ikinci saat

10.6K 952 1.3K
                                    

I'm gonna miss you
I still care
Sometimes I wish we never built this palace
But real love is never a waste of time
——

İlk dakikaların sancılı ve beklentili anlarından sonra burada kalmanın korkutucu olacağını düşünmüştü Harry. Ancak öyle ya, çoktan ikinci saatin içerisine girmişlerdi ve şimdi inanması güç olmakla beraber odanın daha dip kısımlarında buraya atılmış eski eşyaları inceliyorlardı. Belki de ikisi de kavga etmenin onları bu odadan çıkarmayacağını veya bir şeyleri değiştirmeyeceğini kabullenmişti.

Draco eski zikzak vazoyu eline alıp inceledi, oldukça eskiydi. Aklına gelen fikirle sırıttı ve birkaç adım ilerisinde milattan önce gibi duran dolabı inceleyen Harry'e baktı. "Hey, Potter. Hayranların yara kafanı ilham alıp vazo yapmışlar."

Harry ilgili gözlerle ona dönünce Draco bir an zümrütlerine bakakaldı, onu hiç böyle ilgili dinlememişti Harry. Ancak ona kızamazdı ya, kendisi de çok güzel cümleler söylememişti ona. Belki de bu yüzdendi şaşkınlığı. "Ha ve ha, çok komiksin Malfoy." diye gözlerini devirdi Harry ve önüne döndü. Ancak öyle ya dudaklarında anlık ufak bir gülümsemeyi yakalamıştı gözleri. Draco arkasından onu izlemeye devam etti, çok kez böyle onu izlemişti ama daha önce hiç bu his kalbine dolmamıştı.

Neydi bu hissin adı?

Umut.

Onunla burada kilitli kalması bir şeyleri değiştirmeyecekti belki de böyle umut etmek onun için iyi değildi ancak sadece birkaç saatliğine dahi olsa güzel bir şeylerin olmasını isterken buldu kendisini. Sonra ne olacaktı ki? Yapması gereken bir görev vardı ve bu görev Harry'nin en sevdiği profesörüyle ilgiliydi.

"Malfoy, bunu senin için yapmışlar."

Düşüncelerinden kurtulup ona seslenen Harry'e döndü. Üzerinde bir yazı tablosu vardı ve içerisinde eskilerin italik yazı tarzında "Bu tabloda yazanı yalnızca aptallar okuyabilir." yazıyordu. Draco gözlerini devirdi ancak Harry'nin kahkahası kulaklarına dolduğunda suratını ifadesiz tutabilmesi zorlaşmıştı. Gülmekten kısılan gözleri ve üzerindeki gözlüğüyle bile aşırı sevimli duruyordu. Harry'nin gülüşüne bakarken tablo tekrar dikkatini çekti. Şimdi içerisindeki yazı değişmişti.

"Kalbini dinlemek cesaret ister, onu hızlandıran kişiyi bulduğun gün kalbini dinlemelisin. Kalbini dinleyebilecek kadar cesaretliysen aşka düşmek gibi bir aptallığı yapmışsın demektir. O yüzden bu yazıyı sadece aptallar görebilir, aşktan aptallaşanlar."

Draco şokla dudaklarını birbirine bastırdı ve bir hışımla tabloyu Harry'nin elinden alıp kolunun arasına sıkıştırdı. "Bu kadar sevdin mi yani tabloyu?" diye sordu Harry şaşkınca. Hakaret ettiği için ona saldırması gerekmiyor muydu? Ne beklenmedik adam ama! Draco cevap vermeden önünden geçti ve eşyalara bakmaya devam etmeye ara verip pencere kenarında buldukları koltuğa oturdu. Bu iki kişilik uzun hardal rengi kadife bir koltuktu ve böyle kenara atılmayı hak etmeyecek kadar rahattı. Tabloyu koltuğun yanında küçük araç gereçleri koydukları kare uzun masaya yasladı. Ne de olsa Harry aşık değildi, baksa bile göremezdi.

"Ateşkes imzalamak istiyorum." dedi Harry geri geldiğinde. Bu sefer ciddi duruyordu ve cübbesini çıkarmış, sadece gömleğiyle kalmıştı. "Bunu söylemek için soyunmuş olman garip Potter, ne var sırada? Sevişme teklifi mi?"

Harry gülerken kafasını iki yana salladı. "Benimle sevişmek istiyorsan söylemen yeterli Malfoy."

