beşinci saat

10.6K 892 1K
                                    

I'm staying up
I don't wanna come down from your love
We'll get lost together
Let me flow

yn: oylama sonucunu Draco Tops kazandı bebikler. Biliyorum, Harry Tops isteyen de çok vardı ama inanın Draco daha fazla çıktı. Oylamaya bağlı gitmek istiyorum küsmeyin bana olur mu:((( Bu bölümde değil, bir sonraki bölümde olacak smut:*

——

"Karanlıkta oturan birini kimse kurtaramaz, kendisi çıkmak istemediği sürece."

Harry derin bir nefes verdiğinde söyledi. Gözleri hala tablonun üzerindeyken yavaşça kadife koltuğa ilerledi ve sırtını yaslarken odanın derinliklerini izlemeye başladı. Gözleri orayı görüyor olsa bile zihni çok daha karmaşıktı. Draco da yaslandığı pencereden doğrulup koltuğa oturdu. İstese uzağına oturabilirdi ancak tam yanına oturmuş, omuzlarının birbirine yapışmasına neden olmuştu. Eh, pişman olduğu söylenemezdi ve zaten de Harry hala düşünceli duruyordu. "Peki ya kurtarılamayacağını bildiği için orada oturmaya devam ediyorsa?" diye karşılık verdi sakin bir ses tonuyla.

Harry ufak bir gülümseme verdi, "Yeterince hayal kurmuyordur o zaman."

Draco gözlerini devirdi, hayaller umutları getirirdi ve umut etmek tehlikeli bir histi. Ona göre yalnızca aptallar boş umutların ve isteklerin peşinden koşardı. "Asla gerçekleşmeyecek şeyleri hayal etmek yalnızca daha fazla acı getirir Potter."

Harry koltukta biraz daha Draco'ya doğru döndü. Şimdi omuzlarının teması kesilmişti ancak Harry'nin suratı suratına daha çok yaklaşınca tekrar dudakları ilgisini çalmıştı genç adamın. "Gerçekleşmeyeceklerine dair bu kadar emin olman saçma Malfoy." dedi inanamaz bir ses tonuyla. Sonra devam etti. "Hadi benimle bir hayal kur."

Draco bir an boğulacak gibi oldu, bu yara kafa delirmiş olmalıydı. Onunla ilgili hayal kurursa hayatına onsuz devam etmek zorunda kaldığı günlerde nasıl nefes alacaktı ki? Draco Harry'den kaçmak isterken, Harry ondan hayal istiyordu. "Saçmalamayı kes Potter."

Harry onun surat ifadesine kahkaha attı, neden bu kadar şok olmuştu, anlamıyordu açıkçası. "Merak etme, millete anlatıp seninle dalga geçecek falan değilim. Bu senin yapacağın bir şey."

Draco sinirle Harry'e yaklaştı, suratları ne de yakın, aynı zamanda ne kadar da büyüleyici. "Dalga geçmenden korkmuyorum, zaten dışarıda benimle hayal kurduğunu söylersen kimse sana inanmaz, aptal."

"O zaman?"

Draco Harry'nin loş ışıkta bile parıldayan yaramaz zümrüt yeşillerine baktı. "İyi peki." dedi sonra, ona hayır demek istiyordu ancak öyle ya, belki de bazen sadece sizi sürükleyen nehre izin vermeniz gerekirdi. Harry sırıttı ve tekrar koltuğa yaslanarak gözlerini kapattı. "Gözlerini kapat." diye fısıldadı. Draco tüyleri diken diken olurken gözlerini kapattı.

"Neredeyiz?" diye sordu alayla.

Harry anlık bir cesaretle Draco'nun kendi dizinde duran elini kucağına çekti ve parmaklarını buluşturdu. Genç adamın avuç içi yumuşak ve sıcaktı. Draco ise kalbinin hızlanan sesinin duyulmasından bile korkacak kadar hassaslaşmıştı çünkü elleri karıncalanıyordu ve Harry sahiden kafayı yemesine sebep olacaktı bu gidişle. "Nerede olmamızı istersen, oradayız." dedi Harry. Ses tonu neşeliydi.

Draco derin bir nefes aldı ve gözlerini açmadan Harry'e döndü. "Elimi tutma sebebin karanlıktan korkman falan mı? Merak etme oda kilitli, hem öcülerden korurum ben seni Potter."

Harry kıkırdadı ve tutuşunu daha çok güçlendirdi. Elleri kenetliydi ve Draco tam o an biliyordu ki bu hissi yıllar geçse bile unutmayacaktı.

"Daha gerçekçi olsun diye tabii ki de." dedi sanki zaten ortada olan bir sebebi açıklıyormuş gibi. Draco kızarmış yanaklarıyla koltuğa yaslandı. İtiraf etmek istemiyordu ancak elinin böyle güven veren bir tutuşla kavranması o kadar iyi hissettiriyordu ki, sanki güç bulmuş gibiydi.

"Hogsmeade'deyiz." dedi Draco.

"Üzerinden dört yıl geçmiş." diye yanıtladı Harry.

Draco heyecanla yutkundu. Harry devam etmeden önce kendisi düşündü, dört yıl sonra da Hogsmeade diye bir yer olacak mıydı? Her şeyden önce mutlu büyücüler olacak mıydı? Ya çocuklar, ya çocuklar olacak mıydı mesela? Dışarı çıkabilecekler miydi? Karanlık kendisiyle beraber her şeyi ve herkesi yutmayacak mıydı? Birden aldığı nefes bile onu rahatsız etti, nefret etti bu histen. Harry elini tutuyordu, Harry elini tutuyordu ve hayal kurmaya başlamadan bile bu karanlık odadan çıkmak istiyordu Draco.

"Büyük okyanusa bakan ağaçlar iyice büyümüşler, dükkanları gezmekten çok kocaman adamlar olmamıza rağmen ceplerimizde şekerlerle ağaçların arasında, bağıran barakayı gören yamaçtaki bankta oturuyoruz. Arkamızda sokakta gülüşerek yürüyen genç büyücüler var, bana Hogwarts yıllarımı hatırlattıkları için hüzünlüyüm ama mutluluğumu engellemiyor bu."

Draco Harry'nin baş parmağını okşadı usulca, artık her şeyi akışına bırakmaya hazır gibiydi. "Neden bu kadar mutlusun?" diye sordu.

"Çünkü yanımda sen varsın. Yanımda olduğun için mutluyum. Çünkü sen, Draco Malfoy; huysuzsun, alaycısın ve insanların seni nasıl görmek istiyorlarsa öyle görmelerine izin vermişsin. Ancak ben dört yıl önce ilk defa farklı bir yanını görmüşüm. Artık huysuzluğun şirin geliyor, çünkü korktuğum başıma gelmiş ama ben anlamak için oldukça geç kalmışım."

Draco'nun ağzı kurumuş, yutkunmaktan boğazı acımıştı. Heyecan dalga dalga kanında dolanıyor ve bunun rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu anlamakta zorluk çekiyordu. Usulca gözlerini araladı ve çoktandır onu izleyen zümrüt yeşili gözlerle buluştu.

"Yangının kim bilmiyorum ama ben... ben sana aşığım Draco. Nasıl olduğunu sorma, kendim dahi nasıl olduğunu bilmiyorum. Sanki başından beri oradaymışsın da, kabul etmemek için her şeyi yapmışım. Tüm yıl seni izlerken kendimi sorgulayıp durmuşum ama konduramadım."

Harry gözlerini kaçırdı, hayatının en zor itirafıydı, hem kendisine hem de karşısındaki adama. Tüm bu zaman boyunca neden başka birisine romantik hisler besleyemediğini kendisine sorup durmuş ancak bunu yaşadığı zorluklarla geçiştirmişti. Cho, Ginny ve diğer güzel ya da yakışıklı bulduğu insanlar ona hiçbir zaman Draco'ya hissettirdiği hisleri hissettirememişti.

"Aptalsın Potter." dedi Draco konuşacak gücü bulduğunda. "Çok aptalsın."

Sonra elini Harry'nin tutuşundan kurtardı ve iki elini Harry'nin suratına yaslayıp dudaklarını tek bir saniye dahi boşa harcamadan dudaklarına bastırdı. İlk öpücüğün yumuşak hissinden daha yoğun bir tutkuyla öptü onu. Onu uzaktan izleyip de hayatına dahil olamadığı her an için, yatağında yalnız bir şekilde kıvrılıp uyuyamadığı tüm o geceler için, karışık ama sevimli duran saçlarını okşamak istediği her an için. Her anın intikamını alırcasına öptü, Harry'nin elleri kendi saçlarıyla buluştuğunda tutamadığı bir inleme kaçtı dudaklarından. Öpücüğün baskısıyla Harry koltuğa uzanmış, Draco da onun üzerine kendisini bastırmıştı. Sesli bir şekilde dudakları ayrıldı, gözleri birbirinin üzerinde, nefesleri hızlıydı.

"Sendin." dedi Draco nefeslerinin arasından. Kalbi öyle hızlıydı ki! Devam etti; "Yangın sendin, hep sen oldun. Kendimin dahi görmekte zorlandığı bu hisleri senin anlamanı beklemiyordum. Anlamıyor musun, bazı insanlar ateş, bazı insanlar dünyanın en güzel çiçeğidir. Ateşler çiçeklere aşık olmamalı Harry, hayatlarını zehir etmeye hakları yok çünkü. Seni de yakmamdan, kül etmemden korkmuyor musun?"

Harry uzanıp ufak bir öpücüğü daha bıraktı Draco'nun üst dudağına. Kokusu burnuna dolduğu andan itibaren onu bırakamayacağını biliyordu aslında.

"Yeniden doğmak için önce ölmek gerekir Draco. O halde bırak yanalım, bırak yanalım ve yeniden doğalım, beraber."


yn: ayrıcaaaaaaaaaa ilginiz için çok teşekkür ederim gerçekten, çok mutlu oluyorum yorumları görünce ve siz yazdıklarımı beğenince <33333333333333333333

aylardan sonra bilgisayar bulunca buradan yazayım dedim, malum kendi bilgisayarımın ekranını hallettim dlgşkdfdljgdkfş ama bunda da emoji koyamıyorum püüüüüüüüüü

call out my nameTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon