37-Savaşa Hazır

506 76 23
                                    

     Yemek için hazırlıklar pasif agresif davranışlar taarruzunda geçen çoğunlukla eziyet dolu uzuunn saatlerdi.

     Neredeyse Tombul Hanım'ın ve Doğuştan Zayıf Hanım'ın nezaretinde kurbanın, yani Miray'ın,  hamamvari bir odada kese atma işlemine tabi tutulmasıyla işkence başladı.

     "Harika gidiyorsunuz hanımlar. O keseyle biraz daha zımparalamaya devam ederseniz derinin altındaki yağ ve kas dokusunu rahatlıkla görebileceğiz. Ha gayret!"

     Akabinde tüm bunları başına sardığı için Gece'ye sövgüler geldi.

     Cilt bakımı ve maniküre geçildiğinde Miray'ın teni bir iki ton açılmıştı.

     "Bööle daa ne kadağ duymam geyekiyoo? Çamuyy bunumu kaşındırıyo. Biyiniz kaşıyabili mi acaba? Konuşmayayım mı? Ama çok kaşınıyo? Elleyimi bırakın bari. Yiymi üç yıldır tıynaklarım ışıldamadan da yaşayabildim, biliyo musunuz? Kaşınıyoo! Off!"

     Maskelerin bozulmaması için konuşmak yasak olduğundan iç sesle yetinmek suretiyle Gece'ye, hatta yedi sülalesine düzülen sövgü dolu methiyeler eşliğinde maskelerin kuruması beklendi. Değilse o dakikalar geçmezdi.

     Ve sıra geldi ağdaya.

     "Gerçekten bu gerekli mi? Pantolon giyebilirim. Cidden. O yapışkan şeyi uzak tut benden. Ah, hele orası kesinlikle olmaz. Hassas bölge bir kere. Yemekle oranın ne alakası var ya! Sizin oralarda nasıl oluyor bilmem, ama biz lokmaları ağzımıza sokuyoruz. Kıçımıza değil. Olmaz diyorum. Dur! AAHH! KAFAN KOPSUN GECE!"

     Sonrasında o acının gazıyla Gece'nin yedi sülalesini yediyle çarpıp edilen daha fazla küfür dolu methiyeler. Üstelik bu sefer hepsi gayet sesliydi.

     Kıl tüy derken sıra saça geldi.

     "O saç tellerinin bir yere bağlı olduğunu biliyorsun, değil mi arkadaşım? Az daha çekiştirirsen saçlarımla bağlarımız sonsuza kadar kopacak da ondan söylüyorum yani. Ne kadar az telim kökleriyle vedalaşırsa senin için o kadar iyi olur. Öff! Çekiştirme be!"

     Edeple uzaktan yakından alakası olmayan sözcüklerle Gece'nin kulaklarını biraz daha çınlatırken makyaj da aradan çıktı.

     "Bakalım; gözlerimi kaşımak yok, göz makyajım mahvolur. Yemeğe değin gereksizce bir şeyler yiyip içmek yok, rujum silinir. Yüze gerektiğinden fazla dokunmak yok, allıklar fondötenler falan birbirine girip çorba olur. Nefes almak serbest mi bari? Onun için de yüzdeki organları kullanıyoruz ya. Serbest demek. Çok güzel. Bir an kulaklarımla ya da kıçımla nefes almayı öğrenmem gerecek diye çok korktum. Makyajım bozulmasın ama, değil mi?"

     Makyaj bittikten sonra sıra elbise faslındaydı.

     "Bunu mu giyeceğim? Daha rahat bir şeyler yok muydu? Kot pantolon ve spor bir bluzla da şıklık yakalanabilir bence. Olmaz mı? İlla elbise olacak yani. Ah ne hoş! Dantelleri de varmış bunun. Eteği sonradan mı veriyorsunuz? Ah buna etek dahil mi? Hayır, eteği görebilsem boyu konusunda bir fikir beyan edeceğim. Kot pantolonu alabilir miyim ben? Hayır mı? Kumaşa da razıyım. Ah, demek kesinlikle hayır. İlla elbise olacak."

     Ve Gece'nin adına sunulan bir ton küfür daha.

     Elbiseyi hallettikten sonra ayakkabı ve aksesuarlara geçildi.

     "Oha, topuğa bak! Bir karış. Bunun üstünde yürüyebilen var mı gerçekten? Ben bunu giyemem. Yürürken adım atacağım. Magmaya gitmek için sondaj çukuru açmak istesem bunu kullanabilirim ama. Giyeceksin diyorsun! Peki."

AY IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin