Protectors

5.8K 390 286
                                    

Selam, bir anda gelen istekle Doctor Strange hakkında bir hikaye yazmaya karar verdim. Aklımda hiçbir şey yoktu, her şey çok ani gelişti. Umarım güzel bir şeyler ortaya çıkarabilirim. Şimdiden iyi okumalar. Beğenmeyi ve yorum atmayı unutmayın! Fikirlerinizi cidden merak ediyorum. Sizi seviyorum.


Sonsuzluk taşları evrendeki en güçlü şeylerdi. Her taşın muazzam bir gücü vardı, her taş kudret doluydu, her biri özeldi ama içlerinden biri vardı ki diğerlerinden çok farklıydı. Ruh taşı... O çok daha özeldi. Diğer taşlar koruyucularını seçerken, o koruyacağını seçmişti. Bu hikayede kahraman taşı korumuyordu, taş onu koruyordu. Taş ona bir şans vermişti ve bu şansı iyi değerlendirmesi lazımdı. Sıradan bir insandan bahsediyoruz aslında. Birkaç özelliği dışında...

***

"Doktor Winston? Telefon size efendim."

Genç kadın kendisine seslenen hemşireye bakıp kafasını salladı ve seri adımlarla onun yanına ilerlemeye başladı. Topuklu ayakkabıları zeminde tok bir ses çıkarırken merak içini kavuruyordu. Aramasını beklediği biri yoktu, hiç olmamıştı da. Telefonu alırken onu uzatan hemşireye tebessüm etti ve dudaklarını kıpırdatarak teşekkür ettiğini belirtti.

"Elizabeth Winston, kimle görüşüyorum?"

"Liz, zamanı geldi." Sesi tanıdığında gerildiğini hissetti. Aramasını beklemekten ziyade aramasını hiç istemediği biri aramıştı. Bu normal bir sohbet için yapılan aramalardan değildi, nasılsın diye sorulmayacaktı, gülünmeyecekti. Bu arama tehlike geliyor demekti. Bu arama... savaş geliyor demekti. Yutkunup derin bir nefes aldı.

"Geliyorum, Stark." Telefonu kapattı ve hızlı adımlarla odasına yürümeye başladı. Neden şimdi diye düşündü? Erken değil mi? Umarım gereğinden çok çok erkendir ve bu bir garantiye alma aşamasıdır diye düşündü. Kapıyı kapatır kapatmaz önlüğünü çıkarıp askıya astı ve masasının altındaki çekmeceye gitti. Kilidi açıp içindeki zarfı çıkardı.

"Pekala Liz, doktorluğa veda zamanı." Düzenli masanın tam ortasına istifa dilekçesinin bulunduğu zarfı bıraktı ve çantasını alıp odadan çıktı. Düz koridordan yürürken birden hissettiği şey ile elini başına yerleştirdi. Bir iki saniye sonra acil kapısından içeri sedyeyle bir hasta girdi. Doktorlar ve hemşireler sedyeyle birlikte koşuyordu. Tam Elizabeth'in yanından geçerken durdular.

"Lanet olsun! Hasta eks." Kadın başını eğerek yoluna devam etti. Bunun olmasından nefret ediyordu. İyi onca özelliğin arasından taş ona bu kötü özelliği de bahsetmişti. Ölümleri hissedebiliyordu.

"Winston, nereye böyle? Bugün nöbetçisin sanıyordum, hatta ikimiz için pizza söylemiştim."

Durup gülümseyerek kendisine doğru yürüyen genç adama baktı. "Masamın üzerindeki zarfı gereken yere teslim et olur mu?" Adam kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Neden bahsediyorsun?"

"Görüşürüz Brad, ya da görüşmeyiz... emin değilim. İyi nöbetler." Bir şey demesine izin vermeden kapıdan çıktı ve otoparka gitti. Çantasından çıkardığı anahtarın açma tuşuna bastığında siyah arabanın farkları yanmıştı. Kendini sürücü koltuğuna attı ve çantayı yana fırlattı. İstikamet belliydi... Avengers Kulesi'ne gidiyordu.

***

Başta Tony Stark ve Steve Rogers olmak üzere Avengers yıllardır planladığı projeyi yürürlüğe koymuştu. En başından beri varlığından haberdar olunan tehlike yaklaştığının sinyallerini vermişti. Bunun için alınacak önlem belliydi. Tüm özel insanları bir araya getirmek.

Vertigo(Doctor Strange)Där berättelser lever. Upptäck nu