•2•

12.2K 660 354
                                    

Kabul ettim. Amacım o canavarları bulmak değildi. Çünkü onlar yok.

Ayrıca şu dünyada ki tek canavarlar insanlardır!

Benim amacım onun daha akıllıca davranmasını ve düşünmesine sağlamaktı. Biliyorum acısı büyük. Ama doğru düşünmek zorunda. Hepimiz için geçerli bu. Ona asıl düşüncelerimi söylemeyeceğim. Yoksa beni kötü birisi sanabilir. Hatta benim bir vampir olduğumu bile idda edebilir. Umarım gece bir sıkıntı olmaz.

Hazırlıklar bile bizi yormuştu. Birlikte ortaya oturup sohbet ettik, gülüştük. Cidden çok komik insanlar vardı. Aslında onları ilk defa görüyorum. Okulda pek rastlamadım. Burada, başıma bunların geleceğini hiç düşünmezdim. Ağlasam mı gülsem mi? Hiç bilmiyorum.

Ay gökyüzünde, yıldızların arasındaki yerini aldı. Herkesin uykusu olduğu için erkenden çadırlarına girdiler. Ben ise hala neler olucağını düşünüyordum. Birkaç dakika gökyüzünü izledikten sonra çadırıma girecektim ki Soo-Min kolumdan tuttu. "Gidelim." dedi. Derin bir nefes aldım ve kafamla onayladım.

Çadırındaki çantasından bir silah çıkarmıştı. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Cidden bu kadar mı inanıyordu onlara. İçinde küçücük bir şüphe bile yok muydu? Sanırım beni farketmiş olacak ki bu silahın kendimizi korumamız için olduğunu ve korkmamı söyledi. Tek korktuğum şey Soo-Min'di. Beni yaralamasından değil, masum bir hayvana veya birine zarar vermesinden korkuyordum. Fazlasıyla psikolojik sorunları vardı.

Gittikçe hızlı yürüyor, elindeki silahı sıkıca tutuyordu. Fazla derine gitmiştik. Onu uyardım, kaybolucaktık. Ama onun nasıl gözü döndüyse beni takmadı bile.

Bir anda durdu ve konuşmaya başladı:

"Duyuyor musun?"
"Neyi?"
"Sadece dinle."
 
Kulaklarımı dört açıp dinledim. Dal çıtırtılarıyla ayak sesleri duyuluyordu. Bu kimse adımları çok yavaştı. Doğru söylemek gerekirse çok korkmuştum. İçimden "Gerçek değiller." diye sayıklamaya başladım. O sırada Soo-Min:

"Bu bir zombi olmalı. Bu kadar yavaş yürüyen ve burada yaşayan tek canavar zombi. Korkmana gerek yok. O bizi yakalayana kadar biz onu öldürmüş oluruz."
"Ya bir hayvansa?"
"Saçmalama. O bir zombi, eminim."
"Ah~iyi bare. Sen herhalükarda güvendesin."
"Evet, silahım var."
"Silahın olduğu için demedim. Biliyorsun zombiler beyin yiyiyor."
"Ha ha ha! Çok komiksin. Cidden bunca şeyin arasından bir de seninle uğraşamayacağım. Sen de uğraşma."
"Bu kadar alıncağını bilsem söylemezdim. Neyse sana onun bir hayvan olduğunu ispatlayacağım."

Nasıl bir delilik yaptığımı bilmiyordum. Ama gerçeği hem kendi gözümle görmek hem de göstermek için her şeyi yapabilirdim. Arkamdan koşucaktı ama ayağı bi şeye takılmış çıkmıyordu. "Yardım et!" diye bağırdı. Arkamı döndüm, yanına gittim. Cidden çok kötü sıkışmıştı. Aslında ayağının sıkıştığı yer tuzak gibiydi. Özenle hazırlanmış gibi. Bunu ikimizde anlamıştık. Ayak sesleri gittikçe yaklaştı. Ben ise ne yapacağımı bilemedim. Gidip yardım getirmemi söyledi. Ama onu burda yalnız bırakamazdım, o yüzden reddettim.

Beni arkasına alıp silahını karşıya doğrulttu. Karşıya baktım. Biri vardı. Yüzü görünmüyordu, sadece karanlık bir beden ve rüzgarla birlikte hafif uçuşan bir pelerin. Soo-Min kısık bir sesle "Vampir." dedi. Bu cidden olabilir miydi?

Ağzını açtığında bembeyaz sivri dişleri göze batıyordu. Evet, o bir vampirdi. İnanmakta zorlanıyordum ama bu yaratıklar cidden varlar.

Soo-Min silahı sıkmak üzereydi. Bir yandan korkuyordu ama çok ciddiydi. İşin garibi vampir bize hiç yaklaşmıyor. Sadece dişlerini gösteriyordu. Amacı "sadece" bizi korkutmak gibiydi.

Dikkatlice ona baktım ve gözleri... Artık o bembeyaz dişleri gözümü kamaştırmıyordu. Çünkü gözlerine hapsolmuş durumdaydım. İleri 1 adım attım. Soo-Min bana baktı. Soo-Min'e "Yapma." dedim. Bana şaşırarak baktı ve silahı sıktı.

Lütfen vote verip yorum yapın vampirlerim❤Bugün yorgun olmama rağmen uğraşıp yazdım. Lütfen♡

Vampir | KTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin