dyslexia | michael clifford | türkçe çeviri

three; unbalanced

+

Michael ve Misty konuşalı iki gün olmuştu ve o günden beri Michael her zaman Misty'nin aklındaydı.

O gün, ona söylediği şeyler aklında devamlı canlanıyordu, tekrar tekrar. Ve ne zaman kendini üzgün hissetse, bu olay aklına gelince iyi oluyordu.

Ama Michael, küçük sohbetlerinden sonra, onu görmezden gelmeye devam ediyordu. İngilizce dersinde olanlar yüzünden kendini kötü hissetmiş olabileceğini, bu yüzden de böyle bir şey söylemiş olabileceğini fark etti.

Öğlen yemeği sırasında, her zaman yaptığı şeyi yapacaktı. Okulun bodrum katına gidecekti. Her okulun, genellikle insanlardan kaçmak için kullanılmayan tüyler ürpertici ve tozlu bodrum katı vardı. Ama Misty bodrum katını oldukça konforlu buluyordu.

Bodrum katı hiç kirli değildi. Oldukça temizdi. Birbirine yakın duran yüzlerce kutu vardı. Sadece bu kadar. İçerde başka bir şey yoktu.

Koridorlar boş olduğunda, Misty bodruma gizlice girebilirdi ve muhtemelen müzik dinleyecek ve sessizliğin tadını çıkaracaktı.

Bodruma giden merdivenlere doğru yürürken, arkasından gelen ayak sesleri duydu.

Öğrencileri umursamayan temizlik görevlisi olabilirdi. Bu yüzden basitçe görmezden geldi.

Ama sonra biri, sol bileğini tutup onu çevirdi ve dengesini kaybetmesine yol açtı.

Önünde, sarhoş gibi gülümseyen Michael'ı fark etti. ''Nereye gidiyordun?'' sordu.

Elinde olamadan gülümsedi. Michael'ın konuşma tarzına ve genel olarak sesine hayranlık duyuyordu.

''Uh, Hiçbir yere.'' söyleyebildiği tek şey buydu.

''Cidden mi? Çünkü bodruma gidiyormuş gibi gözüküyordun. Neden?'' diye sordu ve Misty'nin artık bahane üretmesine gerek kalmamıştı. Zaten biliyordu. Sanırım artık gizli saklanma yeri değildi.

''İnsanlardan uzak bir yer.'' dedi gözlerinin içine bakmayı istemeyerek. Gözleri yeşilin, tarif edilemeyecek bir tonundaydı. Çok hoştular.

''Oysa orası biraz ıssız.'' güldü ve Misty omuzlarını silkti.

''Belki de sana arkadaşlık edebilirim? Eğer sana uygunsa tabii ki.''

+