•4•

10.2K 652 119
                                    

Bütün gece? Gözetim? Hayır, tanımadığım hatta bir vampirin gece boyunca başımda beklemesini istemiyorum.

Gözlerim kocaman açık, anlamsız bir biçimde ona bakıp durdum. O ise hala çok ciddi bakıyordu. Sanki bu adamın güldüğünü görsem rahatça ölebilirimdim.

Kolumdan tuttu. Çok zanik tutmuştu. Beni büyük bir eve götürürdü. Cidden ev çok güzeldi. Temiz ve düzenliydi. Tek bir toz bile görünmüyordu. Ben böyle etrafa bakarken o konuşmaya başladı:

"Odan bu tarafta."

Gösterdiği tarafa baktım. Orada bir oda yoktu. Kapkaranlık bir koridor vardı.

"O karanlığın içinden geçmek istemiyorum."

Dedim. Ciddi bakışlarını gözlerimden ayırmayarak:

"Alt tarafı bir karanlık."
"Korkuyorum."
"Bu evde ışıklar açılmaz. Ay ışığıyla yetin."
"Ah~cidden. Neden ki?"
"Canım öyle istiyor."
"Ama benim istemiyor."
"Bence şansını daha fazla zorlama."

Yutkundum. Ama bir yandan da inatçılığım geçmiyordu. Çünkü karanlık bedenime örtüldüğü gibi kalbime de örtülüyordu. Bu yüzden nefes alış verişlerim zorlaşıyor, kalbim ağrıyordu. Bunu kimseye söylememiştim. İnsanlara pek güvenim olmadığı için kendim hakkında pek bir bilgi vermem, ne kadar zorluk çeksem de. Ama şu an bir vampir bana konaklayacak bir yer sunuyor ve beni diğer yaratıklardan korudu. "Sanırım şimdi cidden söylemem gerek." diye düşündüm ve sorunumu anlattım. Kaşını kaldırdı, gözlerini devirdi. İstemeye istemeye koridorun içinde birkaç adım attı. Karanlığın içindeyken pencereden ay ışığı yüzüne vuruyordu. İlk defa böyle mükemmel bir manzarayla karşılaştım, evet o bir manzara. İzleyip izleyip bıkmayacağım bir manzara. Ah, hayır sus. Sadece ne yapmak istediğini anlamalıyım.

Ben böyle iç sesimle tartışırken Taehyung elini kaldırdı ve koridorun duvarındaki düğmeye bastı. Düğmeye bastığında koridor tamamen mor bir ışıkla kaplandı. Koridor görüdüğünden büyükmüş. Ayrıca çok ferah. Ama en güzeli duvarlarında asılı olan renk renk çiçekler vardı. Mor ışıkla çiçekler birleşince saatlerce koridorda durasım geliyordu. Simsiyah bir evde böyle bir yerin olması beni şaşırtmıştı. Tam konuşmaya başlayacaktım ki Taehyung:

"Tek bir kelime bile etme. Beni takip et , seni odana götüreceğim. "
 
Dediğini yaptım. Koridorun sonundaki odanın kapısını açtı. Oda biraz büyüktü. Bütün ev gibi burası da temizdi. Geometrik hastalığı olanlar buraya gelse mutluluktan ağlarlardı sanırım.

Taehyung odadan çıktı. Nereye gittiğini bilmiyorum. Ama geri döneceğine eminim. Ben de o sıra dolapları karıştırdım. Dolabın içinde çerçevede bir resim vardı. Bir aile resmiydi. Bir küçük erkek çocuk, anne ve baba kocaman vampir dişleriyle gülümsemişlerdi. Korkmam gerekirdi. Ama çok tatlı bulmuştum ve ben de onlar gibi kocaman gülümsemiştim. O sıra Taehyung içeri girdi. Elimden hemen çerçeveyi çekti:

"Sakın eşyalarıma dokunma."
"Şey, o senin ailen mi?"
"...Evet"
"Onlar nerde?"
"Bilmem. Ölmüşlerdir."
"Ne? Onlara ne olduğunu bilmiyor musun?"
"Yat artık. Sabah seni erken kaldıracağım. Sakın tehlikeli bir şey yapmaya kalkışma, bunu hissederim. Yani senin zararına olur."
"Neden tehlikeli bir şey yapayım ki?"
"Sen bir insansın."
"Anlatacak mısın?"
"Neyi?"
"Size ne yaptığımızı."
"Eğer şimdi uyursan uyandığında istediğin kadar soru cevaplayacağım."

Hemen yatağa yattım. Sırtımı döndüm. Gözlerimi sıkıca kapatıp uykuya daldım. Çok uykum olduğu için kısa süre içinde uyayabildim.

Sabah gözlerimi açtığımda başımda duran Taehyung'u gördüm. Biraz korkmuştum. Doğruldum:

"Ne işin var senin burda."
"1. Burası benim evim. İstediğim yerde dururum.
2. Gözetim altımımda olacağını söylemiştim."
"Nasıl yani? Geceden beri başımda mı bekliyorsun?"
"Evet."
"Hiç uyumadın mı?"
"Hiç uyumadım."

Korkmuştum. Bütün gece beni izlemiş. Gidip elimi yüzümü yıkadım. Herkes kapıyı çalıp benim durumumu soruyordu. Taehyung hepsini geri yolluyor, belli bir saatte duyuru yapacağını söylüyordu.

Bana kahvaltı hazırladı. Acıkmıştım ama sorularımı sormak istiyordum. O sofrayı kurarken hemen atıldım:

"Artık sorabilir miyim?"
"Hayır."
"Ama cevaplayacağım demiştin."
"Söz vermedim."
"Ah cidden çok yalancısın. "
"Ben yalancı değilim. Sadece söz vermedim."

Serçe parmağımı uzattım:

"O zaman söz ver."
"Serçe parmağınla ne yapıyorsun öyle?"
"Söz vereceksin işte."

Onun serçe parmağını aldım ve kendi serçe parmağımla birleştirdim. Elleri çok soğuktu. Bana soran gözlerle baktı.

"Artık söz verdin."
"Ne? Ben söz vermedim."
"Ama benle birlikte söz işareti yaptın."
"Ama s-"
"Ama yok. Söz verdin artık. Sormama izin vereceksin ve cevaplayacaksın. "

Sanırım kabul etmişti.

Vampir | KTHWhere stories live. Discover now