21. bölüm- Karım

6K 225 11
                                    

YAZARDAN

Yarım kalmak nedir bilir misiniz? Sevdiğin birinden uzakta kalmanın acısını. Bile bile kör kuyuya atlamayı. Aşk, ne tuhaf bir histir. Seversin hem de çok. Başka bir varlık bir anda yaşam enerjin olur. Nefesin olur.  Hayatının, kalbinin tam merkezine oturur o insan. Kendi hayatını ona göre şekillendirirsin.  Bazı aşklar vardır. Her nefes alışında tüm bedenin onunla hayat bulur. Ama bazı aşlarda hayatının en çıkmaz yoludur. Kör bir karanlıktır. Bütün acıların başlangıcıdır. Tıpkı Ayşe nin Gökhan için acı çekmesi gibi. Ayşe Gökhan ‘ın yaptığı her harekette soluksuz kalıyordu. Her saniye ölüyordu. Kalbi bu acıya dayanmıyordu. Bu yüzden bedeni kaldıramadığı yoğun duyguya tepki veriyordu. Sevgi emekti aslında. Aşk için emek verince kazanır insan. Gökhan yaptığı hatayı emek vererek düzeltme çabasına girecekti. Ayşe nin kalbini yeniden kazanma uğraşları içinde iken Beril in araya girmesiyle yine her şeyin karışacağını bilmiyordu.

GÖKHAN’DAN

Ayşe yi hızla hastaneye götürdüm. Yol boyunca çıldırmamak için zor tuttum kendimi. Ayşe benim her şeyimmiş meğer. Salak gibi fark etmemiştim. Ona her bakışımda içimde ki fırtınaların sebebini bilememişim. Acile alındığın da doktorlar hemen müdahale etmeye başlamışlardı. Koridorda deli gibi volta atıyordum. Ona bir şey olursa, giderse ve ben onu bir daha göremezsem kahrolurum. Bir ömür boyu karanlığa hapsolurum.  Ayşe eğer giderse kalbime bir hançer saplanır. Onsuz yaşayamam, ölürüm. Gözlerimin önünde bir anda yığılışı tekrar tekrar canlanıyor. Cennet gözleri beynimde dolanıyor. Elimi saçlarımın arasından geçirdim sinirle. Ben nasıl bir adamım böyle? Ona nasıl acı çektiririm? Nasıl canını yakarım? Doktor dışarı çıkınca düşüncelerimi beynimden atıp doktora koştum.

‘’ne oldu? Karımın neyi var?’’ dedim endişeyle.

‘’kesin bir şey söylemek şu an zor. Burnu kanadığı için tomografi çekmemiz ve bir takım tahliller yapmamız lazım. Size bazı sorularım var. Benimle odama kadar gelir misiniz?’’ dedi sıkıntı ile. Başımı evet anlamında sallayıp doktoru takip ettim. Korkudan ölecektim neredeyse. Neyi vardı? Yoksa kötü bir hastalığı mı var? Doğru düzgün bir şeyde yemiyor zaten. Hiç iyi bakmıyor kendine. Doktorun odasına gelince yine düşüncelerimi bırakıp koltuğa oturdum. Doktorda yerine geçince hemen sorusunu sordu.

‘’Gökhan bey karınız daha önce hiç bayıldı mı?’’ diye sormasıyla anılarımı canlandırdım. Evet hatırladım.

‘’evet bayıldı. Gondola binmiştik. Yükseklik korkusu yüzünden bayıldı.’’

‘’anlıyorum. Peki, yemeklerle arası nasıl? Örneğin biz insanlar için önemli olan kahvaltıyı yapıyor mu?’’ deyince yine düşündüm.

‘’ biz henüz yeni evlendik. Bir gün oluyor. Ama bugün kahvaltı yapmadı. Ve daha önce bir hafta beraberken de çok az yapardı. Yani çok iyi beslenmiyor.’’dedim sıkıntı ile. O kadar korkuyordum ki delirecektim neredeyse. Neden bu kadar soru soruyor ki?

‘’öncelikle eşiniz çok zayıf. Kendine bakmadığı çok belli. Ve en önemli sorularımdan birisi eşiniz çalışıyor mu? Ve çalışıyorsa ne sıklıkta yani kendini yoruyor mu?’’

‘’eşim evlenmeden önce garsonluk yapıyordu. Ve benim bildiğim kadarıyla hiç dinlenmeden sürekli çalışıyor. Biraz inatçıda kendisi. Ne dersen tersini yapar. Patronu dinlen dedikçe o daha çok çalışıyordu. ‘’dedim kaşlarımı çatarak. Kaffede onu izlediğimde hiç durmadan çalışmıştı. Hayretle o gün onu izlemiştim. Kendisi ile ne alıp veremediği var anlamıyorum.

‘’peki, son sorum Gökhan Bey. Eşiniz son günlerde bir şeylere kafa yordu mu? Kendini üzdü mü?’’ deyince suçluluk duygusu tüm bedenimi sardı.

‘’evet, üzüldü’’dedim.

‘’nesi var?’’dedim korkuyla.

‘’bir tahminim var ama tahlil ve tomografi sonuçları belli olamadan bir şey söyleyemem. Yardımınız için çok sağ olun Gökhan Bey. Bugün taburcu olabilirsiniz. Sonuçlar çıkınca sizi arayıp haber vereceğiz’’deyince sıkıntı ile ayağa kalkıp tokalaştım. Beynime hücum eden kötü düşünceler ile odadan çıkıp Ayşe’nin odasına yürüdüm.  Odaya geldiğimde ayaklanmış giyiniyordu.

‘’ne yapıyorsun?’’dedim. Sinirle bana döndü.

‘’sanane. İşim gücüm var benim. Yatamam ‘’deyince şok içinde ona baktım.

‘’ne işi?’’ dedim ama benim inatçı keçi bana ateş fışkırtan gözleriyle bakıp ‘’sanane’’dedi. Ben bir şey demeye kalmadan çantasını alıp odadan çıktı. Bende koşturarak peşinden gittim. Bazı işlemleri de hallettim. Ama benim inatçı ben yetişene kadar taksi durdurmuştu. Tam taksiye binecekten kolundan tuttum.

‘’nereye gidiyorsun?’’ dedim sinirle.

‘’sanane sevgili kuzenim’’deyip tam araca yeniden binecekken kaldırıp omzumdan aşağı onu sarkıttım. Sırtıma o vururken ben sırıtıyordum.

‘’hiçbir yere gidemezsin. Çünkü sen benim cennet gözlümsün. Karımsın ‘’deyince bana vuran elleri durdu. Arabanın önüne gelince onu indirdiğimde dolu gözleriyle bana bakıyordu. Yüzümü ona biraz daha yaklaştırıp  ‘’Ayşe… Ayşem… Benim cennet gözlüm. Karım. SENİ SEVMİYORUM. BEN SANA AŞIĞIM ‘’deyince gözlerinden damlalar süzüldü. Dudaklarımı dudakları ile birleştirdim. O kadar seviyorum ki onu. Ölecek kadar. Bundan sonra benim tek görevim onu koruyup ve sadece sevmek…

TESADÜFDonde viven las historias. Descúbrelo ahora