Birbirlerine laf sokmadan duramıyorlardı ancak bu sefer içerisinde kötü sözler yoktu, atışmalar şirin bile gelebilirdi. Harry koltukta Draco'nun yanına oturmak yerine yerde karşısına oturdu ve sırtını sütunlardan kalın olanına yasladı. "Neymiş ateşkes şartları?" diye sordu Draco ilgili bir şekilde.

"Kavga etmek yok, laf sokma konusunda birbirimizi durduramayız ama en azından ileri gitmek yok."

Draco bu fikri tartıyormuş gibi bir an duraksadı. Gri gözleri her zaman sırlarla doluydu Harry için. Bununla birlikte sarı saçları hafif dağılmış, loş ışık yukarıdan saçlarını okşuyordu. Güzel bir adamdı Draco Malfoy, bunu hep biliyordu aslında ama birbirlerinden nefret etmenin ötesine geçememişlerdi.

"Anlaştık." dedi Draco zümrüt yeşillerinin bakışlarına karşılık verirken.

"O halde soru cevap önerim var. Sen bana bir soru soracaksın, yanıtlamak istemezsem kendi hakkımda bir şey itiraf edeceğim. Ben sana soru soracağım, yanıtlamazsan itiraf edersin."

Harry ilgili gözleriyle oyunu açıkladığında Draco alayla gülümsedi. "Hoşuna gitmeyecek şeyleri öğrenmekten korkmuyor musun?"

Harry kafasını iki yana salladı. Gözleri birbirlerinin üzerindeydi ve ilk defa bir ortamda bu kadar çok konuşuyorlardı. Yani, laf sokma olmadan gerçek konuşma!

"Başlıyorum o halde Potter, Ginny'le ne zaman başladınız?"

Harry kollarını kendisine dolarken bakışlarını pencereden dışarıya yöneltti. "Ginny'le hiçbir zaman başlamadık. Ona hislerim en yakın arkadaşımın kardeşine duyduğum hislerden öteye geçmedi, kardeş gibi."

Harry'nin bakışlarındaki hüzün Draco'yu rahatsız etti o an için, "O halde neden üzgünsün?" diye sordu anlam veremeyerek. Hisler ve ilişkiler her zaman onun için karmaşa olmuştu zaten.

"Çünkü benim yüzümden oldukça üzüldü, onu hiç istediği şekilde sevmedim, sevemedim. Her neyse sıra bende." Harry bir an duraksadı, açıkçası onunla ilgili merak ettiği bir sürü şey vardı. Yıllar boyunca birbirleriyle uğraşmış durmuş olsalar bile birbirlerinin içlerini bilmek konusunda asla yakın olmamışlardı sonuçta. Draco merakla gelecek soruyu bekliyordu ancak suratını ifadesiz ve umursamaz tutmakta ustaydı.

"Hiç... Hiç aşık oldun mu?"

Aslında Draco Harry'nin burada ne çevirdiğini sormasını beklemişti ancak Harry daha özel soruları tercih etmiş olmalıydı. Aralarına bir sessizlik çöktü önce, Draco düşünüyor gibiydi ama gri gözleri zümrütlerin üzerindeydi. "Ben buna aşk demezdim." dedi saniyeler sonra. Ses tonu sakindi. "Ben buna bir isim verseydim yangın derdim."

Harry anlamamış bir şekilde baktı, "Yangın?"

Draco kafasıyla onayladı ve gözlerine baktı. "Başta ufacık bir kıvılcımdı, öyle ufaktı ki yanmaya başladığımı anlamadım ama bir yangını başlatmış olduğundan güçlüydü. Zamanla büyüdü, büyüdükçe müdahale etmek imkansızlaştı ve kocaman bir yangına dönüştü."

Harry neden böyle hissetmeye başladığına anlam veremiyordu, böyle, kalbi sıkışıyormuş gibi. Sessizlik tekrar aralarına düştü, gözleri birbirlerinin üzerindeyken dudakları kurumuştu Harry'nin.

"Hala yanıyor musun o yangında?" diye sordu konuşabildiğinde. Draco güldü, aslında acı bir gülüştü.

"Hala yanıyorum Potter ve hayır, bu yangın hiç sönmeyecek."

yn: bayram temizliği yapmaktan
sürünüyorum hatalarım varsa kontrol edemiyorum aşırı yorgunum:((((((((((((((((((((((((((((((

şimdiden mutlu bayramlar bebişlerim❤️

şimdiden mutlu bayramlar bebişlerim❤️

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.
call out my nameDove le storie prendono vita. Scoprilo ora