birinci saat

11.2K 990 1.7K
                                    

You pull me in and say you want me
I need to see how deep it goes
You whisper in my ear, you love me
Is it enough, I wanna know?
——

Draco biri bizi bulama kadar buradayız demişti ancak Harry pes etmiş bir şekilde geri çekildiğinde bile kendisi hala kapıyı açmaya çalışıyordu. Harry onun bu ısrarlı denemelerine gözlerini devirdi. "Benimle kilitli kalmaktan mı korkuyorsun Malfoy? Korkma, ben de sana bayılmıyorum."

Draco huysuzca ona doğru döndü ve birkaç adım yaklaştı, şu an tehlikeli görünmekten çok sinirli bir civcive benziyordu. "Asıl senin korkman gerekmiyor mu Potter? Bu odada yalnızız, sana neler yapabileceğimi bir düşün."

Harry meydan okuyan bir gülümsemeyle ona baktı, "Bana ne yapabilirsin ki?"

Draco daha çok yaklaştı, şimdi neredeyse dip dibelerdi ve biri beklentiyle solurken, diğeri karmaşık hislerle doluydu. "Seni öldürmek istediğimi sanıyorsun değil mi?" Draco'nun bakışları daha da karanlıklaştığında Harry anlık sinirle Draco'nun yakasından kavradı, suratları dip dibeydi şimdi. "Sabaha buradan ikimizin de sağ çıkmasını istemiyorsan şansına küs, sen bana ne yapmak istersen iste, ben sana dokunmaktan bile nefret ediyorum, anladın mı?"

Draco mermer gibi beyaz ve uzun parmaklarını Harry'nin yakasındaki ellerine sardı ve ellerini yakasından ittirdi. Elleri anlık buluşmuş olsa da Harry garip hissetmesine engel olamıyordu. Açıkça Draco'nun elleri en az bu oda kadar soğuktu, hatta kalbi kadar soğuktu. Yine de ellerine temas ettiğinde hemen kaçmak istemişti dokunuşundan. Neden böyle hissetmişti? İğrenme değildi bu, daha farklı bir histi ancak o an adını koyamadı.

"Bana dokunmaktan nefret ediyorsun." diye tekrarladı Draco. Sesi düz ve kısıktı, aslında daha çok kendisine tekrarlıyor gibiydi. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Harry'nin yanından yürüyerek geçti ve ileride yere oturdu. Üzerinin kirlenmesini bile önemsemeden hem de. Hem hiçbir şey umurunda değilmiş, hem de olan biten her şeyi kafasına takan biriymiş gibi duruyordu. Harry onu asla çözemiyordu açıkçası.

Daha sonra o da odada dolanmaya ve bir çıkış yolu düşünmeye başladı. Onunla sabaha kadar nasıl kalacaktı, aklı almıyordu!

Büyük sessizlik aralarına huzursuz bir hisle çöktüğünde dakikaların nasıl geçtiğini anlamak güçtü Harry için. Çünkü eh, GEÇMİYORDU! Burada onunla kilitli kalmak tek başına kilitli kalmaktan daha kötüydü çünkü Draco oturduğu yerde, o siyah takım elbisenin içerisinde model gibi duruyordu. Son konuşmalarının üzerinden yirmi dakika geçmiş olduğundan beri sessizdi bununla birlikte. Belki de konuşmaya her başladıklarında kavga ettiklerindendi.

Bulundukları oda en azından karanlık değildi, tüm şamdanlar duvar kenarlarında yanıyor ve odanın loş bir şekilde aydınlanmasına neden oluyordu. Harry birkaç dakika sonra Draco'dan biraz uzağa kapı tarafına yakın yerde oturmuş ve kafasını arkasındaki eski tabloya yaslarken tavanı izliyordu.

İzlendiğini hissettiğinde bakışlarını tavandan ona doğru çevirdi, şimdi ne hissettiğini büyük gizlilikle saklayan griler zümrüt yeşilinde aradığı bir şeyler varmış gibi bakıyordu. Gözleri buluştu ama bu sefer ikisinden biri kaçırmadı, belki de merak vardı bu sefer. Harry yutkundu, ne kadar yutkunursa yutkunsun boğazı rahatlamadı o an için.

"Neden beni takip ettin?" diye sordu Draco birden. Harry'nin cevap vermesini beklemeden devam etti. "Yılın başından beri neden beni takip ediyorsun?"

call out my nameWhere stories live. Discover now