dokuzuncu saat//final

10.1K 817 992
                                    

We are runnin' so fast, and we never look back
And whatever I lack, you make up
We make a really good team
And though not everyone sees, we got this crazy chemistry
Between us
——

Büyük bir sessizlik bu karışık ama büyük odaya hakimken, nefes sesleri ve sayfa çevirme sesleri olmasa içeride birilerinin olabileceğine dair kanıt bulunamazdı. Beklenenin aksine uyuyor falan değillerdi, aksine odanın derinliklerinde buldukları kitapları karıştırıyorlardı. Harry Draco'ya sarılıp uyumak istemiş olsa da Draco odadan çıkmayı denemeleri gerektiğinde ısrarcı olmuştu.

"Her zaman dört duvara kilitli kalmayacağımızı biliyorsun değil mi?" dedi Draco birden. Harry kafasını kaldırıp ona baktığında grilerin düşünceli olduğunu gördü. Onu tanıdığı kadarıyla Draco her şeyi defalarca kez düşünen biriydi, onda sevdiği şeylerden biri zeki olmasıydı şüphesiz.

"Bununla ne demek istediğini anlamadım Draco." dedi Harry elindeki kitaba ara verirken. Draco da kitabı bıraktı, buradan çıkmadan önce her şeyi netleştirmek istiyordu aslında ama bir yandan da Harry'i bunaltmış olmaktan korkuyordu.

Draco tam cevap verecekti ki birden kapıdan gelen yüksek sesli kilit açma sesiyle şokla birbirlerine baktılar. İkilinin ayaklanıp kapıya yaklaşması da aynı zaman diliminde olmuştu. Hızlı adımlar kapıyı bulduğunda büyük kapının aralandığını gördüler.

"Buradan çıkınca hiçbir şey kolay olmayacak." dedi Draco bir kapıya, bir Harry'e bakıp. Harry onun korkma sebebini anlıyordu. Savaşmaları gereken şeyler çoğalmıştı, insanlar her zaman aşırı tepki verirdi ve önlerinde karanlık güçlü bir büyücü vardı. Adımlarını Draco'ya doğru yönlendirip genç adamın elini elleri arasına aldı ve zümrütleri güven dolu bir hisle ona baktığında sarışın olan çoktan ikna olmuşa benziyordu.

"Kolay olmayacak tabii ki." dedi Harry yarım bir gülüşle. "Kolay olmayacak ama her şey olup bittiğinde ve elini tekrar ellerim arasına aldığımda buna değdiğini biliyor olacağım."

Draco gülümsedi, sıcacık bir gülümsemeydi. Son kez Harry onu gülümsediği dudaklarından naifçe öptü ve eli hala parmaklarına kenetli haldeyken odadan çıktılar. İlk koridor her ne kadar sessiz olsa da ikisinin de hızlı atan kalbi sessizmiş gibi hissettirmiyordu. Kahvaltı saati gelmişti ve genç büyücüler konuşa konuşa büyük salona ilerliyorlardı.

Sonra onları fark ettiler.

El ele tutuşmuş Harry Potter ve Draco Malfoy.

"Hey, biri Harry ve Draco'yu büyülemiş sanırım!" diye bağırdı Dean şokla. Seamus da ondan farksız, kocaman açılmış ağzıyla ikiliye bakıyordu.

"Ne bağırıyorsunuz sabah sabah?" diye söylene söylene geldi Ron ve karışık saçlarıyla Hermione. Ki ikiliyi görüp şok olmaları da tam bu anda gerçekleşmişti.

"Hermione, sanırım o son ödevi yaptırmana izin vermemeliydim, sonunda olmayan şeyleri görmeye başladım."

Hermione de ondan farksız kafasını salladı. "Aptal mısın Ron, onları ben de görüyorum!"

Harry onların tepkisine gülerken Draco gözlerini devirdi.

"Üzülebilirsiniz Gryffindorlar,  Harry Potter'ı ben kaptım."


bonus sahne 1

McGonagall hızlı  adımlarıyla baş müdürün odasına girdi, suratında uzun zamandır göstermediği bir gülümseme vardı.

"Seni zeki ihtiyar." dedi neşeyle. "Seni zeki ihtiyar, bunun işe yarayacağını asla düşünmezdim. Birbirlerini öldürürler, yapma bunu demiştim ama sen başından beri biliyordun değil mi?"

Albus Dumbledore düşünceli bir şekilde Mcgonagall'a baktı, gözlerinde hissettiği hisleri göstermezdi asla ama bugün mutlu olduğu belliydi.

"Aşk aslında kendisini belli eder Minevra. Sakardır, görmek isteyene çok fazla açık verir ama insanlar ihtimal vermediğinden göremez onu."

McGonagall anlamlı bir şekilde gülümsedi, Albus da ona karşılık gülümsediğinde tarihi nasıl etkilediklerinden haberdarlardı. Savaşlar taktik isterdi ve aslında Albus en büyük taktiği aşık olanları birleştirmekle yapmıştı. Çünkü nasıl yıllar önce sevgi Harry'i koruduysa yine aynı sevgi tüm dünyayı koruyabilecek güce sahipti.

Kendisi... Kendisi aşk konusunda şanslı değildi belki ama hala geç değilken onları mutlu etmeyi sevmişti.


bonus sahne 2

Güneş en tepede, ağaçların üzerine tüm ışıklarını güçlüce yayarken saat sabahın erken saatleriydi. Dışarıdan bakan biri gür ağaçların arasındaki tek katlı ahşap evi görmezdi belki ama içeride yaşayan ikilinin de böylesi işine geliyordu zaten.

Ev şirin sayılabilirdi, dışarıdan göründüğünden daha büyüktü içinde. Böyle olmasını istemesinin sebebi kalabalık arkadaş çevreleriydi şüphesiz.

Harry sabah güneş doğmadan kalkmış, kahvesiyle geniş ahşap pencere kenarına oturmuştu, hala arada savaşa dair kabuslar görürdü ve hayatı boyunca görecek gibi hissederdi bazen. Karışık kömür karası saçları ve sadece iç çamaşırıyla oturduğu bu pencere kenarında güneşin sırtını okşamasına izin verdi ve gözlerini hala uyuyor olan sevgilisine çevirdi.

Draco Malfoy yatakta sırtüstü yatıyor ve çıplak göğsünde savaştan kalma yaraların izleri güneşin vücuduna vurmasıyla parıldıyordu. Sarı saçları dün gecenin izleriyle dağınık ve boynundan göğsüne doğru kırmızı yaramaz lekelerle doluydu. 'Her zaman olduğu gibi' diye düşündü Harry. 'Her zaman olduğu gibi büyüleyici duruyor.'

Güneş vücudunda dans ediyor, saçları olduğundan daha açık duruyordu şimdi. Draco güneşin gözlerine gelmesiyle kıpırdandı ve bir elini gözlerine götürürken doğruldu. Harry onun suratının buruşmasına sırıttı ve kahveyi pencere kenarına terk edip tekrar yatağa girdi.

"Umarım suratını buruşturma sebebin sadece güneştir bebeğim."

Draco gözleri odaklandığında Harry'i kollarına çekti ve alnına bir öpücük bıraktı, baskıcı ve sevgi dolu.

"Hatırlat da bir daha asla üstte olmana izin vermeyeyim Aziz Potter."

Harry kıkırdadı ve kolunu kafasına yaslayarak yatakta doğruldu, Draco şimdi güzel bir gülümsemeyle bakıyordu ona. İkisinin de yaraları, kayıpları vardı ancak hala  birbirlerine sahip olduklarından bunu asla dert etmemişler, hep birbirlerine tutunmuşlardı. Sessiz bakışmaları rahatsız edici değildi, Draco Harry'nin karışık saçlarını eliyle okşadı. "Yine kabus mu gördün?"

Harry kafasını Draco'nun geniş göğsüne yasladı ve aşık olduğu kokunun ciğerlerine dolmasına müsaade etti bir süre.

"Kabus görmek beni o kadar da etkilemiyor artık." dedi sessizce. Draco'nun nazik elleri hala saçları arasındayken gözlerini kapadı ve bir süreliğine kendisini sadece onun dokunuşlarına ayırdı. "Sabaha uyandığımda yanımda seni göreceğimi biliyorum çünkü."

Yatakta bir süre öylece sarılmaya devam ettiler. "Seni kaybetseydim, şimdi olduğum Draco olmazdım inan bana Harry."

Harry yatakta doğruldu ve birden Draco'nun elini elleri arasına aldı. "Ama bak, şimdi ellerini tutuyorum ve tüm bunlara değdiğini biliyorum."

Draco dolu gözlerle doğruldu ve Harry'i tutkulu bir öpücükle yatağa çekmeden hemen önce "Ellerim ellerinin arasında ve ben her şeye değdiğini biliyorum." diye karşılık verdi.


the end

yn: mini hikayemizin sonuna geldik bebişler... zaten ben hiçbir zaman ne zaman başlayıp ne zaman bitirdiğimi anlamıyorum dsljglsdkşfd umarım kısa bir hikaye olsa bile keyif alarak okumuş ve beğenmişsinizdir.❤️

Sizinle daha çok hikayelerde buluşacağız, bitiyor diye üzülmeyin olur mu?❤️

sevmediğiniz bir yer olursa söyleyin❤️

Harry tops isteyen çok kişi vardı ondan finalde üstten de olsa değindim akdnwondsl❤️

call out my nameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin