18.Bölüm ☀ İhanet.

113 5 0
                                    

''Bunun ne işi var burada?''

Cümleler dudaklarımdan harf harf dökülüyor, gecenin soğukluğuna karışıp gidiyordu. Kuzey'in sıcak nefesini ensemde hissediyordum. O da meraklı bakışlarıyla homurdanıyor, bir şeyler söylemeye devam ediyordu.

O sırada bir ayak sesi, dikkatimi dağıtmıştı. Başımı bir hışımla sağa çevirdiğimde, Kuzey mekanik bir ton ile bir şeyler söylüyordu.

''Ne halt ediyor bu?''

''Ayaz?''

Ayaz, tüm heybeti ve dik duruşuyla hepimizi arkasında bırakmış ve kendini kurban edercesine olay mahalline doğru ilerliyordu.

''Ayaz, dur-''

O sırada dudaklarıma kapanan bir el ve belime sarılan bir kol yüzünden geriye çekilmiştim. Dudaklarıma ısrarlıca baskı uygulayan elin sahibi, aynı zamanda kulağıma fısıldayan adam ile aynıydı. 

''Sessiz ol.'' dedi usulca Kuzey. ''Bizi duymamalılar.''

O sırada cihaz, elimden kayıp gürültüyle yere düştüğünde, Ayaz bunu örtbas edercesine boğazını temizlemiş ve güçlü birkaç adım sonrası kendini olayların koyuluğuna bırakmıştı.

Neler olduğunu göremiyor ve üstüne üstlük sesimi dahi çıkartamıyordum. Gecenin karanlığında parlayan yıldızlara baktım. Başımı gökyüzüne çevirdiğimde, algılarım daha bir açılıyor ve seslere daha kolay kulak kesilebiliyordum.

''Nereden çıktı bu?'' Bu ses, Mersa'ya aitti.

''Sen de kimsin?'' Üçüncü bir şahsın sesi.

''Tanrım, Mersa? Bize davetsiz misafirler olduğunu söylememiştin. Bu özel bir toplantıydı. Sen, sen bize yalan söyledin.''

''Hayır.'' diyordu Mersa, ''Pekâlâ bir yanlışlık olmalı... Semih?''

Sesler bir anda bıçak gibi kesilmişti. Ayaz'ın alaycı kahkahasını duyduğumda, gülümsedim. Artık içeriye dalma vaktiydi. Dudaklarıma baskı uygulayan elini tırmalarcasına dudaklarımdan ayırmaya çalışırken, Kuzey belime baskı uygulamaya devam ediyordu.

''Rahat dur.''

Kesinlikle rahat durmuyordum...

''Ayaz Ateş.'' demişti Ayaz. Kendi ismini zikrederken, karanlığın ve duvarların arasından onu hayranlıkla seyrediyordum. Aynı ilk gün ki gibiydi. Aynı ilk tanıştığımız an gibi...

''Beni Zorbey'ler iyi tanırlar. Öyle değil mi Semih Zorbey?''

Gözlerim neredeyse faltaşı gibi açılmıştı. Bu puzzle'da bir yanlışlık vardı. ''Ne?'' dedim cılız bir şekilde. ''Olamaz.''

''Siz tanışıyor musunuz?'' dedi Mersa. Her şeyden habersiz bir Tanrı gibiydi. Oysaki cehennemine aldığı meleklerini sorgulamadan etmezdi.

''Tanışma faslını geçtiğimizi sanıyordum.'' Ayaz, otoriter bir tavırla cümlesini kurduğunda, daha fazla yerimde duramayıp Kuzey'in bir boşluğunu yakalamış ve neredeyse aradan sıvışmıştım. Kuzey'in hapsinden kurtulmuş Ayaz'a doğru ilerliyorken... Kuzey'in, ''Sevgilin de sen de aynısınız.'' dediğini duyuyordum.

Yüzümdeki anlamsız gülümsemeye engel olamazken, Ayaz'a doğru bir adım atmaya yeltenmiştim. Kirli duvarların ardından atacağım bir adım sonrası, artık görünmezlik pelerinini yok etmiş bir kadın olacaktım. Rus istihbaratı ve diğer iki kişi dışında herkes, benim de burada olduğumu bilecekti.

Atacağım adımı geri çekmeme sebep olan şey, olayların baş kahramanı olduğu iddia edilen Semih'in o tanıdık, kalın ve iğrenç sesiydi.

''Git buradan, Ateş.''

İntihar Süsü.Where stories live. Discover now