9.Bölüm ☀ Kadir Cerrah.

165 17 5
                                    


Adım, öfkeyle mühürlenmiş dudaklar arasından rüzgâra karışan bir uğultu gibi yavaşça dökülürken, gözlerim mezar taşının hemen uzağında bulunan ağacı buldu. Uzun gecenin karanlığından dolayı koyu renkte duran ağacın, anlatabileceği çok şey vardı. Sanki arkamda duran kişiyi biliyor ve az sonra yaşanacak cinayete sessiz kalmak için kendini gizler gibiydi.

Ölümü bu kadar kolay kabullenen birisi değildim.

Belimdeki silahı yavaşça kavrarken, ''İlginç.'' diyen bir ses geldi arkamdan. Ses tonu, ölümün ezgisine baş kaldıracak cinstendi. Bu güzel dolunayın olduğu gece, ölüm tangosuna davet edilmiş gibi hissediyordum kendimi. Bu ses, başımı döndürüyordu.

''Bir dedektife göre fazla cesursun.''

Gözlerimi kapattım. Bu kişinin kim olduğunu bilmek çok da zor değildi.

''Bir ölüye göre fazla canlısın.'' dediğim esnada kast ettiğim şey Kadir Cerrah'ın ölüm hikayesiydi.

Gerçekleri artık biliyordum. Kuzey, Kadir Cerrah'ın ta kendisiydi.

''Tanrı'dan korkmuyorsun dedektif.'' derken sesinde bir his aradım fakat yoktu. ''Ölüm meleği kılığında karşına çıkmamış olmam, seni öldürmeyeceğim anlamına gelmiyor.''

Yutkundum.

''Ben-''

''Vazgeç.'' dedi ve ölümün sessizliğine tok bir ses bıraktı. ''Benim peşimden gelmekten vazgeç.'' Silahın namlusunun gittikçe bana yakınlaştığını hissediyordum. Toprak zeminde atılan bir ses, kalbimi yerinden çıkartmıştı. Kendimi dondurulmuş bir balmumu heykeli gibi hissediyordum. Katil arkamdaydı ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

''Ölümü bu kadar erken davet etme. Daha yapacağın şeyler olduğunu düşünüyorum. Neden intihara meyilli bir aptal gibi davranıyorsun?''

''Peki ya sen?'' derken tüm cesaretimi sesime yüklemiştim. ''Neden alçak bir adam gibi yeşil gözlüleri ve masumları öldürüyorsun?''

Ortamda oluşan tek şey sessizlikti. İki ruhu ayıran o büyük boşlukta yankılanan sessizlik, yerin yedi kat altında yanan insanların çıkarttığı çığlıklarla örselenmekteydi.

''Babanın izinden gidiyorum diyelim.'' Namlu, şimdi tam arkamdaydı. ''Masumlar koleksiyonu yapmak yerine, bir yeşil göz koleksiyonunu tercih ediyorum. Ah inan bana, yaşattığı zevki doruklarına çıktığım bir sevişme esnasında bile alamıyorum.''

Güldü. O kadar soğuk bir gülüştü ki... İnsanın tenini bıçak gibi ürpertecek ve görünmez bir kanın aktığına şahitlik edecek kadar gerçekçiydi.

''Kelime oyunu yapıyorsun. Seni şu anda burada öldürebilirim, Kuzey. Burası sana tanıdık geldi mi? Tam da mezarının başındayım. Senin, insanları öldüğüne inandırdığın o mezarının başında. Bak şuraya, bomboş... Aynı senin gibi! Çocukken öldüğünü iddia ediyorsun fakat şimdi tam arkamdasın.''

Başım ile beraber, tüm bedenimi bir hışımla çevirip arkaya döndüğümde, namlu tam gözlerimin hizasındaydı. Onu gördüm, güzel kirpikleri, dolunayın cılız ışığı altında parlayan güzel kahverengi gözleri ve kemerli bir burnu vardı. Yüzünün her hattı belli olmasa da kalın güzel dudakları, suratını kaplayan kirli sakalı ve öfkeli bir surat ifadesi vardı.

Tek kaşını havaya kaldırdı. Suratında kaşından başka tek bir mimik dahi hareket etmiyordu.

''Beni kimse öldüremez.'' silahını yavaşça aşağıya indiriyordu. ''Ben istemediğim sürece, beni kimse göremez. Ben istemediğim sürece, kimse benim adımı duyamaz.'' Silahın ucunu şah damarıma doğru yasladığında, tüm vücudumun gerildiğini hissettim.

İntihar Süsü.Where stories live. Discover now