sekizinci saat

8.8K 735 368
                                    

Yaksa da derinden, kalmıyor benimle.
Ağrısı başka bir şeye evriliyor.
Bir taşın sabrından öğrenirdim oysa
Kalbimin surları bir bir devriliyor

----

Draco birçok gece uykusuz kalmıştı, birçok gece penceresinin önünde sabahlamış ve kitaplar aracılığıyla bilinmedik diyarlarda yolculuklar yapmıştı. Ancak daha önce hiç, sırf Harry'i izlemek için uykusuz kaldığı olmamıştı. Sadece bir gün önce sırf bu yüzden uyuyamayacağını söyleseniz size yediği elmayı fırlatırdı muhtemelen, ancak gelin görün ki durum hiç öyle değildi şimdi.

Harry'nin terden iyice kıvırcıklaşmış saçları alnına dökülüyordu ve gözlüğü olmadan suratı daha çocuksu duruyordu Draco'ya göre. Teninde kırmızılıklar parıldıyor, onun kendisine ait olduğu hissi göğsünü şişiriyordu. İkisinin de üzerinde sadece iç çamaşırları vardı ancak uyuduktan sonra Draco Harry'nin üzerine kendi ceketini örtmüştü. Bacakları birbirine dolanmış, hayatında uyumu sorsalar tarif edeceği görüntüyü oluşturuyordu.

Güzeldi Harry Potter, sahiden güzeldi. Güzelliğin asil şeylerde olduğunu düşünmüştü bir dönem, zarafet barındırması gerekiyordu bir şeyin güzel olması için. Daha sonra insan birini sevince güzelliği ve zarifliği görüyormuş, onu anladı. Mesela Harry uyurken bile zarif duruyordu. Bir elini saçlarının arasından geçirdi ve usulca kafasını okşadı, genç adam hayatında ilk defa huzurlu bir uykunun kollarına düşmüş gibi rahat duruyordu.

"Draco." diye fısıldadı Harry uykusunda. Draco gülümsedi, yanaklarını acıtan bir gülümsemeydi, ne garip. "Buradayım." diye karşılık verdi. Harry uykusunda ona daha çok yapıştı, varlığını uykudayken bile hissetmek istiyor gibiydi.

Bir elinde asası, üstlerinde kuş yaptığı kağıtlar sihirle dans ediyordu. Oda sessiz ama huzurluydu, güneş doğmuş olsa da bulutlar onu saklıyordu. Draco elini Harry'nin saçlarından çekti ve onu izlemeye kaldığı yerden devam etti. Buradan çıktıktan sonra onu böyle izlemeye çok fırsat bulamayacağını biliyordu çünkü.

Uyanınca onunla kendisine verilen görev hakkında konuşmak istiyor ve artık bu yükün üzerinden kalkmasını, rahat nefes almayı istiyordu Draco, aralarında hiçbir gizli saklı olsun istemiyordu, artık karanlıkta oturmaktan yorulmuştu, hayatında güneşi görmeyi istiyordu ve ayrıca burada kilitli kalmalarından dolayı odaya minnettar bile hissediyordu.

Harry aniden gözlerini araladı, zümrütleri odaklanmayı beklerken kafası hala Draco'nun göğsündeydi.

"Günaydın Gün Işığı." diye fısıldadı Draco'ya doğru.

"Günaydın Zümrüt, daha uyursun diye düşünmüştüm."

Harry koltukta biraz daha yukarı doğru itti kendisini ve Draco'yla yüz yüze geldiklerinde uzanıp dudaklarından minik bir öpücük çaldı. Dudakları kurumuş olsa da öpücük yumuşak ve tatlıydı.

"Hiç bu kadar huzurlu uyuduğumu hatırlamıyorum."

Harry gözlüğünü tekrar gözlerine taktığında Draco'ya baktı, sarı saçları kulağının arkasına sıkıştırılmış ve birkaç tutamı yaramazca suratına düşmüştü. Dağılmış duruyordu esasen, dağınık ve yürek yakan güzellikte. Parmakları kendisinden habersizce, hipnotize olmuş gibi genç adamın suratını okşadı usulca, suratı pürüzsüz ve grileri sıcacıktı.

"Sana anlatmam gereken önemli şeyler var." dedi Draco sessizliği bozarak.

"Neymiş onlar?"

