Ali'den Ayrılığım...

81 4 1
                                    

1

Ağustos ayı bizim için hızlı geçmişti. Artık haftanın tüm günleri çalıştığımız için çok fazla plan yapacak vaktimiz olmuyordu. Neyse ki işler de bu yoğunluğa paralel olarak iyi gidiyordu. Kafe giderek daha çok duyuluyordu.

Kazağım da bitti. Artık kışı bekliyoruz. Bu arada Umut da yüzmeyi iyice öğrendi. Pazar kahvaltımızı ailecek deniz kenarında yapar olmuştuk. Ailecek... Umut, Ali ve benden oluşan bir aile.

Anneannem evimize birkaç kere misafir olmuştu. Biz gidemediğimiz için o geliyordu. Bizim evde olmadığımız zamanlarda bile gelip Umut'la vakit geçiriyordu. Umut'la araları çok iyiydi. Anneannemle Suna Teyze'yi de tanıştırdım. Çok yakın arkadaş oldular. İkisinin de ortak sevdikleri vardı. Annem ve babam. Ve artık biz.

Ali'yle uyandığım her gün bin şükür sebebiydi. İkimiz de çok mutluyduk. Hayatımızdaki her şeyden memnunduk. Biz aileydik ve her şeye rağmen el eleydik. El ele olmaya da devam edecektik. Normalde yazlarını tatillerde geçiren Ali'nin tüm yazını benimle çalışarak geçirmesi bana ''acaba bıkacak mı bu şekilde yaşamaktan?'' sorusunu sorduruyordu bazen. Sonuçta onun alışkın olduğu hayat bu değildi. Ama o bunları bir an olsun düşünmediğini, en huzurlu yazını geçirdiğini söylüyordu. Bir de o kazağını giymek için bir an önce kışın gelmesini bekliyordu.

Yarın yeni bir dönem başlıyor, ikinci sınıf oluyorduk. Biz de tatile veda olsun diye hep birlikte bizde toplanmaya karar verdik. İyi ki de yapmıştık bu planı. Birlikte geçirdiğimiz en keyifli gece olmuştu. Sinema izledik, şarkılar söyledik, oyunlar oynadık, komik çocukluk anılarımızı konuştuk, hayaller kurduk. Bu geceye o kadar doyamamıştık ki dağıldığımızda sabaha karşıydı. Yarın hiçbir güç Ali'yle beni erken uyandıramazdı.

2

Sabaha karşı uyumamıza rağmen birkaç saat sonra Ali'nin telefonunun çalmasıyla uyandık. Telefondaki sesin ağlayarak konuştuğunu anlayabiliyordum. ''Tamam anne'' diye kapattı Ali telefonu.

-Ali? Kötü bir şey mi var?

Ali:

-Duru annem her şeyi öğrenmiş.

-İnanmıyorum. Çok kötü bu.

Ali:

-Benim hemen gitmem lazım. Annem yıkılmıştır. Bilet bulmakla uğraşamayacağım şu an. Arabayla gideceğim.

-Ama çok uykusuzsun.

Ali:

-İdare derim ben merak etme.

-Yiyecek bir şeyler hazırlasaydım.

Ali:

-Yok tatlım aç değilim. Yolda atıştırırım.

Kısa bir sürede hazırlandı. Çıkmaya hazırdı. İçim bir türlü rahat etmiyordu.

Ali:

-Duru'm aklın bende kalmasın. Hadi uyu sen.

-Haber ver bana sık sık.

Ali:

-Tamam tatlım yazacağım. Umut'u öp benim yerime. Sizi seviyorum.

-Biz de seni. Bekliyoruz burada.

Kaç aydan sonra onunla ilk defa vedalaşıyordum. İçime hüzün kaplamıştı. Koltuğa oturdum. Oyalanmak için televizyonu açtım. Birkaç saat dirensem de uyuyakalmıştım.

3

Uyandığımda hemen telefonuma baktım. İki mesaj vardı. İki kere haber vermişti.

''Nerelerdesin?'' diye mesaj attım. Cevap gelmemişti. Bu sefer aradım. Açmıyordu. Bir yarım saat kadar bekleyip tekrar aradım. Yine aynıydı. Kalkıp Umut'a kahvaltı hazırladım. Ona Ali'nin ailesini çok özlediğini, okul başlamadan önce gidip onları görmek istediğini söyledim. Bir kulağımda telefondaydı ama arayan yoktu. Umut'la kahvaltımızı yaptıktan sonra kafeye gittim. Tedirgin olmaya başlamıştım.

Burak:

-Duru, Ali uyanamadı değil mi?

-Ali'nin İstanbul'a gitmesi gerekti.

Burak:

-Hayırdır? Birdenbire nereden çıktı?

-Ailesi ile ilgili. Onu sonra anlatırım. Asıl başka bir şey var. Ali'ye ulaşamıyorum ben. Çok merak ediyorum.

Burak:

-Dur bir sakın ol öncelikle. Telefonunu açmıyor mu?

-Hayır kimse açmıyor. Ali beni bu kadar saat habersiz bırakmazdı. Bir şekilde ulaşırdı.

Herkes yanımıza toplanmıştı. Bekliyorduk. Ali'den gelecek olan tek bir haberi. Kötü bir şey düşünmemek için elimden gelen her şeyi yapıyordum. Sadece annesi ile ilgilendiği için aklına gelmemişti...

4

Gözümü açtığımda herkes bizim evdeydi. Anneannem, Suna Teyzem de dahil. Ali? Ali hala yoktu. Hatırladığım son şey anneannemin doktor çağırıp sakinleştirici yaptırmak istemesiydi. Ne kadar itiraz etsem de engel olamamıştım. 24 saattir uyumuyordum ve benim için endişelenmişlerdi. Bense Ali için endişeleniyordum.

-Ezgi?

-Efendim canım?

-Anneni aradın mı?

-Aradım Duru. Maalesef bir haber yok. Ali'nin annesi herkesin onun aldatıldığını öğrenmesiyle terk etmiş oraları. Telefonlarını da kapatmış. Hiçbir haber yokmuş.

Sakinleştiricinin etkisi olmalıydı, ağlayamıyordum. Gözümü tavana diktim. Bekledim... Bekledim...

5

Bugün tam bir hafta oldu. Ali'siz geçen bir hafta. Onun sesini duymadığım, ondan tek bir haber dahi alamadığım bir hafta. Geçen her gün eksiliyordum sanki. Her gün içimden bir şeyler kopuyordu. Korkuyordum bunu düşünmeye ama ''Ali yaşıyor mu?'' diye soruyordum hep kendime. Yaşıyorsa neden bize ulaşmıyordu? Artık telefonuna da ulaşılmaz olmuştu. Ona bir şey olduysa bunun bilmezliği ile nasıl yaşayacaktım? Ulaşabileceğimiz her yeri sorup soruşturuyoruz ama tek bir haber alamıyoruz. Hiçbir yerde kaydı yok. Sanki hiç öyle biri yaşamamış gibi... Evden dışarı adım atmıyordum, okula gidemiyordum. Elimde fotoğraflarımız ile akşam ediyordum. Arkadaşlarımız beni hiç yalnız bırakmıyordu. Kızlar bir haftadır benim ile kalıyordu. Umut'la ilgileniyor olmaları bile benim için yeterliydi. Umut'a bir şey söyleyemiyordum. Ne söyleyecektim ki? Ben de hiçbir şey bilmiyordum. Hiçbir şey yapmamak, boş boş beklemek beni daha çok üzüyordu ve en sonunda karar verdim.

-Bu böyle olmayacak. Ben İstanbul'a gideceğim.

Mert:

-Ezgi'nin ailesi bile bulamadı Duru. Sen nereden bulacaksın?

-Ben ne yapacağım böyle oturarak. Delireceğim artık.

Ezgi:

-Bekleyeceksin. Bekleyeceğiz.

Aynı YoldaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin