Eylül ve Kader'in şaşkın bakışları arasında içeri giren Poyraz'dı, Yağmur'un erkek kardeşi...
Kader : aa! sen...nasıl...neden...
Poyraz : merhaba hanımlar... nasılsınız?
Eylül : iyiyiz Poyraz iyiyiz... biz sadece şaşırdık.. dimi Kadercim?
Kader : evet...yani baya şaşırdık. Senin ne işin var ki burda?
Poyraz : aslında Yağmur ve Güneyle karşıdaki kafede buluşacaktık. Yağmur çağırmıştı, ama işte ben biraz erken gelmişim, aslında biraz değil, baya erken geldim. Bu yüzden orda beklemek yerine buraya geldim ama anlaşılan biraz sıkıntı oldu... dışarıdakiler beni içeri almak istemediler falan...
Eylül : ya pardon... burası kız yurdu ya, erkekleri alırken dikkatli davranıyoruz, anca veli falansa rahat girebiliyorlar. Önceden haber verseydin, sorun olmazdı, onlara söylerdik geleceğini.
Poyraz : anladım, sorun değil... habersiz gelende kabahat zaten... Yağmur burasının sizin olduğunu söyledi, harika bir iş yapıyorsunuz..
Kader : teşekkür ederiz..
Kader'in gözlerini Poyraz'dan ayırmaması, sürekli sırıtıp durması ve heyecanla sürekli saçıyla oynaması Eylül'ün dikkatini çekmişti, gülümsedi Kader'e ama Kader onu görmüyordu bile... Eylül bu yüzden onları yalnız bırakmak ister, bir bahane bulur... ayaklanmıştı ki Kader Eylül'e döndü...
Kader : Eylül? Nereye gidiyorsun?
Eylül : dışarı.. Ali ile konuşucam, sen burdasın zaten
Kader : hee tamam... selam söyle enişteye
Eylül : söylerim..
Eylül gülmesini bastırarak dışarı çıkar, Kader de Poyrazla koyu bir sohbete dalmıştı...
Yağmur, Güney'in moralinin bozuk olduğunu farketmişti, onun kafasını dağıtmak için dışarı götürmeyi teklif eder. Güney'in hiç keyfi olmasa dahi, aklında annesinin söyledikleri dolanıyordu. Yağmur'u üzüp daha fazla kırmayacaktı...
Yağmur, Güney'i bir kafeye getirmişti, canlı müzik yapan bir gurup vardı, kenarda sakince şarkılarını söylüyordu, onlar da müziği dinleyerek kahvelerini içiyordu, ikisi de konuşmuyordu...
Güney : ya kusura bakma Yağmur, senin de keyfini kaçırdım. Böyle olsun istemezdim. Ama bugün So-...
Yağmur : bana açıklama yapmana gerek yok Güney. Ben her şeyi biliyorum, annen bana söyledi, merak etme. Anlıyorum da seni zaten, senden bir şey beklemiyorum bugün, sadece biraz kafan dağılır diye getirdim ama istemezsen..
Güney : hayır hayır.. iyiyim.. yani, sonuçta alışmam gerek dimi? Her yıl böyle olamam, buna alışmam, kabullenmem gerek...alışmam lazım..
Yağmur : kızın için..
Güney : kızım için.. senin için...
Güney susup utanarak şarkı söyleyenlere çevirir bakışlarını. Karısının, biricik Maria'sının ölümünün seneyi devriyesinde konuştuğu şey bu mu olmalıydı? Böyle bir günde başkasıyla flört etmek, ne derece doğruydu?
Şarkı bittiği sırada solist yeni şarkıya geçeceğini belirtmişti...
Solist : sıradaki parça, sevip de kavuşamayanlara gelsin..
Güney acıyla gülümsedi ve içinden bu şarkıyı biricik Mariası Songüle armağan etti... şarkı başlar başlamaz Güney de hafifçe eşlik etti soliste. Kızıyla yapayalnız kalmış bir adamın çaresizliğini anlatıyordu bu şarkı. Tam da beni anlatıyor diye düşündü Güney...
Bir yüzük olacaktı parmağında
Onlarca yıl onlarca yıl geçti oysa
Bir tebessüm kaldı
İkimizin de dudaklarındaSaçlarımıza beyaz düşmemişken..
Farklı hayatlar seçmemişken..
Durdurmadık, durduramadık zamanıSolist hemen önündeki adamın içli içli şarkıya eşlik ettiğini farkedince hemen mikrofonu ona doğru uzatır...
Kendisi bile bilmiyor ama
Hatırlatsın diye seni bana
Gözleri pek andırmasa da,
İsmini verdim küçük kızımaBir yüzük olacaktı parmağında
Onlarca yıl onlarca yıl geçti oysa
Geçmiş günleri hatırlayınca.
Keşkeler keşkeler kalıyor bana.Yağmur ise bu esnada kendini ağlamamak için zor tutmuştu. Güney büyük bir aşkla seviyordu eski karısı Songül'ü... ölse bile hala kalbinde olan oydu, kendisi değil... Güney'in o perişan, üzgün halini görünce kahroluyordu, onu daha önce hiç böyle çaresiz ve özlem dolu görmemişti. Anlamıştı ki Güney kendisini öyle büyük bir aşkla sevmemişti, sevmeyecekti... aklında da kalbinde de olacak olan eski karısıydı, o değil... Bu yüzden Yağmur bir karar alır...