Draco koltukta oturur pozisyona geçti ve tekrar Harry'i kucağına çekti, göğüsleri böyle birbirine yapışmışken ve karışık saçlarının o güzelim kokusu burnuna doluyorken kendisini dünyanın en huzurlu adamı gibi hissediyordu. Normalde Harry otururken bile büyük acı çekmesi gerekiyordu ancak sihrin gücüyle ağrısını almıştı Draco. "Bunu sana bakarken anlatamam, yargılamadan dinle olur mu?"

Harry kafasını salladı ve Draco'nun kalp atışı kulaklarında ninni gibi yankılanırken tüm dikkatini ona verdi. Ve böylece Draco anlattı, hiçbir detayı atlamadan konuştu ve tüm sene boğuştuğu şeyleri açıkladı. Voldemort'un ona verdiği cezayı, öldürmesi gereken favori profesörü ve ölüm yiyenleri okula sokmasını istemelerine varana kadar her şeyi. Harry çoğu zaman sinirle lafını kesmiş, kızmış durmuştu ancak Draco onun saçlarını okşamış ve sakinleştirerek anlatmaya devam etmişti.

"Bu yaşta birine böyle bir görevi nasıl verebilir ki!" diye doğruldu Harry sinirle ve ayağa kalktı. Odada sinirden bir o yana, bir bu yana dolanıyor ve kızarmış yanaklarıyla söyleniyordu. Draco onu izlerken gülümsedi, üzerinde sadece baksır vardı ve odada kırmızı yanaklarıyla dolanırken aşırı sevimli duruyordu.

"Ona nasıl karşı koyacağımızı bilmiyorum." dedi ciddi bir şekilde, sanki içinde çığlık atmıyormuş gibi.

"En azından planını biliyoruz, halledebiliriz Draco. Hiçbir şey için geç değil."

Draco da ayaklandı ancak o dolanmak yerine kıyafetlerini giymeye başladı. Elbet onları bulmaya geleceklerdi, çıplak yakalanmak istemiyordu. "Dumbledore'u öldürmek istemiyorum." dedi sıkkınca.

Harry de düşünceli bir halde kıyafetlerini giydi, daha şimdiden dokunuşlarını tekrar tekrar düşünüp durması iflah olmaz bir aşık olduğunu mu gösterirdi yoksa sapık olduğunu mu?

"Öldürmeyeceksin, halledeceğiz." Harry Draco'nun belini kavradı ve genç adamı kendisine bastırdı. "Bana güveniyor musun?"

Draco kafasını Harry'nin omzuna yasladı, üzerilerinde kıyafetleri olsa bile onun sıcaklığını hala hissediyordu. "Hayatta sevgiden daha önemli şeyler vardır Harry. Güven gibi. Ve emin ol, ben sana güveniyorum."

Harry genç adamın kafasını kaldırırken baş parmaklarıyla yanaklarını okşadı ve dudaklarını dudaklarına bastırdı. Yumuşak başlayan öpücük Draco'nun ellerini Harry'nin saçları arasından geçirip vücudunu kendi vücuduna bastırmasıyla şiddetlendi ve Harry'nin inlemesi dudaklarından ikisinin arasına karıştı.

Draco ilk defa bir hayal kurarken buldu kendisini, kendi başına bir hayal, kendi isteğiyle. Her şey olup bittiğinde bile zümrüt yeşilini her sabah bir adım ötesinde bulmak istiyordu, hayatının her bir anında onunla olmak ve pişman olmadan yaşamak istiyordu.

Hayalinde üç yıl geçmişti ve ne Malfoy Malikanesi ne de başka bir evdelerdi. Kendilerine ait bir evleri vardı, büyük çimenliklerin ve portakal ve elma ağaçlarının ortasında bir ev. Büyük veya görkemli olmasına gerek yoktu, beraber olduklarında diğer her şey basit birer detaydan ibaret olurdu çünkü. 

Karanlıklar dağılmıştı, güneş parlaktı ve mutlulardı.

Orada daha ne kadar öpüştüler, sarıldılar ve her şey hakkında konuştular bilmiyordu Draco, ilk defa bir hayali vardı çünkü, ilk defa bir hayali vardı ve gerçekleşmesi için, zümrüt yeşiliyle olmak için her şeyi yapacaktı.


yn: bir sonraki bölüm final❤️

call out my nameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin