yumruklamıyordu. Nefes alış verişini duyabiliyordum. Fazlasıyla derin ama çokta sakin. Aklımda sadece bir kişi vardı. Acaba o muydu? Bu yüzden mi beni uyarmıştı. Ben bunları düşünürken kulağıma ritmik bir ses gelmeye başladı. Kapıdaki kimse artık, ayağıyla kapıya vurarak ritmik bir ses çıkarıyordu. Uzun bir süre o sesi dinledim. Benim için bir kaç dakikalığına hayat durmuştu. Anlamını yitirmiş, arkasında sadece o sesi bırakmış gibiydi.

"Kapıyı aç Özge." dedi. Sese itaat ettim. İçeri girdi. Beni omuzlarımdan tuttu ve yatağa kadar götürüp yatırdı. Gözümün önünden saçlarımı çekti ve yanağımı okşamaya başladı. Kim olduğunu farkındaydim. Aklımda bir sürü soru vardı. Ama transa geçmiş sadece ona itaat ediyordum.

"Seni korkuttuğumu farkındayım. Daha ilk günden böyle bir olay yaşandığı için üzgünüm. O kız için üzgünüm ama benimde sınırlarım var. Ona ne kadar çok benziyorsun. Belki onun yerini doldurabilirsin. Ama umarım sonun onun ki gibi olmaz. Her neyse şimdi bu yaşadıklarımızı unutalım ha?" dedi ve cebinden tütsü gibi bir şey ve çakmak çıkardı. Tütsüyü yaktı ve başımın üstünde sallladı. Burnuna dolan kokuyla kendimden geçmek üzereydim.

"Bugün gece olanları unut. Herşeyi. Bırak bilinç altında bir yerlerde kalsın. Ve bir de...Gözlerini kapat olur mu?" dedi. O kulübemden çıkarken görüntü iyice bulanıklaştı. Bi ara Akın'ın sesini duydum. Ama daha fazla dayanamadım. Kendimden geçtim.

   

                     Uyandığımda bir kulübede yatıyordum. Ama kendi kulübem değildi. Hatta bir kız kulübesi bile değildi. Karşımda 4 oğlan durmuş beni izliyordu.

"Uyandı." dedi bir tanesi. Ah o bir tane... Ne kadar da yakışıklıydı. Kıvırcık saçları, yeşil gözleri...

"Merhaba ben Ediz ve sende..."

"Özge."

"Peki Özge. Akın birazdan burada olur. Sana neler olduğunu biliyor musun?"

"Ben... Hayır hatırlayamıyorum."

"Çok şanslısın. Akın'a mesaj attığın sırada bizde yürüyüş yapıyorduk. Yanına geldiğimizde baygındın. Ama tam zamanında gelmişiz. O garip koku yüzünden zehirlenebilirdin."

"Koku?"

"Evet odanda çok garip bir koku vardı. Az daha bizde bayılıyorduk. Seni oradan çıkarıp hemen revire götürdük. En azından bir şeyin yok."dedi. Ne kadar kibardı. Ben onun yerinde olsam ossurmuşsunda kokutmuşsun etrafı diye şaka yapardım. Harbi ya o koku nasıl oldu acaba? Hem ben mutlaka kapımı kilitleyip yatarım, onlar içeri nasıl girdi? Kapı açık mı kalmıştı yoksa?

                     Hemşire gözlerime tuttuğu ışığı çekti. Akın sedyeden kalkmama yardım etti.

"Geçici bir hafıza kaybı gibi görünüyor. Gün içerisinde kafanı hiç bir yere vurmuş muydun?"dedi doktor.

"Hayır vurmadım."

"Peki. Olay tekrarlanırsa eğer mutlaka haberim olsun. Ayrıca bir daha ki sefere seni hastaneye gönderebilirim, tehlikeli bir şey olabilir sonuçta." dedi. Hastaneye gitmek mi? Bu şehre inmek demek ve bu da annemin hastalanmamdan korkması ve beni kurstan alması demek. Asla!

SADECE SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin