40.Bölüm

1.2K 79 13
                                    

Yağmur koşup Songül'ü yoldan çekmişti ama kendi yere düşştü...

Kızlar da peşlerinden gitmişti. Eylül Songül'ü kucağına aldı ama Songül yerde çömelmiş ve hala ayağa kalkmamış olan Yağmur'u görünce korkuyla ağlıyordu...

Yağmur biraz sonra ayağa kalkıp yavaş yavaş Yağmur'un yanına geldi... ayağı ağrıyordu ama belli etmedi...

Yağmur : iyiyim canım, korkma bak, iyiyim... sen iyi misin?

Songül : iyiyim...

Yağmur: oh tamam..,

Eylül : naaptığınızın farkında mısınız siz? Bakın! Ya birşey olsaydı, ya o araba...

Meral : ya biz şey...

Cemre : şu konuyu kapatabilir miyiz artık? Yağmur, sen iyi misin?

Yağmur: iyiyim iyiyim... siz işinize geri dönün, ben de Songül'ü babasına götüreyim, onun için gelmiştim zaten...

Kızlar mahçuptu o yüzden birşey demezler...

Yağmur, Songülü Güney'in evine getirdiğinde Selin yoktu, Güney de Emre'yle oynuyordu.

Yağmur : Songülcüm... bugün olanları babana anlatma tamam mı canım? Korkmasın, sonra çok üzülür

Songül : tamam... babam ağlamasın

Güney: hanımlar, hoşgeldiniz

Yağmur : hoşbulduk...

Yağmur içeri girerken Güney onun yavaş yavaş yürüdüğünü farkeder, sonra da dizinin kanadığını farkeder...

Güney: Yağmur! Dizine ne oldu senin?

Yağmur : düştüm de önemli birşey yok

Güney : nasıl birşey yok? Nasıl kanıyo dizin... dur ben pamuk falan getiriyim, en azından temizleyelim...

Ali de Songül'ün hala yurtta olduğunu ve Güney'e götüreceklerini düşündüğünden yurda gelir...

Eylül : canım? Ben de şimdi çıkacaktım. Sen neden geldin?

Ali : Songül'ü götürecektik ya

Eylül: ya ben sana söylemeyi unuttum, Yağmur gelip aldı Songül'ü

Ali : aa tamam o zaman... e hadi gel eve gidelim o zaman...

Güney, Yağmur'un dizine pansuman yaparken Songül de onları izliyordu...

Songül : çok acıyo mu?

Yağmur : acımıyo canım...

Songül : ben de bi sefer düşmüştüm, babam hiç acıtmamıştı...

Güney : Yağmur, gerçekten hiç birşey yokken düz yolda düştün öyle mi?

Yağmur : evet...

Güney : bizim kızlar mı yaptı yoksa? Yani yapacaklarını sanmıyorum ama Meral ve Kader sinirlilerdi, ne yapacaklarını kestiremiyorum...

Yağmur : hayır hayır, yok öyle birşey saçmalama Güney

Güney : iyi tamam... bu arada Emre o kursa daha ne kadar devam edicek?

Yağmur : şey bilmem ki... neden sordun?

Güney : hocasını pek gözüm tutmadı da...

Yağmur : neden bilmiyorum ama Emre de sevmiyor... bence işinde çok iyi bir adam, hem çocuklarla da ilgili.

Güney : bilmiyorum. Ama bence başka bir yere yazdır...

Ali ve Eylül arabada da konuşmaya devam ediyorlardı...

Ali : bugün çocuklar çok mutlu oldu biliyor musun? Hatta onları karakola geri getirince, çocuklardan birinin ailesini bulduk, çocuk ailesine ne kadar eğlendiğini anlatıp durdu

Eylül : yaa, ne kadar güzel...

Eve gidip başbaşa oturup film izlediler...

Eylül : ya ne kadar kötü bir sonla bitti... kadın çocuğunu göremeden öldü...

Ali : evet... ben de film güzel bir sonla bitiyor sanıyordum...

Eylül: kardeşim de göremedi kızını... bir kez olsun kucağına alamadı..

Ali : evet... ama Songül çok şanslı. Onun için canını verecek bir babası, ona annelik edecek dört tane teyzesi var... her çocuk onun kadar şanslı değil. Annesi ölünce babası tarafından terkedilenler, şiddet görenler, çalıştırılanlar var...

Eylül: çok korkunç... bir baba bunu çocuğuna nasıl yapar?

Ali : bir keresinde bana amirim şöyle demişti, kadınlar bebek rahimlerine düşer düşmez anne olurlar, onu hissederler, tüm hormonları alt üst olur, onlar çoktan annedir. Ama babalık öyle değil, bebek doğduktan sonra baba olmaya başlar bir insan demişti.

Eylül gülümser...

Eylül: galiba öyle... ama Güney öyle değildi, hatırlıyor musun, Songül hamileyken nasıl üstüne titrerdi...

Ali : evet, Songül isyan ediyordu hatta (gülerek)

Eylül: canım kardeşim benim...

Ali, Eylüle sarılır...

Ali : Eylül...

Eylül: efendim...

Ali : ben de baba olmak istiyorum...

Kırgın ÇiçeklerWhere stories live. Discover now